Halk Oyunları kültürünü yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak amacı ile oluşturulan Halk Kültürü ve Sanatı Araştırma Derneği (HALK-SAM) 13. Toplantısını gerçekleştirdi. Halk oyunlarının gelişimi ve sorunlarına değinilen toplantıda HALK-SAM Üyesi Yaşar Şahin, ‘’bireysel yada bir dernek üzerinden yapılan çalışmalar yeterli değildir’’ dedi.
Halk Kültürü ve Sanatı Araştırma Derneği (HALK-SAM) 13.Toplantısını Bodrum’da gerçekleştirdi. Halk Oyunlarının karşılaştığı sorunlar, değişen kültürler ve buna neden olan gelişmeler, Halk Oyunlarının sorunları ve çözüm önerilerinin konuşulduğu toplantıya Halk Kültürü ve Sanatı Araştırma Derneği (HALK-SAM) Başkanı Ahmet Şenol, Dernek Üyeleri ve Halk Oyunları Araştırmacıları Yaşar Şahin, İsmail Çelik, Akın Rüştü Fetvacı, Selim Yazan, Köksal Coşkun ve Ahmet Altan Katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Halk Kültürü ve Sanatı Araştırma Derneği (HALK-SAM) Başkanı Ahmet Şenol, “Halk Oyunlarının dünü, bugünü ve yarını perspektifinde düşüncelerimizi üyelerimiz ve kamuoyu ile paylaşmak için bir araya geldik. Değerli dostlarımızın fikirleri bizim için her zaman önemlidir. Yarınlara ışık tutacak bu toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi.
ŞAHİN ÇAFAD’A TEŞEKKÜR ETTİ
Toplantıda söz alan Halk Oyunları Araştırmacısı ve Halk Kültürü ve Sanatı Araştırma Derneği (HALK-SAM) Üyesi Yaşar Şahin, “İçinde yaşadığımız dönem, hepimizin bildiği gibi neredeyse ikinci yılını geride bıraktığımız pandemi nedeni ile ülkemizde ve dünyada halk oyunları organizasyonları sekteye uğramıştı, aksamıştı veya haklı nedenlerle yapılamamıştı. Bu olay herkesi üzdüğü gibi bizleri daha da çok üzmüştür. Çünkü Halk Oyunları öyle bir çalışma alanıdır ki eksikliğini hemen hissettirecek bir çalışma alanıdır. Bu alanda motivasyonun, ilginin, sevginin hep her zaman canlı tutulması gereken bir olgudur. Kültürel faaliyetimiz olduğu için bunu sadece dernek veya kurum bazında ele almamak lazım. Bunun altyapısını oluşturan dansçı dediğimiz elemanlarımız, onların aileleridir, çevresidir, kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticileridir. Onların gözü önünde halk oyunlarını ne kadar sıcak tutabilirsek o kadar halk kültürümüzün ilerlemesi, zenginleşmesini sağlamış oluruz. Buradaki en büyük görev de Halk Oyunları ile ilgili federasyon, kurum, kuruluş ve derneklerin ön planda olması gerekiyor. Bunlar bu işin dümeninde olduğu için daima ekstra gayret sarf etmeleri gerekir. Bu nedenle ÇAFAD’a teşekkür ederim. Bu kadar zor koşullarda, pandemi nedeni ile zor geçen zamanda bu tür faaliyetleri yapmaları güzeldir” diye konuştu.
