14 Mayıs’ta yapılan Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri seçiminde vekiller belli olurken, Cumhurbaşkanı belli olmadı ve ikinci tura kaldı. Daha önce 2 milletvekili olan AK Parti’nin vekil sayısı 1’e düştü. İkinci sıradaki Jülide İskenderoğlu seçilemedi. Seçimlerden sonra genel değerlendirmeyi Boğaz Medya’ya yapan Ayhan Gider, “Jülide Hanım'la olsaydık çok daha rahat bir ortamda çalışacaktık. Şimdi biraz daha hızlı koşmamız gerekecek. Aradaki açığı kapatacaksınız. Bunun yol kazası olarak değerlendiriyoruz. Biz elimizden geleni yaptık Jülide Hanım da ben de. Ama hesap edemediğimiz bazı şeyler olmuş. Bunu hesap edemedik derken, bu niye böyle oldu? Nasıl yaparlar anlamında söylemiyorum. Siyasettir, yapılan yapılır. Bizim onu hesap edip görmemiz lazımdı. Biz ilçelerde ve merkezde oyumuzu domine ettik ama bazı oy geçirgenliklerini, oy geçişlerini hesaplayamadık. CHP, İYİ Parti arasında. Neticede onlar da ittifak ortağıdır. Ve böyle bir durum ortaya çıktı. Seçimin çok net bir galibi var. O da Recep Tayyip Erdoğan. Çünkü ekranlarda, YouTube kanallarında, şurada burada bağımsız olduğunu iddia eden birçok gazeteci açık ara önde diyordu. İlk turda bitecek diyorlardı. İlk turda bitmemesine üzülen biziz. Çünkü yarım puan ilk turda bitiremedik. Ben o zaman da kişisel kanaatimi söylemiştim. İlk turda bitiririz demiştim, bitiremedik. Onların ise ilk turda bitirmeye yakın bir oy bile alamadılar. Bunun hazımsızlığını da çok kötü yaşadılar ve bize de yaşattılar. Hala hakaretleri durmuyor, görüyorsunuz.
Bazı alanlar ne yazık ki bu görüşe sahip arkadaşların elinde. Ben şunu isterim, sen gazetecisin siyasi fikrin ne olursa olsun, burada gazetecilik yap. Bitince siyasi fikrinle ilgili ne çalışma yapıyorsan yap. Anket firması anketini yapsın bitince siyasi çalışmasını yapsın. Ama sen siyasi fikrinden etkilenerek bana olumlu ya da olumsuz soru sorarsan? Bence sen benim gözümde gazeteci olmaktan çıkarsın. Bu arkadaşlarım, ben o anketlerde yanıldıklarını sanmıyorum. Kasıtlı yaptıklarını düşünüyorum. Küçük bir ihtimal şu da var, bizim seçmenimiz gariban seçmendir. Bu CHP'liler de bağırmayı çok sever. Bağırmayı hakaretleri duyunca susmuş, susmuş ve anketlerde cevap vermemiş olabilir. O gece böyle bir tablo ortaya çıktı. Bence o tablo yanıltıcı değildi. Tam tersine Sayın Cumhurbaşkanımızın o gece birinci turda geçmesi gerekiyordu” dedi.
