Geçen yıl ve bu yıl Akdeniz bölgesinde orman yangınları peş peşe çıktı Yangınlar nedeniyle büyük bir alandaki çam ormanları zarar gördü. Ormanlık alanda çıkan yangınlar sadece ağaçları değil, ona bağlı bir çok alanı da olumsuz etkiledi. Olumsuz etkilenen ürünlerden biri de çam balı oldu. Başkan İleri de buna dikkat çekerek bu yıl çam balının yangınlar nedeniyle olumsuz etkilendiğini belirterek, “Çünkü arı, doğadan topladıklarını bize veriyor. Dolayısıyla yangın, maalesef yeşil aksamı kül ettiği gibi arıcılığı da çok olumsuz etkiliyor. Özellikle Türkiye’nin arıcılık alanındaki en büyük değeri çam balı… Çam balı üretim alanları Ege kıyılarında ve Marmara bölgesinde bulunuyor. Yüzde 92’si Türkiye, 8’i ise Yunanistan’da yer alıyor. Bu alanları korumak, geliştirmek ve çoğaltmak için daha fazla çaba göstermemiz gerekiyor. Türkiye’nin gözdesi olan bu alanlardaki yangınlar; kasıt mıdır, ihmal midir, doğal mıdır bilemiyoruz ama hayatı son derece olumsuz etkilemiştir. Bizim marka olan değerimiz, ister istemez yara aldı.
Geri kalan alanlara, ‘Pamuklu Koşnil’ ile bir şekilde transplantasyon yapılarak, olumsuz süreci gidermek mümkün... Çam balını yapan arının kendisi değil, çamda yaşayan Çam Pamuklu Koşnil dediğimiz bir parazittir. Çamdan beslenerek orada yaşamını sürdürüyor. Aynı zamanda 1 yıl boyunca çamı konak olarak kullanıyor. Bu böceğin çıkardığı tatlı sıvı, arı tarafından alınıyor, çam balı olarak önümüze geliyor. Dünyada birçok yerde olmayan, sadece ülkemizde çoğunluğu olan bu balın üretilmesi bizim açımızdan son derece önemli… Aynı zamanda ülkemizin döviz girdisini sağlayan önemli bir kalem… Yangınlar ister istemez çam alanlarını olumsuz etkiledi. Çanakkale bölgemizde de yangınlar olsa da Muğla’daki kadar geniş alanlarımız yanmadı. Böceğimiz bölgemizde çok hızlı bir şekilde gelişiyor. Pamuklu Koşnil, her geçen gün birçok ilçemizde yayılarak gidiyor. Çam balı üreten böceğimiz, hem ekonomiye katkıda bulunuyor hem de arıcımızın gelir seviyesini artırmış oluyor. Her bölge yanmadı. Pamuklu Koşnil dediğimiz bu parazit, her çam ağacında olmuyor, çok da yavaş ilerliyor. Dolayısıyla, bu koşnili özellikle kızılçam olan ama koşnil olmayan ağaçlara transplantasyon yaparak oradaki olumsuzluğu gidermek mümkün. Dolayısıyla, marka olan bir değerimizi de korumamız mümkün. Bu alanların kesilmemesi, transplantasyona izin verilmesi konusunda gayretlerimiz var. Bu olursa, olumsuzlukların büyük oranda giderileceğini ve eskiden olduğu gibi çam balı üretiminin istenilen seviyeye geleceğini tahmin ediyoruz” dedi.
MALİYETLER ARTTI
Her alanda olduğu gibi arıcılıkta da maliyetlerin arttığını belirten İleri, “
Temmuz ayının başında yaptığı basın toplantısında Türkiye Arı Yetiştiriciliği Merkez Birliği Genel Başkanı Ziya Şahin, arıcıların 1 teneke (26 kilogram) bal maliyetinin bu yıl 1400-1860 TL arasında değiştiğini ifade etmişti. Bal maliyetlerinin güncel konumundan bahseden İleri, “Seller, yangınlar ve şu an Trakya bölgesindeki çayır tırtılı dediğimiz zararlının yoğun hasarı nedeniyle üretilen bal, miktar olarak düşmeye başladı. Arz-talep dengesindeki talep ise artış gösterdi. Arıcı açısından önemli olan maliyetler, düne göre yüzde 300 oranında arttı. Çünkü arıcının en büyük girdisi, kovan, balmumu ve akaryakıt… Arıcı her gün arılarına gidiyor. Her gün kontağını çeviriyor ve mutlaka yapacak bir işi de çıkıyor. Arıcının en büyük gideri olan akaryakıttaki fiyatın yükselmesi, bizim en büyük maliyet kalemlerimizi oluşturuyor. Arıcılıkta kullanılan ilaçlar, balmumu ve diğer girdiler de artmış durumda… Geçen sene 600-700 TL olan maliyet, ister istemez bu yıl 1400-1700 TL’ye çıkmış durumda… Bal maliyetleri de bu girdilerden dolayı yükselmiş durumda. Raflara da bu durum yansıyor; yansıması da gerekiyor. Eğer arıcı, bu maliyetler üzerinden balını satamazsa bu işi yapamayacak… Bu durumda bal gibi önemli bir gıdanın üretimi azalmış olacak.
