Kültür ve Sanat

Müzelerde sanal tur devam ediyor

Pandemi sürecinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından çoğu müze, sanal müze olarak hizmet vermeye başladı.

Pandemi sürecinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından çoğu müze, sanal müze olarak hizmet vermeye başladı. Yoğun ilgi gösterilen Truva ve Assos Ören yeri sanal müzeleri ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.
1990’lı yılların başından itibaren teknolojik gelişimin hızıyla birlikte müzelerin iletişim sağlamaya yönelik olarak interneti kullanmaya başlamaları ile ortaya çıkmış bir kavram olan Sanal Müze, değişik medya olanaklarından yararlanılarak hazırlanmış sayısal nesneleri ve bunlara ait bilgileri sanal ortamda ziyaretçilerine aktarıyor.  Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Kültür varlıkları ve müzeler genel müdürlüğü sanal müze uygulamasını ziyaretçilerin erişimine sunduğundan beri ilgi yoğun olarak devam ediyor.

ÇANAKKALE’DEN 2 MÜZE
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 33 sanal müzesi arasından 2 tanesi Çanakkale’de yer alıyor. İki müzeden biri olan Troya Müzesi sanal müze olarak hizmet vermeye başladı. Açıldığı günden beri fiziki rekor ziyaretçilere ulaşan Troya Müzesi pandemi ile birlikte sanal ziyaretçi rekorları da kırıyor. Troya Müzesi en çok ziyaret edilen 4. Müze oldu. Korona virüs tedbirleri kapsamında sosyal faaliyetlerin hemen hemen hiçbiri gerçekleştirilemiyor. Bu süreçte evlerine kapananlar müzeleri sanal olarak gezebiliyor. Özellikle son yıllarda sanal müzeler konusunda başarılı çalışmalara imza atılıyor. Artık çoğu müze sadece bir tık uzaklıkta yer alıyor. Türkiye’deki müzelerin bazıları da bu şekilde gezilebiliyor. Türkiye’nin önemli turizm merkezlerinden olan Çanakkale’de  pek çok destinasyon arasından Troya Müzesi  de ziyaretçileri tarafından yoğun ilgi topluyor.  Troya Antik Kenti’nin girişinde yer alan Troya Müzesi, adeta tarihe açılan bir kapı… Koronavirüs nedeniyle18 Mart’ta kapılarını kapatan Troya Müzesi’nde sanal olarak gezme fırsatı sunulmuştu. 1 Haziran’da ise yeniden fiziki olarak gezilmeye açılmıştı. Fakat bu süre zarfında müze sanal gezi rekorları kırmıştı. Kültür Turizm Bakanlığının sunduğu altyapıyla Türkiye’de 33 müze sanal ziyarete açıldı Troya Müzesi de dünyanın dört bir yanından tık alarak ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.
 
