Gündem

Çanakkale’den Atlas Dağları’na

Fas, Cezayir ve Tunus'tan geçen Atlas Dağları’nın en yüksek zirvesine ulaşmaya çalışan bir Türk.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz, kimdir Veysel Altuğ Dalkılıç?
20 senedir Beden Eğitimi Öğretmenliği yapıyorum ve 25 senedir doğa sporlarıyla, özellikle de dağcılıkla ilgileniyorum. Lapseki’de bir okulda görevimi sürdürürken, tatillerde de fırsat buldukça motorumla koyduğum hedeflere ulaşmaya çalışıyorum.
Doğa sporlarıyla ilgileniyorsunuz, dağcılık özel ilgi alanınıza giriyor, motorunuzla bir hedef belirleyip geziyorsunuz. Son gezinizdeki hedefiniz neydi?
Atlas Dağları’nda Toubkal diye bir zirve var, amacım oraya çıkmaktı. Ancak ekonomik ve fiziksel şartlar izin vermedi. Oraya vardım ama dağa çıkamadım. Bu yolu şuana kadar giden 2 kişi var. Geçtiğimiz sene Asil Özbay diye yine bir Beden Eğitimi Öğretmeni gitmiş bu yolu. İkinci olarak bildiğim kadarıyla ben gittim, başka giden var mı bilmiyorum.
Sizi diğer gezginlerden farklı kılan bir şey var.
Evet, yola çıktığımda aracım diğerler gezginlerden ve doğa tutkunlarından farklıydı. Kuryelerin kullandığı tarzda bir motorla yola çıktım. Elektronik aksamı olmayan, mekanik aksamlı bir motorum var. En fazla 90-95 kilometre hızla giden bir motor.
Peki neden böyle bir araç?
Bunun birçok sebebi var. Normalde ben tam bir motorcu değilim, doğa sporları ile ilgileniyorum. Benim aracım ekonomik. Hem benzin masrafım düşük oldu, hem de yolda motorum bozulma olasılığı pek yoktu. Diğer gezginler gibi bir araçla yola çıksaydım benzin masrafım da, bozulduğunda tamir masrafım da çok daha fazla olurdu. Ayrıca bu motoru kuryeler kullanıyor. Bir kurye bu tip bir motor kullanıyorsa, mutlaka sebebi vardır; bozulmuyor motor.
Elektronik aksamı olmayan bir motor kullandığınızı söylediniz ve sanırım yanınızda navigasyon cihazınız da yoktu. Belirlediğiniz rotayı dijital desteğiniz olmadan nasıl takip ettiniz?
Evet, navigasyon cihazım yoktu, bir tane haritam vardı. Bir de sora sora, insanlarla anlaşabildiğim kadarıyla rotamı buldum. Haritamı kullanarak rotamı bulabiliyordum. Yetersiz kaldığı noktada benzinlikte ya da konakladığım hostelda internet bulduğum zaman, ertesi günün yoluna bakıp gideceğim şehirlerin isimlerini öğrenip o şehri sora sora buluyordum. Kısacası sora sora Bağdat’ı buldum diyebilirim.
Yabancı diliniz gayet iyi ozaman.
Yabancı dilim yok. Navigasyon cihazım da yok. Zor oldu tabiki, ilk Yunanistan’da kayboldum, sonrasında İtalya’da Cenova’da kayboldum, Fransa Nice’de kayboldum, İspanya Valencia’da kayboldum. İnsanların yardımıyla çıkabildim. Çünkü çok büyük liman şehirleri. Ben Türkçe, karşımdaki İspanyolca konuşarak birbirimizle anlaştık. İkimiz de birbirimizin dilini bilmiyorduk ama el kol hareketleriyle, yazarak, çizerek, şekillerle anlaştık.
Ufak bir kaybolma hikayesi dinleyebilir miyiz?
