Gündem

“Çocuk hakları eğitimi daha çok verilmeli”

20 Kasım'da kutlanan Dünya Çocuk Hakları gününden dolayı,  Avukat İkbal Aytaç, çocuk hakları günü olması sebebiyle gazetemize özel bir açıklama yaptı.

Aytaç; Aileler, çocuklar ve öğretmenler çocuk hakları konusunda bilgilendirmelidir.  Çocuk haklarına eğitim programlarında daha çok yer verilmelidir.  Çocuk haklarının güvence altına alınması için devlet politikaları geliştirilmelidir. ‘’ dedi.
 
 
Dün kutlanan, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları günü nedeniyle bir açıklama kaleme alan Çanakkale Barosu Avukatlarından İkbal Aytaç çocuk haklarının hukuki boyutu ile ilgili çok önemli değerlendirmeler yaptı.
 
Çocuklara haklarını nasıl anlatmalıyız sorusuna cevap verdiği açıklamada Avukat İkbal Aytaç; ‘’Öncelikle burada kaç yaş arasındaki çocuklara anlatıldığı çok önemlidir.Çünkü her yaştaki çocuğu algılayış biçimi birbirinden çok farklıdır.Bu konuda özellikle uzmanları dinlemeli veya çocuğun zihinsel gelişimi dikkate alınarak cevap verilmelidir. Çocukların yetişkinlerden daha farklı ihtiyaçlara ve haklara sahip olması gereğinden yola çıkan BM, bu sözleşme ile çocuk haklarını güvence altına almayı hedeflemiştir. Ancak çocuk haklarının kapsamlı ve uluslararası anlaşmalarla güvence altına alınmış olmasına rağmen bu konuda dünya çapında istenilen düzeye ulaşılamamıştır. Bu bağlamda hakların kâğıt üzerinde kalmaması için çocuklar, aileler, öğretmenler gibi tüm paydaşlara da çocuk hakları konusunda farkındalık oluşturulması gerekmektedir. Çocukların hakların bir araştırma yapılmış çocuk Çocuklar , öğrenciler hakları bağlamında en fazla, farklı yaşam koşullarını bir sorun olarak gördükleri görülmüştür. Araştırmanın bu bulgusunun farklı ülkelerdeki çocukların çocuk haklarına ilişkin algılarının farklı olduğunu ortaya koyan çalışmalarla. Ayrıca araştırmada sahipsiz çocuklar, şiddet görme, çocuk işçiliği de fazla ifade edilen sorunlar arasında yer almıştırAncak  Aileler, çocuklar ve öğretmenler çocuk hakları konusunda bilgilendirmelidir.  Çocuk haklarına eğitim programlarında daha çok yer verilmelidir.  Çocuk haklarının güvence altına alınması için devlet politikaları geliştirilmelidir.  Ailelerin çocuk haklarına yönelik farkındalıklarını ortaya çıkarmak amacıyla çalışmalar yapılmalıdır.  Eğitim kurumlarında çocuk haklarına ilişkin uygulamalara yer verilebilir.’’dedi.
 
 
‘’Hayır diyemeyen kişiler, istemedikleri durumlarda karşısındakilere sınır koyamazlar’’
 
 
‘’Bir kimse kendi bedeni kendi özgürlüğü veya kendi iradesi ile ilgili her konuda sınır çizme hakkına sahiptir’' diyen Avukat İkbal Aytaç; ‘’Çocukların hayır deme hakkı kesinlikle bir çocuğun biyolojik ve mental gelişimi için çok önemlidir. Bir kimse kendi bedeni kendi özgürlüğü veya kendi iradesi ile ilgili her konuda sınır çizme hakkına sahiptir. bu da çocuk yaşta öğretilmektedir. Bir çocuk ne kadar erken yaşta hayır demeyi ve sınır çizmeyi öğrenirse o derece kendi hayatı kendi bedeni hakkında söz sahibi olabilecektir.Ayrıca çocuklar  hayır diyerek kendileri korumayı öğrenirler. Hayır diyemeyen kişiler, istemedikleri durumlarda karşısındakilere sınır koyamazlar çünkü geçmişte sınır çizmeye kalkıştıklarında anne ve babaları tarafından olumsuz tepkiyle karşılaşmışlardır. Bu nedenle çocuklarımız ‘’hayır’’ dediklerinde saygı duyalım ve bırakalım bu kelimenin karşı tarafı durduran, istemediklerini karşı tarafa rahatça ifade edebilen, çok değerli ve güçlü bir kelime olduğunu keşfetsinler; bunun karşılığında da ergenliğe doğru arkadaşlarına sınır koyarak “hayır” diyebilsinler.’’dedi.
 