3 BOYUTLU ZİYARET İMKANI
 Yaklaşık 12 bin 750 metrekarelik bir alana yayılan müze, 3 boyutlu gerçek modellerinin internet üzerinden gezilebilmesi ve kültürel mirasımızın sanal ortamda da tanıtılması amacıyla ücretsiz olarak hizmete sunulan www.sanalmuze.gov.tr internet sayfasından gezilebiliyor. Yoğun ilgi gösterilen Troya Müzesi, Çanakkale İli, Merkez İlçesi’ne bağlı Tevfikiye Köyü sınırları içinde yer alan, UNESCO’nun 1998 yılında Dünya Kültür Mirası Listesi’ne aldığı, Troya Antik Kenti girişinde yer alıyor. 3.000 m2 sergi salonu, 11.200 m2 kapalı alana sahip olan müzenin İnşasına 2013 yılında başlanılmış, 2015 yılında duran çalışmalara 2017 yılından bu yana devam edilmiş ve ardından son haline kavuşarak 2018 yılı Ekim ayında açıldı. Müze ziyareti rampadan inerken başlamaktadır. Rampanın duvarlarında bulunan nişlerde Troya’nın farklı katmanları; mezar taşları, büyük boy heykeller, sahne canlandırmaları ve büyük boy fotoğraflarla anlatılıyor. Müzenin giriş alanı olan, Troas ve çevresini konu alan sirkülasyon bandında ise devam eden sergi katları öncesinde ziyaretçiye bir oryantasyon sağlamak amacıyla arkeoloji bilimi; arkeolojik ve arkeometrik tarihleme yöntemleri, “neolitik, kalkolitik, tunç çağı, demir çağı, höyük, restorasyon, konservasyon” gibi terimler şemalar, çizimler, metinler ve interaktif yöntemlerle aktarılıyor. Eserler taş (mermer), heykel, lahit, yazıt, sunak, mil taşı, paleolitik balta ve kesiciler vb., pişmiş toprak seramikler, metal kaplar; altınlar, silahlar, sikkeler, kemik obje ve aletler, cam bilezikler, süs eşyaları, bardak, koku şişeleri, gözyaşı şişelerinden vb. oluşmakta. Müze bahçesinde, peyzaj ile birlikte taş eserler de, lahit, sütun, steller, sütun başlıkları vb. bütünlük oluşturacak şekilde sergileniyor. Müzede ayrıca görsel grafik tasarımlarla birlikte diorama (anın veya hikâyenin ışık oyunlarının da yardımıyla üç boyutlu olarak modellenmesi) dokunmatik ekran ve animasyonlarla sergi ile anlatımları yapılıyor. POLYKSENA LAHDİ YER ALIYOR Troya Müzenin gözde eseri Polyksena lahdi de Müzenin  2. Katında yer alıyor. Bu lahdin önemi ise Polyksena Lahdi, bilinen en eski lahit konumunda.  Prokonnesos (Marmara Adası) mermerinden yapılmış olan lahit, 3.32 m. uzunlugunda, 1. 60 m. genişliğinde ve 1. 78 m. Yüksekliğinde olduğu biliniyor. Lahit teknesi dikdörtgen sanduka şeklinde. Lahit kapağı ise iki yöne eğimli üçgen alınlıklı çatı formunda yapılmış. Lahit açığa çıkarıldığında, çevresinin kiremitlerle örtülü olduğu, bu kiremit örtünün altında, lahite dayalı olarak gömülmüş, iki araba tekerleği ve koşum takımlarına ait bronz aksam bulunduğu anlatılıyor. Lahitin yan yüzlerindeki kabartmalarda 37 figür bulunuyor. Bu sebeple lahit mutlaka görülmesi gereken bir yapıt. Çanakkale Arkeoloji Müzesi içindeki tüm eserler de Troya Müzesi’ne taşındı. Böylelikle Troya Müzesi tarihsel zenginliğine zenginlik kattı.

Troya Müzesi’nin tüm katları 3 boyutlu olarak www.sanalmuze.gov.tr adresinden gezilebiliyor. Zemin kat, 1. Kat ,2. Kat, 3. Kat ve teras olarak 4 katı mevcut olan müzenin her katlarında fiziki olarak geziyormuşçasına deneyim yaşamak mümkün. Müzede yer alan eserlere yakından bakabilme imkanı sunan sanal müze bakanlık tarafından her geçen gün biraz daha geliştiriliyor.

ASSOS ÖREN YERİ DE AÇILDI
Kültür ve Turizm Bakanlığınca geçtiğimiz Mart ayında uygulamaya konulan aralarında Troya Müzesinin de olduğu sanal müzelerin sayısı 33’e ulaştı.  Türkiye’nin önemli turizm merkezlerinden olan Çanakkale’de  pek çok destinasyon arasından Troya Müzesi  Mart ayında sanal müze olarak ziyarete açılmıştı. Troya Müzesinin topladığı yoğun ilgiden sonra Assos Ören Yeri de artık sanal olarak gezilebiliyor.
33 Müze içerisinden 2 tanesinin Çanakkale bulunması kentimizin turizmine de büyük katkılar sağlıyor. Troya Müzesinden sonra Assos Ören Yeri de dünyanın dört bir yanından tık alarak ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.