‘’BİREYSEL YADA BİR DERNEK ÜZERİNDEN YAPILAN ÇALIŞMALAR YETERLİ DEĞİLDİR’’
Konuşmasına devam eden Şahin Sakarya’da da çalışmalar yaptıklarını ifade ederek, “Bu iki senelik durgunluk, bize mevcut şartların yeniden değerlendirilmesi, mevcut koşullara göre yeni alan çalışmaların gerektiğini hatırlatmış oldu. Pandemi nedeni ile faaliyetlerimizin yasaklanmasının ardından değişik bir organizasyon ne yapabiliriz diye Sakarya’daki arkadaşlarımızla bir değerlendirme yaptık ve okuldaki çocuklarımızın halk oyunlarına olan ilgisini sürdürebilmek için evlerinde bildikleri bir halk oyununu oynayıp videoya kaydetmelerini söyledik. Derneğimiz bünyesinde toplanan videolara 300’ün üzerinde katılım oldu. Bu katılım bizi çok heyecanlandırdı. Burada gördük ki sadece dans eden çocuk değil, annesi, babası, hatta komşularının bile bu çocukların oyununa izleyici olarak katıldıklarını gördük. Demek ki şartlar ne kadar zor olursa olsun mevcut şartlara göre çözüm bulmak mümkündür. Tabi ki sadece bireysel yada bir dernek üzerinden yapılan çalışmalar yeterli değildir. Buna kurumsal nitelikli, hatta ülkemiz düzeyinde düşünecek olursak ulusal nitelikte de bu tür çözümlerin , bu tür ortamların devam ettiriciliğinin sağlanması için teşvikler, destekler olması gerekir. İnşallah bunu başarabiliriz” dedi.
‘’SIKINTILARIN İÇİNDE BİZ DE GÜZEL ŞEYLER YAPTIK’’
Halk Oyunları Araştırmacısı ve Halk Kültürü ve Sanatı Araştırma Derneği (HALK-SAM) üyesi İsmail Çelik ise, pandemide yaşanan sorunlara değinerek “Özellikle bizim için zor geçen pandemi sürecinden çıkaracağımız en büyük ders yapılanmadır. Yani her kültür ile uğraşan kesimlerin yapılanmasında büyük problemler var. Bu kurum bazında olsun, bakanlık bazında olsun, Halk oyunlarının sahibi yok artık. Bundan sonra olacağını da tahmin etmiyorum. Gönlümden geçen, inşallah halk kültürüne sahip çıkan bürokrasi içinde inşallah birileri olur. Sıkıntıların içinde biz de güzel şeyler yaptık. Yaptığımız çalışmalarla Halk oyunlarına az da olsa hala bir sevdanın var olduğunu tespit ettik. Metropol şehirlerde hala kendi kültürünü yaşatan insanlarımız da var. O insanlarımızda hala halk oyunlarına bir parça ilgi var. Ama Koronavirüs ile beraber bu işle ekmeğini yiyen çok insan evini, barkını, arabasını satanlar oldu. Bu pandemi ile ben bir şey öğrendim. Demek ki bu halk oyunlarının sahibi yok. Bu dönemi örnek alacak olursak, demek ki birlikte iş yapmak zorundayız. Bu işleri gönül vermiş insanlar, kişiler, kurumlar, kuruluşlar, dernekler kim varsa Türkiye’de, bunların birlikte hareket etmenin ve birlikteliğin sağlamanın yollarını aramak gerekiyor” dedi.