 
 
Yetişkinler olarak  farketmeden çocukların haklarını ihlal ediyor mu sorusuna cevaben Aytaç ; ‘’Mesela bu konuda örnek verilebilecek en önemli hak  çocuğun katılım hakkıdır. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 12. Maddesinde yer almaktadır. Çocuğun Katılım Hakkı’  en yalın hali ile kendi görüşlerini oluşturma yeteneği olan her çocuğun  kendini etkileyecek her konuda görüşlerini serbestçe ifade etmesi anlamını taşımaktadır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi, Madde 12’yi Sözleşmenin temelinde yatan ilkelerden biri olarak tanımlamaktadır. Bunun gerekçesi olarak çocukların çağımızın ideal yönetim modeli olan demokrasiye uygun yetişkinler olarak hazırlanması gösterilmektedir. Bu bilgiler ışığında katılım hakkı yetişkinlerin koruyucu bakımı altındaki çocukları pasif  alıcılar olarak gören geleneksel yaklaşımda kökten bir değişim talep etmekte ve bu yaklaşım yerine çocukları kendi hayatlarını etkileyen kararları almada etkin bir temsilci olarak tanınmasının gerekliliği savunulmaktadır Peki uygulamada bunu yapabiliyor muyuz? örneğin akşam yemeğine çıkmış bir aile düşünün.Garson sipariş almak için masaya geliyor ve  yetişkinlere sorduğu gibi çocuğa da  ne yemek istediğini soruyor. Yetişkinlerin birinin aklına  hemen yaratıcı bir fikir geliyor ve ‘O köfte yiyecek.’ diyor. Çocuk makarna yemek istediğini söylemesine rağmen yetişkin onu ikna etmeye veya tehdit ederek kontrol etmeye çalışıyor. Sonuç yetişkinin kararıyla seçilen bir akşam yemeği ve isteksizce yemek yedirilmeye çalışılan bir çocuk . Gerçekten çocuk ne yemek istediğini bilemeyecek kadar bilinçsiz bir varlık mı?  Başka bir örnekte ise piyano kursuna giden bir çocuk var . Ona neden piyano kursuna gidiyorsun diye sorduğunuzda aldığınız yanıt yetişkinin isteğini yansıtıyorda yani çocuk ‘Ben basketbola gitmek istiyorum. Ama ...’ şeklinde bir cümleyle yanıt veriyorsa bu tür uygulamalarda katılım hakkından bahsetmek mümkün olmamaktadır. Sizce çocuğunun piyano çaldığını hayal eden ve bu yüzden çocuğunu kursa gönderen aile oranı. Çocuğun katılım hakkı çerçevesinde olmasını hayal ettiğimiz ise çocuğun  sunulan seçenekler arasından yetişkin rehberliğinde seçim yapabilmesini sağlamaktır.  Çocukların yetişkinlerin yarım kalmış ya da gerçekleştirilmemiş projeleri olmadığını unutmadan hareket etmemiz bu hakkın uygulanması için  büyük önem taşımaktadır.’’şeklinde ifade etti.
 
 
‘’Çocuğun her türlü şiddet ve istismardan korunması ile katılım hakkı birçok açıdan bağlantılıdır’’
 