Troas Bölgesi’nin güney kıyısında yer alan denizden yaklaşık 234 m. yüksekliğindeki andezit bir kayalık bir tepe üzerine kurulan Assos kenti,  3 boyutlu gerçek modellerinin internet üzerinden gezilebilmesi ve kültürel mirasımızın sanal ortamda da tanıtılması amacıyla ücretsiz olarak hizmete sunulan www.sanalmuze.gov.tr internet sayfasından gezilebiliyor. Şehrin kuzeyinde   Satnioeis (Tuzla Çayı) İda Dağı’nın batı yamaçlarından doğarak Lekton (Baba Burnu) ve Aleksandreia Troas (Dalyan) şehirleri arasından denize dökülür. Homeros İlyada destanında güney Troas’ta yaşayan Anadolu’nun yerli halklarından biri olan Leleglerin denizcilik ve korsanlıklarla ünlü olduklarından aktarır. Arkeolojik verilere göre İ.Ö. 7. yüzyıldan itibaren Assos’a 10 km. uzaktaki Lesbos’dan (Midilli) Aiolisli göçmenler kente yerleşmeye başlar. Bu yüzyıldan itibaren gelişmeye başlayan Assos halkı 20 km doğuda Gargara kentini kurdu.  İ.Ö. 560’ta Lydia kralı kontrolüne geçen Assos Troas Bölgesinin en güçlü ve en önemli şehirlerinden biri olarak bilinir. Lydia krallığının önemli gelir kaynakları arasında Assos kontrolündeki Atarneus ve Pergamon arasında bulunan maden olarak gösterilir. İ.Ö. 548 yılında Lydia krallığı Perslerin tarafından yıkıldı ve Anadolu toprakların Pers hakimiyetine geçti. Troas bölgesi (Çanakkale İli) Hellespontos Phrygia’sı satraplığına bağlandı. Salamis, Plateia ve Mykale’de Perslerin Yunanlar tarafından yenilmesinden sonra, Persler, Anadolu’nun Ege sahil şeridindeki topraklarda eski güçlerini yitirmeye başladılar.  Peloponnesos savaşları ve sonrasında da Troas Bölgesi tam anlamıyla Perslerin eline geçmedi. İ.Ö. 387 yılındaki Altalkidas barışından sonra bir çok kent yeniden Perslere bırakıldı. Romalı yazar Plinius Roma döneminde Assos’un Apollonia olarak isimlendirildiğini ve yerel taştan üretilen lahitlerinin çok ünlü olduğundan söz eder. M.Ö. 334 yılında Büyük İskender’in Anadolu’ya ayak basmasıyla Pers hakimiyeti son buldu. M.Ö. 331 yılında stoacı filozof Kleanthes Assos’da dünyaya geldi. M.Ö. 241 yılından itibaren Pergamon Krallığı’nın hakimiyetine girilir. M.Ö. 133 yılında Pergamon krallığının kontrolünde olan, Batı Anadolu’daki tüm şehir devletleri gibi Assos da vasiyet yolu ile Roma Devleti’nin kontrolüne geçer. M.S. 16 yılında Assos, Germanicus ve karısı Agrippina tarafından ziyaret edilir. M.S. 56/57 yılında kent bu defa Aziz Paulos tarafından ziyaret edilmiştir. 395-1453 yılları arasında Bizans hakimiyeti yaşanmıştır. 1081-1097 yılları arasında Çaka Bey, Troas bölgesindeki bazı kentleri ele geçirmiştir. 1097 yılında İmparator Ioannes Dukas, Troas Bölgesi’ni yeniden Bizans topraklarına katıldı. 1203-1224 yılları arasında Troas Bölgesi Latinler tarafından istila edildi. 1224 yılında bölge, İznik İmparatorluğu’nun kontrolüne geçildi. 1261 yılında Troas Bölgesi tekrar Bizans hakimiyetine geçmiştir. 