Alexandria Troas Antik Kenti, Ezine İlçesi, Dalyan Köyü sınırları içerisinde Kestanbolluk mevkiinde yer alıyor. MÖ 310 yılında Büyük İskender’in komutanlarından Antigonos Monophtalmos tarafından “Antigoia” kenti olarak kurulmuş ve Büyük İskender’in ölümünden sonra Lysmimakhos tarafından Troas’daki İskender’in kenti anlamına gelen “Aleksandria Troas” olarak ismi değişir.
Alexandria Troas Kentinde Roma İmparatoru Hadrianus (MS 117–138) Dönemine gelindiğinde, imar faaliyetleri yeniden yoğunlaşmıştır. Bu dönemde bir Roma politikası olarak Anadolu’da birçok kente para yardımı yapılmış ve imar faaliyetleri hızlandırılmış. Colonia Augusta Troas'ın ikinci koruyucusu da İmparator Hadrianus’tur. MS 132 yılına tarihlenen ve Atina'daki Hadrianus Gymnasionunda ele geçen bir yazıtta, Alexandria Troaslılar, İmparator Hadrianus’u kendi kolonilerinin onarıcısı olarak onurlandırırlar. Bu dönemde, maliyetleri yüksek sayılabilecek olan su kemerleri ve Herodes Attikus Hamamının yaptırıldığı bilinmektedir.
Alexandria Troas'ta, Antigonos'la başlayıp Lysimakhos devam eden süreci anlamak için Büyük İskender'in ölümü sonrasında dünyadaki gelişmeler yaşanmış.
M.Ö. 323'te Büyük İskender'in Babil'deki ölümü, Helenistik dünyada birçok değişikliği de beraberinde getiriyor. İskender'in yönettiği büyük coğrafyayı komutanları paylaşıyor. Antigonos önderliğindeki Alexandria Troas bölgenin tek egemen kenti oluyor. Çevredeki Gargara, Hamaxitos, Kebren, Kolonai, Larisa, Neandria ve Skepsis kentleri Alexandria Troas'a hizmet etmeye başlıyorlar. Kentin önemi o kadar artıyor ki yukarıda saydığımız küçük ölçekli kentler boşaltılarak, yaşayanları Alexandria Troas'a göç ettiriliyor. Antigonos'un Helenizmi yaymayı amaçlayan zorunlu göç politikasına synoikismos veya synoikisis deniyor.
Ptolemaios, Seleukos, Antigonos ve Lysimakhos'un önderlik ettikleri hanedanlar çok geçmeden birbirleriyle savaşa giriyorlar. İşte bu savaşlar Alexandria Troas'ın da kaderini etkiliyor. Kuruluşundan tam dokuz yıl sonra tek gözlü Antigonos'un orduları, bugün Afyon Konya yolu üstünde kalan İpsos'ta, Lysimakhos ve Seleukos'un ordularına yeniliyor. Antigonos ölüyor. Kent, Lysimakhos'un egemenliğine giriyor. Antigoneia ismi bu tarihte Alexandria Troas'a dönüşüyor. Aslında kent isim mi değiştiriyor yoksa yeniden mi kuruluyor bu konu çok açık değil. Münster Üniversitesi Eskiçağ Tarihi Bölümü Asia Minor Projesi arkeologları kentte yaptıkları arkeolojik çalışmalarla bu sorunun da cevabını bulmak istiyorlar.
Sezar'ın yeğeni aynı zamanda evlatlığı ve mirasçısı Augustus'un imparatorluğu zamanında (M.Ö. 27 - M.Ö. 14) kent yeniden canlanmaya başlıyor. Helenistik kalıntıların üstüne tapınak bu dönemde inşa ediliyor. M.S. 52'de, Aziz Paulus, Hıristiyanlığı yaymak amacıyla Anadolu'dan Avrupa'ya bu kentin limanından geçmeye karar veriyor. Bu tarihi olay, günümüzde inanç turizmi adıyla yapılan turistik etkinliklerin rotasına Alexandria Troas'ın da eklenmesini sağlıyor.
