Sağlık

‘’Aşılara güvenim tam!’’

İlimizde Korona virüs konusunda önemli açıklamalar ve uyarılar yaparak vatandaşa bilgi veren Prof. Dr. Alper Şener güvenirliliği tartışılan korona virüs aşıları hakkında  ‘’Aşılara güvenim tam!’’ dedi.

İlimizde Korona virüs konusunda önemli açıklamalar ve uyarılar yaparak vatandaşa bilgi veren Prof. Dr. Alper Şener güvenirliliği tartışılan korona virüs aşıları hakkında  ‘’Aşılara güvenim tam!’’ dedi.

Çin’in Wuhan kentinde başlayıp tüm dünyaya yayılan ve ülkemizde 16 bin civarında kişinin hayatını kaybetmesine neden olan koronavirüs hızla can almaya devam ediyor. Pek çok aşı alternatifi ortaya çıksa da aşıların güvenirliği sıkça tartışılıyor. Aşılar üzerinde pek çok komplo teorileri de üretilmeye asılsız haberlerde yayılmaya devam ediyor.  Korona virüs hakkında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener aşı hakkında açıklamalarda bulundu.

‘’AŞI HEM YAPILANI HEM DE TOPLUMU KORUYACAK’’
Koronavirüs aşılarının güvenilirliğini tartışırken korona virüs öldürmeye devam ediyor. Dr. Şener, ‘’Aşılara güvenim tam!’’ diyerek “Aşı hem yapılanı, hem de toplumu koruyacak” diyerek aşının öneminde değindi.

YAN ETKİSİ YÜZDE 1’İN ALTINDA OLACAK
Dr. Şener, aşı tartışması hakkında yanlış yargılar olduğunu dile getirerek, aşıların bayraklar üzerinden konuşulmaması gerektiğine vurgu yaptı. Türkiye’nin aldığı Çin aşısı hala tartışma konusu iken Şener, ‘’Aşı çalışmaları içerisinde bulunanların böyle bir çekinceleri yok çünkü şu an Türkiye’ye gelecek olan Çin Koronavirüs aşısı, normal mevsimsel yaptırdığımız grip aşısı kadar etkin ve o kadar yan etkisi olur. Yani yan etkisi yüzde 1’in altında olacak. Etkinlik anlamında baktığımızda ise yüzde 70-60’larda olmasını bekliyoruz. Makalelerde ne kadar yüzde 90 etkin olduğunu söylese de, toplumsal etkisi yüzde 70’in üstüne çıkmayacak benim tahminim. Diğer aşılarla ilgili kaygılar kısmen doğru. Çünkü bilim dünyası da birçok tarafa ayrıldı bu konuda. RNA aşıları var, DNA aşıları var, vektör aşılar var gibi ama biz aşılara bayraklar üzerinden bakıyoruz; Rus aşısı, Çin aşısı gibi. Ama bu aşıların milliyeti yok, çok uluslu. Çin’den gelen aşının, tamamen Çin coğrafyasına ait bir aşı olduğunu düşünmeyin. Çok basit bir örnek anlatabilirim; virüs Çin’de çıktı. Çin’den bu virüsü ilk defa izole edip dünyaya satan Çin zaten. Şu anda mevcut aşıların hepsinde Çin’in parmağı var. Virüsü izole edip saflaştıran, saflaştırdıktan sonra virüsü veren Çin. Özellikle ilaç sektörü ve aşı sektörü globaldir. Aşıyı bilimsel anlamda tabi ki etkinliğini tartışalım ama aşı dediğimiz zaman mevcut aşıların hepsi etkin. Yan etkiler anlamında mRNA ve DNA aşıları henüz hiç denenmemiş teknolojiler. Hatta Amerika’nın içinden de itiraz var’’ diye ifade etti.

‘’KORUYUCULUK ÖNEMLİ’’
Asıl önemli olanı “Aşı da koruyuculuk çok önemli’’ diyerek belirten Dr Şener, ‘’Güvenilirlik ikiye ayrılır; birincisi erken yan etki bir de uzun dönem yan etki. Erken yan etkilerini aşıların faz çalışmalarında görürüz. 3-6 ay arasında görülür. Ama uzun dönem güvenirlik anlamında baktığımızda 3,5 ve 10 yıllık periyotta görülür. 10 yılda yan etkisi görülmeyen aşılar, örneğin tetanoz aşısı bilindik aşıdır. Onun devamında influenza aşısı, yan etkisi en düşük aşıdır ama bağışıklık istenilen düzeyde değildir. Bu iki ucu keskin bıçak. Bağışıklığı yüksek sağlarken yan etkileri de yükseltebilirsiniz. mRNA aşısından da bu yüzden korkuluyor’’ dedi