14. yüzyılın başlarından itibaren Troas Bölgesi’nin güney kesimi Türkler tarafından ele geçirildi ve aynı yüzyılın son çeyreğinde Hüdavendigar Camisi inşa edildi. Selçuklular da Menderes nehri kıyılarına kadar geri çekilmek zorunda kaldılar. 1306 Bizanslı komutan Machron yönetimindeki Assos’u kuşatan Türkler başarı elde edemezler. Ancak 14. yüzyılın başında Troas bölgesinin tamamı Osmanlı İmparatorluğunun eline geçti. 18. yüzyılda birçok gezgin tarafından ziyaret edilmişti. Assos’taki kalıntılar arasında Akropolisdeki Athena Tapınağı, Bizans surları, Hüdavendigar Cami, akropolisin eteklerinde Arkaik devirden günümüze kadar iyi korunmuş antik yol ve iki kenarındaki mezarlar, şehir sur duvarları, Gymnasion, Agora, Stoa, Bouleuterion, tiyatro ve kilise sayılabilir. Kazı çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın maddi desteği ile sürdürülüyor. M.Ö. 2000 yıllarında Lelegler tarafından kurulan bu eski kent, M.Ö. 8. Yüzyılda Midilli Adasından gelen İonlar tarafından ele geçirilmiştir. Ünlü filozof Aristo M.Ö. 348 yılında ilk felsefe okulunun burada kurulduğu biliniyor. Tepede M.Ö. 6. Yüzyılda kurulan Athena tapınağı kentin en değerli kalıntılarındandır. Günümüzde Behramkale- Behramköy  adını taşıyan Assos, ilk iskan edildiği M.Ö. 2000‘li yıllardan günümüze kadar birçok değişiklik geçirerek yaşamını kesintisiz sürdüren bir yerleşim yeridir. Kentin İlk Tunç Çağı’ndan beri iskan edildiği biliniyor. En eski adının Pedasos olduğu ve Assos adının ondan geldiği de ileri sürülmektedir. Kentin batısındaki surlarda biri ana giriş olmak üzere 6 kapı bulunmaktadır. Assos surlarında kuleler genelde dört köşelidir. Assos’un bugün ayakta duran surlarının büyük kısmı M.Ö. 4. yüzyılda yapıldığı bilinmektedir. Assos’un en önemli eseri, akropolün en yüksek düzlüğünde M.Ö.530 tarihlerinde inşa edilen Athena Tapınağı’dır. Agora, gymnasion ve tiyatro tapınağın yer aldığı akropolün güney eteklerindeki teraslar üzerine inşa edilmiştir. Assos gymnasiumu hellenistik dönemde yapılmış bir eserdir. Agoranın batı kapısından aşağı inen taş yol önce hamamlara oradan da tiyatroya ulaşmaktadır. Yüzünü denize ve lesbos adasına dönmüş olan tiyatro, Kent merkaezinin güneyinde doğal bir kaya oyuğuna inşa edilmiştir. Nekropol tepenin eğimi nedeni ile batı kapısına giden yolun üst kenarında teraslara oturacak şekilde düzenlenmiştir. Assos kazılarında çok sayıda eser gün ışığına çıkarıldı. Ortaya çıkarılan bu örnekler Troya  Müzesi’ndedir. Assos ören Yeri tüm kalıntılarıyla  3 boyutlu olarak www.sanalmuze.gov.tr adresinden gezilebiliyor. Alanın her yerinde fiziki olarak geziyormuşçasına deneyim yaşamak mümkün. Ören yerinde giriş, sarnıçlar, Athena Tapınağı, Batı Nekropolis, Batı kapısı, Agora, Batı Kilisesi ve tiyatro kalıntıları gezilebiliyor.
Kültür Turizm Bakanlığı sanal müze sayısını güncelleyerek sayıyı artırmaya devam edecek.

Mehmet Kuzey