Çünkü kendi ekmeğini, çocuğunun geleceğini ormanlardan elde ettikleri için ateşle oynuyorlar. Ateş yakıyorlar ama o ateşi zarar vermeyecek şekilde koruyorlar, kovanlarına bakıyorlar. Hiçbir şekilde yangına tevessül etmeyecek şekilde önlemlerini alıyorlar. Özellikle yol kenarlarında kontrolsüz ateşler, piknik alanları, yola atılan izmaritler, yangınların en büyük sebeplerinden… Yangınları çıkartacak durumlardan kaçınmak bu ülkede yaşayan herkesin görevi… Çünkü ormanlar, hava ve su gibi ortak değerlerimiz… Koruduğumuz zaman hem ülkemizin hava kalitesini artırmış olacağız hem de yeşilliğin verdiği katkılar hem de bal üretimini desteklemiş olacağız” ifadelerini kullandı.
Genel Başkanın verdiği fiyatların Çanakkale Arı Yetiştiricileri Birliği için de geçerli olduğunu söyleyen İleri, “1400-1800 bandı, buradaki gezginci ve sabit arıcılar için geçerli olan rakamlar… Sabit arıcıların girdileri biraz daha düşükken, gezginci arıcının gezmekten kaynaklanan maliyetleri daha yüksek. 26 kg olan bir teneke balın, üreticiye maliyeti bu… Bunun üzerine yüzde 20-25 üretici payını da koyarak, piyasaya arz edilmesi gerekiyor. Covid’in geri geldiğini duyuyoruz, Covid ile mücadelede arı ürünleri son derece önemli. Uzmanlarımızın da önerdiğini, bal-propolis gibi ürünlerin insan yaşamında özel bir yere sahip olduğu ve bu ürünlerin mutlaka tüketilmesi gerektiğini, sağlıklı bir vücuda Covid’in çok fazla zarar veremediğini duyuyoruz. Arı ürünlerini hep beraber tüketmemiz gerekiyor. Sağlıklı olmak için tüketmek gerekiyor” dedi.
ARICILIK DESTEKLENMELİ
Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanı Ziya Şahin’in geçtiğimiz günlerde üzerine açıklamalarda bulunduğu ve üreticinin 6 ay boyunca dağ başında yaşayarak ürettiği balın karşılığını verileceğini söylediği ‘Sözleşmeli Arıcılık’ hakkında da bilgi veren İleri, “Sözleşme, balı yapan ile alan arasında yapılan bir anlaşmadan kaynaklanıyor. Hem ürüne satış garantisi, hem de ürünü alan kişinin de kaliteli ve sağlıklı bir ürün alma garantisi için yapılan bir sözleşme bu… Ürünü alacak kişi, hangi şartlarda, hangi ürünü, standardının ne olduğu gibi maddeler sözleşmede belirtiliyor. Arıcı bu sözleşmeye uyuyor. Pazara sokan da sanayi sektörünün taleplerine uyarak, bu sözleşmeyi gerçekleştiriyor. Üründe standart dışı hiçbir maddenin olmamasına özen gösteriyor. Arıda kullanılan ilaçlara, özellikle kullanım zamanına dikkat ediyor. Sözleşmeli arıcılık, tüketici açısından son derece önemli çünkü çok yönlü bir üretimi kapsıyor. Sözleşmeli arıcılık konusunda arıcıların talepleri bir şekilde karşılanırsa, her geçen gün iyiye doğru, kaliteli arı ürünleri tüketmek mümkün… Sözleşmeli arıcılığı biz de destekliyoruz. Hatta daha ileri boyutlarda bizim önerdiğimiz, arı ürünleri de aynen yurtdışına sattığımız meyve ve sebze ürünleri gibi ‘İyi Tarım Uygulamaları’ içerisine alınmasını istiyoruz. Bunu yüksek sesle haykırıyoruz. Eğer arıcılık, ‘İyi Tarım Uygulamaları’ arasına alınırsa, her ürünün pazarda yer bulacağına, hem yurtiçinde hem de yurtdışına sağlıklı bir şekilde satılacağını düşünüyoruz. ‘İyi Tarım Uygulamaları’, sözleşmeli arıcılığın bir tık ötesinde bulunuyor” sözleriyle açıklamasını sona erdirdi.
Gülçin Akın