‘’BİZİM ALANIMIZ SADECE ÇOCUKLAR DEĞİL 7’DEN 70’E HERKES’’
Halk Oyunları Araştırmacısı ve Halk Kültürü ve Sanatı Araştırma Derneği (HALK-SAM) üyesi Akın Rüştü Fetvacı Sıkıntıların temelinde yatanlar hakkında konuşarak, ‘’Bu pandemi gerçekten Halk Oyunlarına büyük zarar verdi. Çünkü bizim bir müfredatımız yok, bizim bir programımız yok, bizim A,B,C,D planlarımız yok. Yani her şey olduğunca gelişerek devam ediyor. Bizim toplumumuzun yapısında hep ‘sen sus ne bilirsin baban bilir’ yapısı var. Hiçbir zaman gençlere, sahada çalışanlara ‘bu işle ilgili senin çektiğin emek nedir?’ diye sormadık. Neden buralara geldik? Halk oyunları ile ilgili kime sorsam mutlu değil. Birincisi, Sebebi basit, Halk oyunları camiasındaki hiçbir arkadaşımız barışık değil. Ben bilirimcilik halk oyunlarında ön planda. Atalarımız da eskiden demiş bu bir mirastır diye. Gerçekten de Halk Kültürü bir mirastır, birileri kazanır, yaşatır, bir nesil de gelir onu dağıtır. Biz de o kültürü dağıtan nesiliz. Buna etkiler de var. Örneğin popüler kültürün daha ön plana çıkması, yeni nesilde ve gençlikte popüler kültürün daha sevecen görünmesi bize gösteriyor ki biz bazı şeyleri daha sevecen yapamadık., daha güzel anlatamadık. Halk oyunlarının gerçekten dibine ibrik suyu dökülmüştür. Çünkü Halk Oyunlarının sahibi yok. Kültür Bakanlığı sahibi değil, Gençlik ve Spor Bakanlığı değil, Milli Eğitim Bakanlığı değil. Biz hoca diye belge verdiğimiz hocaların kaç tanesi hocalık yapacak ehliyette demedik. Bunun bir tek kalkıp oynaması yok ki. O çocuğa psikolojik olarak destek olması var, yaklaşımı var. Bizim alanımız sadece çocuklar değil ki 7’den 70’e herkes. Kültürünü yaşatmayan ve kaybeden yıkılmaya mahkumdur. Onun için Biz bu kültürü yaşatmak zorundayız ” şeklinde ifade etti.
‘’HALK OYUNLARI İLE İLGİLİ ÇOK BÜYÜK BİR MÜCADELEM VAR’’
Fetvacı, “Şu anda Japonya’daki Türk Halk Oyunları bizim önümüzde. Onlar da başka bir ülkenin kültürünü öğrenmek ve kendi kültürlerini yaşatmak amacı ile hobi olarak başladılar ama öyle bir noktaya geldiler ki şu anda Japonya’daki gruplardaki arşivler şu anda Türkiye’de hiçbir dernekte yok. Geldiğimiz nokta bu. İstediğimiz kadar birbirimize kızalım. Ama Çözüm yok kızmakla kalıyorum. Çözümü oturup barışta aramamız lazım, el ele tutuşmamız lazım. Kültür bize diyor ki uzaktan sevgi ile kültüre bak sana ne yapman gerektiğini söylüyor. Halk oyunları ile ilgili çok büyük bir mücadelem var. Burası (Bodrum) Türkiye’nin en uc noktası ve halk oyunlarının en zor yapıldığı noktadır. Buna rağmen 30 yıldır bunun mücadelesini veriyorum, sırtımda taşıyorum. 1993 yılında yalvardım kültür Bakanlığına bir heyetle geldiler buraya , dedim ki bu kültür kaybolmadan kayıt altına alalım. Heyet buraya geldiğinde hafta sonuydu ben o çekimleri yaptıracak bir devlet dairesi açtıramadım. Evimin salonundaki koltukları bir odaya aldık da sabahlara kadar orda çalıştık. Akın ne çilelerle bu kültürü buraya getirerek yaşattı, bunu bilen yok. Halk Oyunlarının kurtuluş reçetesi diye bir reçete hazırladım. Yaklaşık 200 arkadaşıma da sordum bunu, herkes mükemmel dedi. Ama herkesin sorduğu bir soru vardı ‘Kimler var?’ o benim geri adım atmama sebep oldu. Bunu her halk oyuncu sordu. Sorduğum 200 kişinin 200’ü de aynı soruyu sordular bana. Alın size halk oyunlarının neticesi. Hepimizin gönlünde yatan sevgisidir. Benim mesleğim mimarlık, Turizmciyim aynı zamanda ama bu benim bir sevdam ilkokuldan beri vazgeçmiyorum. Buralı değilim ama buranın kültürünü buradaki insanlara öğretiyorum. Çökertme başta olmak üzere 80’e yakın oyunlarını derlemişim ve yaşanılır hale getirmişim. Bugün düğünlerde herkes bir şeyler oynuyorsa o çalışmaların sebebidir. Ben bu işi sevmeseydim gider mimarlığımı yapar paramı kazanırdım” dedi.