BİZİM HALKLA İRTİBATIMIZ KONUSUNDA EN UFAK BİR ŞÜPHEMİZ YOK
Rehavete kapılmadan çalışmaya devam edeceklerini de belirten Gider, şu açıklamalarda bulundu; “Milletvekilliği seçimlerini kazandıklarını da hatırlattığı konuşmasında Ayhan Gider, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Olmasaydı, şu anda açık ara hükümet olduklarını dile getirdi. Gider “Bizim halkla irtibatımız konusunda en ufak bir şüphemiz yok. 20 Senedir biz bunun benzerlerini defalarca yaşadık. Gezi olaylarını mı görmedik? Cumhuriyet mitinglerini mi görmedik? Gürültücü bir kalabalık var ortada. Ve bu gürültücü kalabalık öyle bir hale getiriyor ki herkes seçimi kazandığında bazen kendileri attıkları yalana kendileri de inanıyor. Böyle bir şey yok. Oy oranlarını gördüm 49,30’a 42,30. Böyle bir sonuç bir sonuç var ve bu tartışmalık bir sonuç değil. Hani çok şikayet ettikleri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olmasaydı biz açık ara hükümettik zaten şu anda. Ben hep o anketlerden gidiyorum. Çünkü biz de takip ettik. Önceki seçim döneminde o anketlerde bile Millet ittifakı adayı 2-3 puan önde gözüküyordu
14 Mayıs’tan önceki süreçten çok farklı bir çalışma yapmadık. 14 Mayıs sonrası da aynı çalışmamıza devam ettik. Şu anda biz birebir ikna ve grup iknalarıylavakit geçiriyoruz. Öncelikle tabi ilk bakmamız gereken kendi seçmenimizin tekrar sandığa gitmesini sağlamak. Rehavet kaybetmek demektir. Kendi seçmen Rehavete kapılmasının önüne geçmek için çok çaba sarf ediyoruz. Rehavet asla bize yakışmaz. 14 Mayıs’ta Recep Tayyip Erdoğan'a oy vermemiş olan seçmenin biz neleri eksik anlatmışsak onları anlatmak için çaba sarf ediyoruz.
Bu seçim memleketin seçimi ben bunu her seferinde söylüyorum. Bu seçim AK Parti'yle CHP'nin arasındaki seçim değil. CHP, İYİ Parti, bizden ayrılan DEVA ve Gelecek, Saadet Partisi ve HDP bunlar bir birliktelikti. Biz bunları nasıl aynı yerde durduklarını anlamlandıramazken seçimden sonra Kılıçdaroğlu, Bozkurt işareti yapmaya başladı. Dün zafer işareti yapıyordu. Kılıçdaroğlu bozkurt çakamaz. Kılıçdaroğlu çakma bozkurt olur ancak. Bu kadar yörüngesizlik olmaz, bu kadar ilkesizlik, bu kadar boşluk olmaz. Bu nedir Allah aşkına? Şimdi milletimizin önüne gidiyoruz. Ben 1946’dan beri söylenen yerdeyim. Sandıktan çıkan sonuç ne olursa olsun başımız gözümün üstündedir. Çanakkale'de bunca hizmet ettik, hiç bir seçimden sonra milleti suçladığımızı duydunuz mu? Depremzedeye verdiği suyun hesabını soruyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bakın bunlar isimsiz hesaplardan yapılsa acaba biz mi yapıyoruz falan denir. Ezine Kadın Kolları Başkanı, Türkiye'nin en batısı burası. Yakışıyor mu? Ettiği lafları ağzıma almaya benim terbiyem müsaade etmiyor. Tekrar etmeye bile müsaade etmiyor. Ben milleti bir tek şeyi soruyorum. Sadece oy verdiğin zaman kıymetli olduğunu insanlara oy vermek içine siniyor mu? Oy vermediğin zaman bin tane hakaret işittiğin insanlara oy vermek içine siniyor mu? Çünkü bu münferit bir olay değil. Bu tesadüfi bir şey değil. Bu arkadaşlar millete bakışı zaten hep bu. Eskiden bidon kafalı derlerdi. Eskiden cahil derlerdi, şimdi de bin türlü yeni hakaret yöntemi buldular.
İç politika, dış politika, ekonomi ile ilgili elle tutulur söylediği bir tane şey var mı Kılıçdaroğlu'nun? Hani gençlerin tabiriyle bütün tuşları aynı anda basıyor. Kim ne sorduysa ona uygun cevap veriyor. Böyle memleket yönetilir mi? Böyle devlet yönetilir mi? Şimdi Ümit Özdağ da destek veriyor diyor. Nasıl yapacağız? Sağ yanına Ümit Özdağ'ı sol yanına Selahattin Demirtaş'ı mı koyacak? Selahattin Demirtaş'a özgürlük istiyorsanız bana oy vereceksiniz diye beyanları var. Bunu ben söylemiyorum. Şu anda oy veren Ümit Özdağ'ın seçmeni, Selahattin Demirtaş'a özgürlük istediği için mi verecek? Ne için verecek? Bunu bir bilelim.
