Çanakkale Boğazı Nara Burnu önlerinde 4 Nisan 1953'de İsveç şilebi Naboland ile çarpışması sonucu Dumlupınar Denizaltısı'nda 81 denizci şehit oldu. Denizaltısında sıkışıp kalan ve kurtarılamayan denizcimiz, “vatan sağ olsun” diyerek şehit oldular. O facia sonrasında şehitlerimiz hiçbir zaman unutulmadı. Kazanın 70’inci yılında da yine düzenlenen törenle anıldılar.
Kazanın yaşandığı yere geçen TCG 1. İnönü' Denizaltısına Vali Yardımcısı Hakkı Uzun, Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Mustafa Turhan Ecevit ve Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir geçti.
Vali Yardımcısı Hakkı Uzun, Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Mustafa Turhan Ecevit ile Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir tarafından 'TCG Dumlupınar'ın anısına denize çelenk bırakıldı. Daha sonra şehit 81 denizci için 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. 'TCG Kumkale' gemisinden töreni takip eden askerler, gaziler ve şehit yakınları 1 dakika boyunca çalınan siren eşliğinde selam durdu.
TCG 1. İnönü' denizaltısında düzenlenen anma töreni sonrasında Vali Yardımcısı Hakkı Uzun, Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Mustafa Turhan Ecevit, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, askerler, gaziler ve şehit yakınları ikinci anma töreninin yapıldığı Çanakkale Boğaz ve Garnizon Komutanlığındaki Nara Barbaros Şehitliği'ne geldi. Buradaki törende saygı duruşunda bulunularak, İstiklal Marşı'nın okundu ve Türk bayrağı göndere çekildi. Törende Dz. Yarbay Alpaslan Yavaş tarafından günün anlam ve önemi hakkında bir konuşma yapıldı. Daha sonra şehitler için dua edildi. Vali Yardımcısı Hakkı Uzun, Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Mustafa Turhan Ecevit tarafından şehitlik defteri imzalandı. Şehitliği ziyaret eden protokol üyeleri, gaziler ve şehit yakınları, karanfil bıraktı.
Facia sırasında 3 yaşında olduğunu ifade eden Dumlupınar denizaltısında şehit olan er Ahmet Günal'ın oğlu Mustafa Günal, babasını net hatırlayamadığını belirterek, “Babamı 2 ya da 3 kez gördüm. Üzerinde siyah elbisesi vardı. Bir de beyaz elbisesi olduğundan başka babamla ilgili bir şey hatırlayamıyorum. Duygu tarifi imkansız bu tören. Kelimelerle anlatması zor" şeklinde konuştu.
TCG Dumlupınar, 1953 yılında, 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece su üstünden seyrederken, saat 2: 10 sularında Çanakkale Boğazı Nara Burnu açıklarında Naboland adlı bir İsveç yük gemisiyle çarpıştı. Çarpışmanın şiddetiyle Dumlupınar'ın güvertesinde bulunan 8 kişi denize düştü. 8 kişiden 2 si pervaneye takılarak, biri boğularak yaşamını yitirdi. Olay yerine ilk olarak Gümrük Motoru geldi. Sağ kalan 5 kişi, Gümrük Motoru tarafından Çanakkale'ye götürülerek hastaneye yatırıldı. Denizaltı öylesine hızlı batmıştı ki geminin içindeki 81 kişiden yalnızca 22'si kıç torpido dairesine sığınabildi. Burada mahsur kalan 22 kişi battı şamandırasını su yüzüne fırlattılar. Güneşin doğmasıyla birlikte civarda dolaşan balıkçı tekneleri tarafından şamandıra görüldü. Gümrük Motoru derhal şamandıranın yanına geldi. Gümrük Motorunun ikinci çarkçısı Selim Yoludüz, şamandıradaki ahizeyi kaldırarak ve 'Alo' diyerek cevap bekledi. Denizaltıdan cevap veren Astsubay Selami Özben; elektriğin kesik olduğunu, geminin sancak tarafına 15 derece yatık olduğunu, kıç torpido dairesinde 22 kişi olduklarını bildirdi. Selim Yoludüz, Kurtaran gemisinin geleceğini söyledi. Daha sonra ise Üsteğmen Suat Tezcan, aynı telefon vasıtasıyla Astsubay Selami ile irtibat kurdu.
Üsteğmen Suat Tezcan ile Astsubay Selami arasında şu konuşma geçti:
-Alo... aşağıdan... alo.... Dumlu..."
"-Evet Dumlu..."
"-Ben Üsteğmen Suat..."
"-Evet efendim, ben Selami..."
"-Selami nasılsınız? Biz geldik, şimdi bana durumu anlat"
"-Efendim dizellerden yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı. Bataryayı sıfıra alarak kıç torpido dairesine geçtik. Şimdi manevra dairesi suyla dolu..."
"-Kaç kişisiniz orada...?"
"-Diğer dairelerle irtibatınız var mı?"
"-Yarım saat evvel kıç batarya dairesi ile konuştum, şimdi cevap vermiyorlar"
"-Merak etmeyin, Kurtaran geldi, biz buradayız"
"-Efendim manometre 267 kadem gösteriyor, doğru mu?"
"-Selami, Kurtaran geldi. Şimdi kurtarma işlemine başlanıyor. Ben biraz sonra yine gelirim"
"-Peki efendim..."
Üsteğmen Suat bu konuşmayı rapor ettikten sonra, yeniden telefon başına gelerek aşağıdakilere moral vermek istedi;
-Alo Selami.-Evet Dumlu.-Selami nasılsınız?
-Efendim hava biraz fenalaştı.
-Moralinizi bozmayın. O hava size daha iki gün yeter. Sen çocukları yatır. Sigara içmeyin.
-Yok efendim hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok, karanlıktayız.
-İhtiyaç lambalarını kullanmayın, lazım olacak.
-Kullanmıyoruz, zaten birinin ışığı çok zayıfladı.
Bu konuşmanın ardından, Astsubay Selami, kurtarılma ümitlerinin olmadığını anladı. Denizaltından duyulan son cümle, Astsubay Selami'nin "Vatan sağolsun" sözleri oldu. Bir süre sonra denizaltıyla tekrar irtibat kurulmak istense de, Üsteğmen Suat seslenişlerine cevap alamadı. Aşağıdan sadece bir takım gürültüler ve inilti sesleri duyuldu. Çalışmalar esnasında, şamandıranın telefon kablosu kopunca, denizaltıdan bir daha haber alınamadı. Denizaltıdan sadece çarpışma anında köprü üstünde bulunan Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Kemal Ünver, Üsteğmen Haşan Yumuk, Astsubay Başçavuş Hüseyin İnkaya, Astsubay Başçavuş Hüseyin Akış kurtulmuş, içlerinde Komodor Kurmay Albay Hakkı Burak'ın da bulunduğu 7 subay, 35 astsubay, 39 er şehit olmuştu.
Bünyamin Nami Tonka