Yunanistan’da yol hakkında araştırmalarım sonucunda herhangi bir bilgi bulamadım. Kimse yol ile ilgili teknik bilgileri yazmamış. Yunanistan’dan Makedonya’ya geçecektim ve Yunanistan’ın Makedonya’yı tanımadığını bilmiyordum, araştırmalarım sonucunda da herhangi bir bilgiye ulaşamadım. Makedonya diye sorduğumda herkes Selanik’te bir bölgeyi tarif ediyordu. Navigasyonum olmadığı için herkesin tarif ettiği Selanik’teki Makedonya’ya gittim. İlk gece bir benzinlikte yattım. Ertesi sabah tekrar yola çıkınca sadece 10 kilometre uzaklıkta olduğumu fark ettim ama bilmiyormuşum.
Yolda başınıza gelen ilginç bir anınız oldu mu?
İspanya’da Endülüs bölgesinde Granada’da, Malaga’da benzinliklerde yatıyordum. Yine böyle bir gün 48 saat uykusuz ve açım, bir köşede yer buldum motorumun yanında yerde yatıyordum. 3 kişi geldi baş ucuma. Kalktım, yiyecek istediler. Yok deyince para istediler. Dedim sıkıntı çıkacak belli, yine yok dedim. İçlerinden biri o an İngilizce Müslüman olup olmadığımı sordu. Elhamdulillah dedim, hemen ardından Türk müsün dediler. Evet cevabını alınca da dönüp gittiler. Sebebini bilmiyorum ama dilini, izini bilmediğim yerden bu soruların cevabı karşılığında sıkıntısız kurtuldum.
Yolculuğunuz süresince kaç ülke geçtiniz?
Dağa çıkma amacıyla başlayıp ülke ülke gezmeme sebep olan bir gezi macerasına dönüştü. Bu yolculuğumda 15 ülke geçmiş oldum. Giderken Yunanistan, Makedonya, Karadağ, Hırvatistan, Slovenya, İtalya, Fransa, İspanya, Fas; dönüşte de Sırbistan üzerinden geldim. Kosova, Slovenya, Yunanistan, Bosna-Hersek.
Ne kadar sürede yolculuğunuzu tamamladınız?
Yolculuğum 27 gün sürdü. Ama ben süratli gittim. Normalde motorcular günde 300 veya 400 kilometre gider. Ben bin 400 kilometreyi 2 günde geçtim. Avrupa’da otobanlarda 250 cc’nin altında motor alınmıyormuş, benimki 150 cc. Şansıma kimse durdurmadı beni. Ben hep sağdan gidiyordum zaten. Solamaya kalksanız 90 kilometre yapan bir motorla nasıl sollayacaksınız, onun bilinciyle hep sağdan gittim otobanlarda.
En son Kuzey Afrika’ya gittiniz. Final noktanız orasıydı. Nasıl bir duygu finale ulaşmak?
Kuzey Afrika’da 5 gün kaldım. Tamamen farklı bir duygu oldu benim için. Yolculuğumun sonu Türkiye’nin de çok sıcak olduğu dönemdi. O yol da çok sıcak geçti. Sıcak bir yolculuğun ardından hedefime ulaşmak duygusunu anlatamam, çok farklı bir duyguydu benim için.
Yolculuk boyunca ilginizi en çok çeken yer neresiydi?
Marakeş çok ilgimi çekti, çok farklı bir coğrafya. Hava birden 50 derece oluyor, birden 200 yıl geriye gidiyorsunuz. Mimariden tutun insan kıyafetlerine kadar her şey çok farklı. Bir meydanı var, dünyaca ünlü çarşısı var. orada kobra oynatanlar, maymun oynatanlar, dişçiler var. Bir dişçi gördüm; bakır telle dişleri birleştiriyordu, normalde eski çağlardan gelen bir teknik, oradaki insanlar hala bu tekniği kullanıyorlar. Bir modacının evini gördüm, evin özelliği çok ilgimi çekti. Bizim halk bahçesinden çok daha büyüğünü düşünün, koskocaman bir bahçe ve bahçede ülkelerden özel olarak getirilen ağaçlar vardı. Bahçe için toprağıyla beraber farklı ülkelerden getirilmiş yüzlerce ağaçla kaplıydı. Böyle bir orman kurulmuş evin bahçesinde.