Sinan Bey'in tavrı gayet net. Milliyetçi kesimle girdiği bir seçimde ikinci turda kimi destekleyenin sorulması bile bence garip. Çünkü zaten milliyetçi bir insan. Selahattin Demirtaş'a özgürlük verecek olan belediyelere kayyumları geri çekecek olan bir adama oy vereceğim diyebilir mi? Kitlesini böyle yönlendirebilir mi? Böyle bir şey zaten söz konusu değil. Eşyanın tabiatına aykırıydı. Sinan Bey eşyanın tabiatına uygun olanı yaptı, hayatın doğal akışına uygun olanı yaptı. Sinan Bey'le AK Parti Genel Merkezi veya Sayın Cumhurbaşkanımız herhangi bir pazarlık yapmadı. Bunun kesinliği nerede? Bakın Cumhur İttifakı'nda bir tane pazarlık gösteremezsiniz. Bu ittifak bugün kurulmadı. Bugün Sayın Cumhurbaşkanımız göreve gelmedi. Milliyetçi Hareket Partisi'yle biz bir tane bakanlık pazarlığı yaptık mı? Bir tane cumhurbaşkanı yardımcılığı pazarlığı yaptık mı? Bir tane genel Müdürlük pazarlığı yaptık mı? Peki, Devlet Bey bu pazarlıkları akıl edemedi mi? Milliyetçi Hareket Partisi'nde, Büyük Birlik Partisi'nde yeni ittifakımıza katılan Yeniden Refah Partisi'nin de çok daha önemli hedefleri var. Bakanlık, başbakan yardımcılığı, makamlar, mevkiler bunlar çok hafif kalır. Memleketin geleceğinin yanında ama diğer arkadaşlara bakan Cumhurbaşkanı yardımcılıkları ilkelerinden önemli. Niye? İlkesel bir pazarlık yok ortada. İlkesel bir pazarlık olsa bu arkadaşlar aynı masada bulunamazlar. Aynı masada bulunduklarına göre ilkesel değil tam tersine makam pazarlıkları yapılıyor. Ha aslında peşin ödemeyi de on dört Mayıs'ta aldılar
Yani dolar ne olur, altın ne olur? Borsa ne olur? Ben hayatımda o detaylar hiç ilgimi çekmedi. Ne öyle bir param oldu, ne öyle bir merakım oldu. Ama çok net bir şey söyleyeyim. Ekonomide siyaset de bugünkünden çok daha iyi olacak. İşçimiz, memurumuz, çiftçimiz, üreticimiz, emeklimiz Temmuz ayı itibariyle çok daha iyi bir gelire kavuşacaklar. Sistem işlemeye devam ediyor. Yeni ekonomik sistem uyguladık öyle klasik ekonomideki ücretleri durduralım enflasyon dursun mantığıyla tüm yük Ücretli kesimin, orta direğin üzerine yüklemek yerine topluma dağıttık. Zengin kesime daha çok dağıttık. Ve bu şekilde enflasyonla mücadele ediyoruz. Mücadelemiz de devam edecek.”