‘’HASTALIĞI GEÇİRMEME İHTİMALİ YARATACAK BİR AŞI YOK’’
Aşı hakkında önemli bilgiler de aktaran Şener, ‘’Aşıyı olduğunuz zaman hiç hastalanmayacaksınız diye düşünmemek lazım’’ diyerek ‘’Bizim koruyuculuktan istediğimiz şu; aşıyı olduğunuzda oluşan antikor miktarı sizi ağır geçirmenizi engeller, hastaneye yatmanızı engeller, yoğun bakıma yatmanızı engeller, ölüm riskini engelleyip engellemediğine bakarız. 4 farklı parametre içerisinde; ölmemesi istenir, yoğun bakıma yatışı önlemesi istenir, sonra hastaneye yatışı önlemesi istenir. Hastalığı geçirmeme ihtimali yaratacak bir aşı yoktur. Dünyada yüzde 100 koruyuculuğu olan bir aşı yoktur. Öyle bir şey imkan dahilinde değildir. Mevcut aşıların hiçbirinde 59 yaş üstünde kimseye çalışma yapılmadı. Bizim hedef popülasyon 65 yaş üstü. Bu koruyuculuk matematiksel olarak bile yüzde 70’in üzerine çıkmaz. Bu aşı ile hedeflenen şey hastalık yükünü azaltmak, salgının hızını kesmek, ölümü önlemek ve hastaneye başvuruyu azaltmak. Bu salgının başından beri dünya üzerinde 600 bin sağlık personeli enfekte oldu, bunların 60 bini öldü. Ciddi bir rakam bu. Profesyonel, yetişmiş iş gücü ve hiçbir gelişmiş ülke bu insan gücünü kaybetmeyi göze alamaz’’ dedi.

‘’AŞIYI BİR AN ÖNCE YAPMANIN FAYDASI VAR’’
Bilgiler ışığında açıklamalarına devam eden Şener, ‘’Bu aşının hiçbir koruyuculuğu yok demek değil. Ben doğal bağışık olayım gibi bir durum da söz konusu değil çünkü bu hastalıktar enfeksiyon var. Virüsün tekrar aktive olması var vücudum içerisinde. Artık kronik hastalıklar geliyor karşımıza. Takip etmeye devam edeceğiz. Hiçbir hastalığı yok, sigara dahi içmemiş, tertemiz ciğerle geliyor korona virüs hastası, 3 ay sonra geliyor ki iki kat merdiven çıkamıyor. O yüzden bu hastalığın kronik olduğu bir süreç de var. Bu yüzden aşıyı bir an önce yapmanın faydası var’’ diye konuştu.

‘’ÇOCUK HASTALAR DAHA AZ RİSK ALTINDA’’
Korona virüste en az riskli grubun çocuklar olduğu yapılan araştırmalarla kanıtlandı. Dr. Şener, ‘’Çocuk hastalar daha az risk altında’’ diyerek bulgularını paylaştı. ‘’Beş yaş altında PCR pozitif 1.214 çocuğu içeren önemli bir meta analiz, yarısı infant- %43’ünde hiç bir emare yok, %7sinde yoğun bakım gereken yatış. Enfekte anneden doğan 139 yeni doğanda sadece beşinde PCR pozitf olmuş, tek ölüm var! Çocuklarda beş yaş altında korona hafif seyrediyor ve çoğunda belirti bile olmuyor’’ dedi.

KARANTİNANIN 10 GÜNE DÜŞMESİNİ DEĞERLENDİRDİ
Sağlık Bakanlığı, Kovid-19'un yakın temaslılarında 14 gün olan karantina süresini 10 gün olarak güncelledi. Bakanlık'tan yapılan açıklamada "Yakın temaslılarda karantina hiçbir şekilde 7 günden önce sonlandırılamaz. Çalışanların 8. günde işe geri dönüşleri sağlanabilir" denildi. Dr. Şener, karantina süresinin 10 güne düşürülmesini değerlendirdi. ‘’PCR testleri artık iki yola evrildi; yüksek duyarlılık ve düşük duyarlılıkta olanlar. Türkiye'de uygulananların duyarlılık düzeyi yüksek olduğu için bulaşıcı dozun altını da yakalayabiliyor. Bu nedenle virüs saçılımı uzun ama enfeksiyon oluşturma kapasitesi düşük ise ek test yapamamak ve iş gücünü verimli kullanmak için yapılan uygulama yerindedir.  Zaten CDC bu konuda yakın zamanda güncelleme yaptı, hatta sağlık personeli semptomu yok ise maske ile çalışabilir duyurusu da yaptı.  Çünkü özel şartlar altındayız’’ dedi. Öte yandan korona virüse yatkınlık testi adı altında bazı satışlar yapıldığını paylaşan Şener, vatandaşları uyardı; ’’Korona virüse yatkınlık testi diye bir şey dolaşıyor. İnanmayın’’ dedi.