Gitmek isteyip de gidemediğiniz yerler oldu mu?
Özellikle gitmek istediğim birkaç şehir vardı. Trenle gezmemi tavsiye ettiler ancak daha önce de değindiğim gibi ekonomik şartlar elvermediğinden dolayı çok kısıtlı bir parayla Fas’a indim.
Yapmış olduğunuz yolculuk bununla sınırlı kalmayacak herhalde. Başka rotalar belirlediniz mi?
Bir sonraki rotam Sibirya. Şaman Rahiplerle tanışmaya gideceğim. Şamanizm üzerine bir konferansta tanıştığım bir kişi ile uzun bir süre sohbet ettik. Şamanizmi bu sohbet esnasında merak ettim. Bu sebeple niyetim Sibirya’ya gidip yerinde görmek, öğrenmek. Bu seferki yolculuğum en azından birkaç ay sürer, daha uzun bir yolculuk olacak. Sırf gidişim 7 bin 500 kilometre olacak. Muhtemelen yine kaybolacağım, bunun da kilometresini hesaplamak gerek.
Bu gezilerinizi bir rutin haline getirmeyi düşünüyor musunuz?
Bu tamamen ekonomik şartlarla alakalı bir durum. ‘Ruhuma Yolculuk’ diye bir blog oluşturduk. Burada gezdiğim rotalar, ülkeler, yolculuğum sırasında olanları paylaşıyoruz. Devam etmesini ve gezginlere faydalı olacak daha bir çok paylaşım yapmak isterim tabiki.
Panellere çağırılıyormuşsunuz konuşmacı olarak.
Türkiye’de çok kişi geziyor ancak bu kadar uzak yol yapan yok. Bir de geziyle ilgili teknik bilgi veren yok. Mesela Yunanistan’da otobanda yemek yiyebileceğiniz bir yer yok ya da gece 11’de benzinlikler kapanıyor. Bununla ilgili detaylı teknik bilgi paylaşımı yok. Şehirleri, gezilip görülecek yerleri anlatalar var ama nasıl gidileceği, nelerle karşılaşılacağı konusunda bilgi veren yok.
Nerelerde konaklanır, güvenlik problemleri nedir, bunlarla ilgili bilgi sahibi olmadan yola çıkıyor insanlar. Ben sizlere tüm Avrupa’nın su parasına kadar teknik bilgilerini çıkarabilirim. Bloğumda da bunları paylaşıyoruz, gezginlere yardımcı bilgiler sağlamayı amaçlıyoruz.
Aynı şekilde yolculuk yapmak isteyenlerin ne yapması gerekiyor. Ufak tavsiyeler verebilir misiniz?
Öncelikle Temmuz ayında çıkmasınlar yola. Ayrıca Avrupa’da en kısa yol olarak İtalya, Fransa ve İspanya veriliyor. O yol dünyanın en güzel turizm merkezlerinin olduğu yol. Ancak yollar çok kalabalık oluyor. Bunları iyice araştırıp çıksınlar.
Yurtdışındaki yolları gördünüz, ülkemizle kıyaslarsanız ne durumdayız?
Batı Karadeniz’den geçtiğimde yapılan yolları gördükçe şaşırdım kaldım. Avrupa’nın yolları gibi diyoruz ama bizim yollarımızla kıyaslanacak yollar değil. Bizim yollarımız hem güzel, hem de bedava. İspanya’da tünelden geçtim para, otobana girdim para, köprüden geçtim para. Otobandaki tüneli kullandığım için ayrıca para alıyorlar benden.
Sinem Tetik