ÇANAKKALE İÇİN YATIRIMLAR BAŞLANACAK
Seçim sonrası Çanakkale için yapılacak çalışmalar hakkında bilgiler veren Ayhan Gider “Çanakkale’de yapılması gereken birçok konu var ama bence birinci öncelik deprem konusu. Belediyelerimizle birlikte merkeze de belediyemize rağmen bu deprem işini çözmek zorundayız. Çünkü yeni bir deprem yaşadık. Bakın bu tarifi imkansız bir şey. Bu birilerinin iki kat fazla almasıyla zenginin bir dairesinin daha olmasıyla izah edilecek bir konu değil. Derhal deprem işini çözmek zorundayız. Çanakkale yatırımlarında da önceliğimiz balık olacak. İkincisi Lapseki Otobanı'nın tamamlanması. Çünkü köprü yapıldıktan sonra trafik yükümüz çok arttı. Hem şehri rahatlatmak adına hem İstanbul'a ulaşımımız artık çok güzel. İzmir ulaşımımızı da bu hatta almak zorundayız. Çanakkale'yi daha güzel günlere taşımak zorundayız. Çan Yenice hattının bu yolla birlikte ciddi bir montaj sanayine döneceğini, lojistik üssü olacağına inanıyorum. Bir an önce buna başlamamız lazım. İzmir’e artık tüneller var. Ezine OSB’si çok hızlı artık fabrikalar bir bir yapılmaya başlanarak bu konuyla ilgili atılması gereken adımlar atıldı. Kendi rayında gider inşallah. Çanakkale'yle ilgili yatırım konusunu seçimlerden sonra bir daha geniş bir şekilde yapacağız. Ticaret sanayi odamızla, borsamızla, esnaf odamızla, ÇASİAD'ımızla ve tüm paydaşlarıyla birlikte tartışıp, o yatırımları birlikte yönlendirmemiz lazım. Ortak payda fikirle ortak Çanakkale. Bundan daha güzel bir payda olabilir mi? Dünyanın hiçbir yerinde bundan daha güzel bir ortak fayda yok” dedi.
"BU SEÇİM ÇOK ÖNEMLİ"
Türk milletinin geleceği için seçimin önemli olduğunu dile getiren Ayhan Gider “ Benim tüm seçmenlerimize söyleyeceğim şey belli. iki tane cumhurbaşkanı adayı var. Birisi diyor ki ben seçilirsem İngiltere'den şu kadar para gelecek ve seçildiğim zaman ismini de söylüyor. Şu Amerikan şirketine Atatürk Havalimanı'nı vereceğim. Selahattin Demirtaş'ı serbest bırakacak. Eğer sizin aklınız bu kişinin Türkiye'yi yönetmesini istiyorsa benim size söyleyecek hiçbir sözüm yok. Ancak bunlara katıl Bunlara inanmıyorsanız. Bir şekilde bize kızmışsanız suçun hepsini ben kendim tüm arkadaşlarım adına kabul ediyorum. Ne söylüyorsanız haklısınız. Ama bunun cezasını Türkiye'ye ödetmek hiç makul bir yaklaşım değil.100 yıllık bir süreç var. Eğer biz bu süreci kaçırırsak Allah muhafaza inanmıyorum ama oldu ya bir cumhurbaşkanı değişikliği oldu. Bugünkü Kazanımlarımıza tekrar ulaşabilmek için önce bir yüz sene lazım. Yetmiyor. Bu yüz senelik süreci başlatacak bir Mustafa Kemal Atatürk lazım. Devam ettirecek bir Menderes lazım, bir Özal lazım ve son mührü vuracak bir Recep Tayyip Erdoğan lazım. Biri olsa, diğeri olmaz. Bu seçim çok önemli. Her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanımız görevine devam edeceğine adım gibi inansam da öyle yüksek bir oy oranıyla Recep Tayyip Erdoğan'ı devam ettirmeliyiz ki İngiltere Amerika'sı da Pensilvanya'daki FETÖ'sü de, Kandil'deki teröristi de şunu görmeli, Türk milleti onların tezgahlarına gelecek kadar bilinçsiz bir toplum değil. Türk milleti kendi geleceğini nasıl dün korumuşsa, nasıl ki bin dokuz yüz on beşte dışarıdan kahraman aramadan mandaya himaye, prim vermeden Mustafa Kemal Atatürk'ü içinden çıkarmışsa, bugün de tüm Saldırılara karşı dik durmasını bilecek bir liderin, bir reisin arkasından gitmeyi bilirim” dedi.
Mine Yel