‘’EN ÖNEMLİ FAKTÖR FAVİPİRAVİR’’
Dr. Şener diğer ülkelere nazaran Türkiye’de ölümlerin yüzdelik olarak az olduğuna dikkat çekerek, ilaçların kullanımının önemli olduğunu belirtti. Şener,‘’Türkiye’de emsal ülkelere ölüm oranlarının az olmasında bana göre en önemli faktör Favipiravir... Çünkü, Korona virüs ön tanısı ile gördüğümüz ciddi bir kısım hastada kesin tanı testi olan PCR negatif çıkıyor. Bunların ciddi bir kısmı olasılıkla GRİP(influenza ) pnömonisi? Veya belki mixt pnömoni... Favipiravir hem influenzaya hemde koronaya etkili olmasının avantajını yaşıyor olabiliriz’’ dedi.

“İLAÇLARINIZI DÜZENLİ ALIN”
Bazı vatandaşlar koronavirüs ilaçlarına karşı önyargılı davranarak ilaçlar kullanmayı reddetti. ‘’Salgının başından beri ilaç tartışması bitmedi’’ diyen Şener, “İlaçlarınızı düzenli alın” uyarısında bulundu’’ Önce HQ ile başladı; gerekli/ gereksiz ve dozlar hala tartışılıyor. Rehberlerde her yeni deneyimde yenilendi ve güven ortamı bozuldu. Favipravir ise bu tartışmalardan hep uzakta kaldı; şimdi de dozu ile ilgili klavye doktorları yazıp çiziyor. Ben bir kaç şeyi netleştireyim; Bu aslında bir influenza ilacıdır ve dirençli grip enfeksiyonu için geliştirilmiştir. İlacı etki mekanizması covid 19 için etkili olabilir diye, klinik uygulamaya girmiştir...Rakibi remdesivir de bu arada asıl olarak Ebola için geliştirilmiştir. İlaç geliştirme aşamalarında en önemli hassas aşama toksik doz ve yan etki izlemidir...bu aşamaları koronadan önce geçmiştir!’’ açıklamasında bulundu.

Dr. Şener ilaç hakkında da bilgi vererek, ‘’Bu ilaç önce yükleme 8+8 tablet, sonra 3x2 tab kullanılıyor. Toplam 5-10 gün. İlaç adedi fazla olduğu için çoğu insanımız psikolojik olarak etkileniyor. Bu kadar ilaç mı? İçilir diye... Bir de sağdan soldan gaz ile ilaç içilmiyor! Bu gibi örnekleri çok yaşadık. Türklere has bir sürü örnek var- mesela hepatit B’de bir dönem ülkemizde hap mı? İğne mi? Sorusu vardı... İstisnasız herkes iğne istiyordu, daha etkili sanarak, ama diğer ülkelerde hemen herkes hap tercih ediyordu... Bu ilacın dozunun da psikolojik bariyer olduğunu düşünüyorum’’ dedi.

‘’MASKE ÖLDÜRMÜYOR, KORUYOR’’
Maske kullanımına karşı çıkan bir kesim, maskenin öldürdüğünü savunuyor. Dr. Şener bu iddiayı  “Maskenin hikmeti” diyerek yalandı. Şener,  ‘’Şu hani maske “öldürüyor”cüler vardı ya, tam onlara göre bir makale yayınlandı.   65 yaş üstünde, cerrahi olmayan maske takanlara satürasyon takibi yapmışlar. Maskesiz ortalama SpO2 %96.1. Maskeli ortalama SpO2 %96,5.  Maske çıkardıktan sonra ortalama SpO2 %96,3. Maskeli / Maskesiz gaz alışverişinde bir değişim yok. Takipte maske varken hiçbir hastada Satürasyon %92’nin altına düşmemiş. Yani maske öldürmüyor, koruyor!’’ şeklinde konuştu.

Mehmet Kuzey