‘’HALK OYUNLARININ SAHİBİ ESASINDA HALKTIR’’
Toplantıda söz alan Halk Oyunları Araştırmacısı ve Halk Kültürü ve Sanatı Araştırma Derneği (HALK-SAM) üyesi Selim Yazan, Halk oyunlarında yapılan hatalara değinerek ‘’Halk Oyunlarının sahibi esasında halktır. Halk oyunlarının sahibinin olması kurumsal olarak olması çok önemli değil. Halkın Halk oyunlarına sahip çıkması gerekiyor. İşte kurumların orada devreye girmesi gerekiyor. Halkı halk kültürüne sahip çıkması bilincini aşılamak açısından. Bu sadece Halk oyunlarının da bir sorunu değil, toplumumuzun genel sorunu. Yani üretici toplumdan tüketici topluma geçtik. Yani halk oyunlarını, öğrencileri, oyunları, müzikleri değil, arabaları eşyaları, sevgileri çabuk tüketir oldu. Eskiden pantolonumuz yırtıldığında yama yapar dikerdik. Şimdi atıp yenisini almak daha kolay ve bu Halk oyunlarına da yansıyor. Yani yetiştirdiğimiz gençler bizden ne görüyorsa onu yapıyor. Hak oyunları yada başka bir branşta kardeşim, arkadaşım, sevdiğim diye yaptığımız kayırmaları öğrenci tarafından görülüyor ve yarın oraya o da geldiğinde aynı şeyi yapıyor. Bir bakımda ne ekersek onu biçiyoruz. Bu bugünkü bir sorun değil. Bu bugüne kadar yapılan hataların sonucu olmuş. Ama bu sadece Halk oyunlarında değil, biz toplum yapısında da unuttuk Ahiliği. Yani biz çok çabuk öğrenci yetiştirip kendi şartlarımızda kullanmak , aile içinde çocuğu çok çabuk yetiştirip donatmadan, donatmaya vakit bulamadan hayata salmak. Bu bizde de halk oyunlarına yansımış’’ dedi.
‘’BİZDE GÜVENDE KÜLTÜRÜ BİTMİŞ’’
Çanakkale’de gittiği köy düğünlerinde ve etkinlikler ile ilgili yaptığı gözlemlere de değinen Selim Yazan, “Ben Çanakkaleliyim, Çanakkale’de düğünlere gidiyorum ve özellikle bu sene çok daha fazla gidiyorum. Merkez demiyorum, daha otantik olması gereken yerler olan İlçelerde ve köylerdeki düğünlerde mesela bizde güvende kültürü bitmiş. Özellikle Balıkesir ve Yenice taraflarında artık güvende kültürümüz yok. Zeybek hiç yok. Sanki Çanakkale’de hiç zeybek oynanmamış. Tek bir kültürümüz var o da roman. Bunun bir sebebi de oraya çağırdığınız müzisyenin yapısı. Kültürü devam ettirmeye çalışırken bütün enstrümanı doğru kullanmak lazım. Sorun sadece hocalarda değil Müzisyenler de bu işin içinde. Herkes ne yaparsam daha çabuk paramı alırım diye bakmış. Bir toplumun ayakta durabilmesi için iki şeyin olduğuna inanıyorum bunlardan bir tanesi, bir tanesi kültür, bir tanesi de maneviyat yani din. Bizim ülkemizde ve gezdiğim kadarıyla Avrupa’da da bozulmaya çalışan en önemli şeylerden bir tanesi din bozulmuş, ülkemizde de Avrupa’da da Köylere gidiyorsun ‘evladım oynardım ama hacca gittim’ diyor. Yani din birileri tarafından kültürün önüne bir set olarak çekilmiş. Bitirilmeye çalışılan en önemli şeylerden bir tanesi de gelenek ve görenekler. Bu bir gerçek ve bu gerçeğe biz halk oyuncularımız tarafından ulaşıyoruz” dedi.