Sosyal hayatta bir çocuğun  şiddetle karşılaştığnda  yapılması gereken  ile ilgili Aytaç; ‘’Çocuğun her türlü şiddet ve istismara karşı korunma hakkı, BMÇHS m. 19’da     düzenlenmektedir. Taraflar devletler bu madde ile çocuğun bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suistimale, ihmal ya da ihmalkâr muameleye, ırza geçme dâhil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri almak” (BMÇHS md. 19) hususunda taahhütte bulunmuştur. Anayasamızda 41. Madde de Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır. evletlerin sorumluluğundadır. Devletler bu sorumluluğu çocuğa yönelen her türlü şiddete müdahale ederek, bu şiddetin sorumlusu olan kişileri tespit ederek ve çocukların tehdit ya da risk altında olduğu her durumda üzerlerine düşen doğrudan veya dolaylı tüm görevleri eksiksiz bir biçimde uygulayarak yerine getirmelidir.Çocukları koruma kanunu fiziksel şiddeti, “fiziksel bir gücün kullandığı ve ne kadar hafif olursa olsun çocuğa acı verme veya çocukta rahatsızlık yaratma amacını taşıyan her tür ceza” şeklinde tanımlamaktadır408. Ancak şiddetin sadece fiziksel yönü yoktur, duygusal ve cinsel yönleri de bulunmaktadır. Çocuğa karşı aşağılayıcı, onurunu, güvenini ve saygınlığını zedeleyen davranışlar duygusal ihmal ve istismar olarak ifade edilmektedir.Çocukların korunmasına ilişkin sorumluluk ilk olarak aileye aittir. Devletin de bu konuda, çocuğa ve onun bakımını üstlenen kişilere yardım etmesi gerekmektedir. Çocuğun her türlü şiddet ve istismardan korunması ile katılım hakkı birçok açıdan bağlantılıdır. Çocukların korunmasının her aşamasında görüşlerinin alınması, şiddet söz konusu olduğunda ayrı bir önem arz etmektedir. Akran zorbalığı ya da diğer tüm şiddet türlerinin engellenmesi aşamasında da çocuğun katılımı sağlanarak, onların gelişme haklarına uygun hareket edilmesi gerekmektedir.Görüldüğü üzere, şiddetin bütün türlerinin önlenmesi BMÇHS’de yer alan tüm hakların birlikte hayata geçirilmesi ile sağlanabilecektir425. Bu konudaki daha ayrıntılı düzenlemeler ve taraf devletlerin yükümlülükleri ise, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile İlgili İhtiyari Protokol’de yer almaktadır. Bu protokol ile taraf devletlerden, anılan fiilleri suç saymaları ve gereken kovuşturma işlemlerinin yapılması talep edilmektedir. Böylece mağdur çocukların hayata kazandırılması mümkün olabilecektir.’’diye ifade etti.
 
 
 
Açıklamalarında  bir örnek ile devam eden Aytaç; ‘’Bu konuda bir örnek vermek gerekirse Çocuk Hakları Komitesi’nin çocuğun her türlü şiddet ve istismardan korunma hakkına ilişkin, 25.01.2018 tarihli I.A.M./Danimarka Kararı’nda428 başvurucu, 1990 doğumlu bir Somali vatandaşı olan I.A.M.’dir. Başvurucu anne ve 05.01.2016 doğumlu kızı K.Y.M. yetkili makamlar tarafından sınır dışı edilmek istenmektedir. Başvurucu, eşiyle birlikte geçerli seyahat belgeleri olmadan 25.09.2014 tarihinde Danimarka’ya gitmiş ve 31.03.2015 tarihinde sığınma başvurusunda bulunmuştur. Başvurucunun eşinin 21.05.2015 tarihinde İsveç’e nakledilmesinin ardından, o tarihte altı aylık hamile olan başvurucunun sığınma başvurusu reddedilmiştir. Başvurucu anne, ailesinin onayı olmadan yaptığı evlilik sebebiyle ailesinin onu öldürmesinden korktuğunu ve Somali’ye sınır dışı edilmesi durumunda kızının kadın sünnetine maruz kalacağını ifade etmiştir. Dolayısıyla kızının sınır dışı edilmesi halinde BMÇHS’nin 1, 2, 3 ve 19. maddelerindeki haklarının ihlal edileceğini iddia etmektedir. ÇHK kararında, başvurucunun kızının Somali’ye sınır dışı edilmesinin kadın sünnetine maruz kalma riskini oluşturacağını ve bu gibi kararlarda çocuğun yüksek yararının birincil unsur olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu bağlamda Komite, taraf devletlerin çocukları her türlü fiziksel ve zihinsel tehlikeden korumak için gereken önlemleri almasını, çocuğa ciddi anlamda onarılmaz bir zarar verme riskinin bulunması halinde ilgili devlete iade edilmemesi gerektiğini belirtmiştir. Bu nedenle ÇHK somut olayda, BMÇHS’nin 3. ve 19. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir Ayrıca UNICEF; WHO, UNICEF ve Çocuklara Yönelik Şiddete Son Verilmesi Küresel İttifakı tarafından üzerinde görüş birliğine varılan INSPIRE rehberliğinde çocuklara yönelik şiddetin sona erdirilmesi için hükümetleri harekete geçmeye çağırmaktadır. Bunun için belirlenen adımlar aşağıda sıralanmaktadır’’ şeklinde ifade etti.
 
