Dernek üyeleri, belde meydanında toplanarak açıklama yaptı. “Çocuk Hakları Günü” nedeni ile gerçekleştirilen basın açıklamasını Aslı Nalbantoğlu yaptı. Nalbantoğlu, “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 20 Kasım 1959 yılında Çocuk Hakları Bildirgesini, ardından 1989’da 196 ülkenin imzasıyla Çocuk Hakları Sözleşmesini kabul etmiştir. “Çocuk Hakları Günü” 1990 yılından bu yana kutlanmaktadır. Sözleşmeye göre 18 yaşına kadar her birey çocuk sayılmaktadır. Çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanması, insanca ve özgür yaşaması devletin sorumluluğundadır. Eğitimde eşitlik, okulda en az bir öğün ücretsiz yemek her çocuğun hakkıdır. Tüm devlet okullarında en az bir öğün ücretsiz yemek sağlanması için kadınların başlattığı mücadele aylardır sürdürülüyor. On binlerce imza toplandı. Bütçe görüşmelerinin mecliste halen sürdürüldüğü bugünlerde okullarda ücretsiz yemekle ilgili yasal düzenleme yapılmalı ve bütçe ayrılmalıdır. Kamusal eğitimi tasfiye etme çalışmaları ve özelleştirme uygulamaları hızla sürmektedir. Kaynaklar kamusal eğitime değil özel okullara aktarılmaktadır. Eğitimi dinselleştirme uygulamaları sürmekte, Diyanet İşleri Başkanlığı ve MEB işbirliğiyle ülke çapında açılan “kreş görünümlü” Kuran kursları aracılığıyla 4-6 yaş grubundaki okul öncesi çağdaki çocuklara dini eğitim” verilmektedir. Okullarda dini eğitimi amaçlayan ÇEDES projesi tüm ülkede uygulanmaktadır. Her yaşta eğitim kamu okullarında verilmeli, okul öncesi başta olmak üzere eğitim parasız olmalıdır.
Okul öncesi eğitim her çocuğun hakkıdır ve 3 yaşından itibaren zorunlu olmalıdır. Okul öncesi eğitim çocuğun ruhsal, motor, zihinsel gelişimi altı yaşına kadar % 70’ den fazla kısmı tamamlandığı için çok önemlidir. Çocuk bakımı ve eğitimi kadının görevi olmaktan çıkarılarak, toplumsallaştırılmalı, her mahallede devlet ve yerel yönetimler tarafından açılan kreş ve anaokullarında her çocuk eğitim hakkını kullanmalıdır. Her kademede parasız, bilimsel, laik eğitim, VE okulda ücretsiz en az bir öğün yemek her çocuğun hakkıdır. Her üç çocuktan biri, ısınma ve beslenme ihtiyacının yeterli karşılanamadığı ailelerde yaşamını sürdürüyor. Bugün ekonomik krizle birlikte derinleşen yoksulluğun etkilediği çocuklarda, bedensel ve zihinsel gelişim problemleri, öğrenme güçlüğü, hastalıklar yayılıyor Yoksulluk nedeniyle her geçen gün çoğu kayıt dışı çalışan çocuk işçi sayısı artıyor. Bu çocuklar okuldan ya tamamen kopuyor ya da iş ve okulun ikili yükü altında eziliyor. TÜİK'in 2022 yılı çocuk istatistiklerine göre 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 18,7. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre son 10 yılda en az 616 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. 14 yaş ve altında ölüm 211 iken, 15-17 yaş arası ölüm sayısı 405… Ülkemizde 4+4+4 eğitim sistemi, çıraklık ve stajyerlik gibi uygulamalar çocukları okuldan koparıp iş ortamına itiyor. 2022 yılı SGK verilerine göre Türkiye’de 2 milyon çırak ve stajyer olmak üzere yaklaşık 3 milyon çocuk işçi bulunuyor ve bu sayı yaz aylarında 5 milyonu buluyor. 2022 yılı çocuk gelinler sayısı 11 bini buluyoır ki bu bizim ülkemizin ayıbıdır, 2022'de 31 bin 890 çocuğa karşı cinsel suç işleniyor ve bu suçlara karşı tutum iyi hal indirimleri aflar faailleri daha da güçlendiriyor. Çocuk ve kadın yoksulluğu sürmekte, gerekli yasal düzenlemeler yapılmamaktadır. Çocuk yoksulluğu ve çocuk işçiliği toplumsal büyük bir toplumsal yaradır, önlenmesi için devlet ve toplum gereğini yapmalıdır. Çocukların haklarını kullanarak yaşayabilmesi için herkesi, tüm demokratik kitle örgütlerini birlikte mücadeleye çağırıyoruz.” dedi.
Mine Yel
Foto: BHA