‘’BİZ İNANDIĞIMIZ ŞEYİ YAPACAĞIZ DEDİK’’
Yazan, “Ülkemizde yapılan en büyük etkinlik Futboldur. Mahalle aralarında başlarız, evlendiğimizde bir ara veririz ama 40 yaşından sonra futbolu bırakanlar halı sahalarda tekrar geri dönerler. Futboldan sonra da yapılan en büyük etkinlikler Halk Oyunları. İlkokulda, lisede mutlaka oynarız fakat bırakıldı mı bir daha geriye dönülmüyor. Bu kadar büyük bir toplumsal hareket neden geri dönüş almıyor? Aslında mahalledeki halı saha kadar belki o mahallede dernek var, halk eğitim var, hobi kursları var, neden o insanlar futbolu bırakıp geri dönüyor da halk oyunlarını bırakıp geriye dönmüyor? Bu sıkıntılar bizim ilerlememizdeki en büyük sıkıntılardan bir tanesi. Biz ÇAFAD olarak çok eleştirildik geçmişten bu güne, 21 yıl boyunca ama hiçbir kamu kurumunda çalışmadık. Yani Belediye Halk Oyunları Topluluğu olmadık. Halk Eğitim Merkezinin halk oyunları topluluğu olmadık. Bizler işi bizden daha az bilen birinin kontrolünde olmak istemedik. biz inandığımız şeyi yapacağız dedik. Kurum başında olan insanların da bizim yaşadıklarını bilmemiz lazım” dedi.
‘’KÖKTEN GELMEMİZ LAZIM, KÖKÜ ÖĞRETMEMİZ LAZIM’
Halk oyunları ve müzik yönünü değerlendiren Emekli TRT Halk Müziği Sanatçısı ve Araştırmacı Halk Oyunları Araştırmacısı ve Halk Kültürü ve Sanatı Araştırma Derneği (HALK-SAM) Üyesi Köksal Coşkun “Zorunluluklar elbette başka bir şey, sahneye koymak başka bir şey, canlı müzik bittikten sonra oyun olmaz ki. Canlı müziğe dönülmediği sürece ki dünyada artık canlı ve akustik müzik geçerlidir. Müzik bir meslek ve müzikoloji diye bir bilim dalı var. Ama Halk oyunları diye bir meslek yok ki. Çünkü halkın içinden gelmiş, halk müziği diye bir meslek de yok çünkü biz yerel kültürü ve halk kültürünü başka şeylerle karıştırıyoruz. Festival dediğimizde oradaki gösteriye yapacağımız hiçbir eleştiriyor çünkü gösteridir. Dolayısı ile müzik de serbest olabilir. Ama gösterilerin dışında gerçek değerlerimizi öğrenmeden çoğu dernekler ve bir takım ticaret kaygıları ile turistik program yapanlar daha adını bile öğrenmeden adama akustik programlar yüklüyoruz. Kökten gelmemiz lazım, kökü öğretmemiz lazım. Müzisyenlerimiz, hocalarımız, bu işi meslek edinenler aç kaldı ama bunun problemi şu; bizler üzerimize düşeni yapamadık, o yarışmalarda jürilere yağ çekerek, yedirerek, içirerek her türlü şeyi yaptığımız için suçlu olan bizleriz. Bir donanım olmadan herkes üretici” dedi.
‘’HALK OYUNLARI FETRET DEVRİNİ YAŞIYOR’’
Halk Oyunları Araştırmacısı ve Halk Kültürü ve Sanatı Araştırma Derneği (HALK-SAM) üyesi ve araştırmacı Yaşar Şahin, “Bana göre Halk Oyunları fetret devrini yaşıyor’’ diyerek, ‘’ Çünkü kurumların adı var kendi yok. Kurumlar daha önce de yapmadığı gibi şimdi de yapmıyor. Şu anda gördüğüm kadarıyla Hak Oyunları iyi değil. Kurumlar görevini daha önce eksik yapıyordu şimdi hiç yapmıyor ve bu sorunu çözmemiz şart” dedi.
Arzu Baladur