 
 
 Çocuk hakların gelişmesi konusunda neler yapılabileceğine ilişkin sözlerinde ise Aytaç; ‘’Çocuklara yönelik şiddetin azaltılmasını hedefleyen eğitim, sosyal refah, adalet ve sağlık sistemlerinin yanısıra topluluklar ve çocuklarla da işbirliği yapılarak oluşturulan ulusal planların hazırlanması. Yetişkinlerin davranışlarının değiştirilmesi; ekonomik ve toplumsal eşitsizlikler, şiddeti mazur gören toplumsal ve kültürel normlar, yetersiz politikalar ve yasal düzenlemeler, mağdurlara yönelik hizmetlerin yetersizliği, şiddeti önleyen ve bu olguya tepki veren etkili sistemlere yapılan yatırımların sınırlılığı gibi çocuklara yönelik şiddete katkıda bulunan faktörlerin ele alınması. Ulusal politikaların; şiddet içeren davranışların asgariye indirilmesi, eşitsizliklerin azaltılması, ateşli ve diğer silahlara erişimin sınırlandırılması gibi konulara odaklanması. Sosyal hizmet sistemlerinin kurulması ve şiddet deneyimi yaşamış çocuklara ilişkin yönlendirme, danışma ve tedavi hizmetlerini verecek sosyal hizmet uzmanlarının eğitilmesi.Çocukların, ebeveynlerin, öğretmenlerin ve halkın farklı biçimlerdeki şiddeti tespit edecek şekilde eğitilmesi, şiddet olaylarını rahatça dile getirip bildirebilecekleri şekilde güçlendirilmesi.Çocuklara yönelik şiddet konusunda daha detaylı analiz edilmiş veriler toplanması ve sağlanan ilerlemenin sağlam izleme ve değerlendirme sistemleriyle takip edilmesi.Çocuk Hakları Bildirisi’nde de belirtildiği gibi çocuğun gerek bedensel gerek zihinsel bakımdan tam erginliğe ulaşmamış olması nedeniyle doğum sonrasında olduğu kadar, doğum öncesinde de uygun yasal korumayı da içeren özel güvence ve koruma gereksiniminin bulunduğunu hatırda tutarak,Ulusal ve uluslararası düzeyde çocukları aile yanına yerleştirme ve evlât edinmeye de özel atıfta bulunan Çocuğun Korunması ve Esenliğine İlişkin Toplumsal ve Hukuksal İlkeler Bildirisi; Çocuk Mahkemelerinin Yönetimi Hakkında Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları (Pekin Kuralları) ve Acil Durumlarda ve Silâhlı Çatışma Halinde Kadınların ve Çocukların Korunmasına İlişkin Bildirinin hükümlerini anımsayarak, Dünyadaki ülkelerin tümünde çok güç koşullar altında yaşayan ve bu nedenle özel bir ilgiye gereksinimi olan çocukların bulunduğu bilinci içinde ,Çocuğun korunması ve uyumlu gelişmesi bakımından her halkın kendine özgü geleneklerinin ve kültürel değerlerinin taşıdığı önemi gözönünde tutarak, Her ülkedeki, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki çocukların yaşama koşullarının iyileştirilmesi için uluslararası işbirliğinin taşıdığı önemin bilincinde olarak, çocuk hakları sözleşmesinde yer alan kurallar üzerinde anlaşmaya varmışlardır’’diyerek sözlerini tamamladı.
 
 
 
İbrahim Akın Kazancı