Kentin esas silkinişi, İmparator Hadrianus (117-128) zamanına denk geliyor. Hadrianus, adını kente yaptırdığı devasa yapılarla damgasını vuruyor. Atinalı zengin Herodes Atticus'un katkılarıyla Kaz Dağları'ndan kente su getirilmesi için yapılan su kemerleri ve termal suların kullanıldığı hamam, Alexandria Troas'ı antik kentler arasında su mimarisiyle öne çıkan bir konuma getiriyor. 135 yılında inşa edilen, 84 metreye 123 metre büyüklüğündeki hamam, döneminin en büyüklerinden biri payesini alarak Roma İmparatorluk Dönemi enleri listesindeki yerini alıyor.
HADRİANUS'UN OLİMPİYAT FERMANI
Kazılar sırasında İmparator Hadrianus tarafından olimpiyat oyunları için yazdırılmış kuralların yer aldığı kitabeler de bulunuyor. Kazı ekibinin tercüme ettiği metinler, olimpiyat oyunlarına katılan oyuncular, halk ve yöneticilerin dikkat etmesi gereken kuralların özetini oluşturuyor. Kurallardan en ilgi çekenleri şöyle Olimpiyat için ayrılan bütçe sadece olimpiyat oyunları için harcanacak. Yarışmaları kazanan sporcuya zafer çelengiyle birlikte para ödülü hemen verilecek. Disiplini bozan sporcular -sakatlanmamalarına dikkat edilerek- kırbaçlanacak.
KENTİN ADI ARTIK ESKİ İSTANBUL
Hadrianus'tan sonra kent önemini yavaş yavaş yitirmeye başlıyor. Konstantinus'un buraya başkent olarak düşünüp daha sonra tercihini İstanbul'dan yana kullanması, kentin iyiden iyiye unutulmasını sağlıyor. İstanbul'a yakınlığından dolayı kentteki yapılar tahrip ediliyor. Bu yapılardan çıkarılan mimari parçalar devşirilerek, yeni başkentteki imar faaliyetlerinde değerlendiriliyor. Bu tahribat 17. yüzyıla kadar sürüyor. Yazılı kaynaklardan Eminönü'ndeki Yeni Camii'nin yapımında Alexandria Troas'tan gelen parçaların kullanıldığını öğreniyoruz. Tüm bu tahribatlara rağmen Ege Denizi'nden liman ve kent 19. yüzyılın başında bile heybetli bir şekilde gözüküyor. Hatta bu dönemde Troia'yı bulmak için bölgeye gelen gezgin ve araştırmacıların birçoğu Alexandria Troas'ı, Homeros'un İlyada'sında adı geçen Troia zannediyorlar.
Arkeologların sabırlı çalışmaları sayesinde her geçen gün önemli buluntuların ortaya çıkarıldığı kentteki, 8 kilometre uzunluğundaki surlar, Neandria Kapısı olarak da adlandırılan Doğu Kapısı, hamam, tiyatro, saray, tapınak görmeniz gereken yapılardan. Su altında kalmasına rağmen Alexandria Troas'ın limanı da çıplak gözle izlenebiliyor. Su altı arkeologlarının yaptıkları yüzey araştırmalarına göre kentin birbirine bağlı bir dış bir de iç limanı bulunuyor. Dış limanın dalgakıranlarla korunan iki girişi var. Bunun temel nedeni rüzgârla yol alan yelkenli gemilerin, hâkim rüzgâr yönlerine göre planlanmış farklı girişlerden kolaylıkla limana girebilmeleri. Dış limana güvenle giren yelkenliler buradan demirleyecekleri iç limana geçiyorlar.
Alexandria Troas'ın Ege Denizi ve Çanakkale Boğazı girişindeki stratejik konumu, bölgedeki tuz, kereste ticaretini kolaylaştıran korunaklı yapay limanı, kenti İstanbul kurulana kadar kuzeybatı Anadolu'nun en önemli merkezi konumuna getirdi.
İÇ LİMAN KALPLİ GÖL OLDU
Ezine ilçesine bağlı Dalyan köyündeki Alexandria Troas Antik Kenti'nin ticaret merkezi olarak uzun süre hizmet eden 2 bin yıllık iç limanı, günümüzde ise kalpli pembe göl olarak turizme katkı sağlıyor.
Dış liman ile bağlantısı zamanla ortadan kalkan antik kentin iç limanı bir göle dönüştü. Zamanla da doğa koşullarına bağlı olarak suyun çekilmesi ile kalp şeklini aldı. İçerisindeki tuzlu suyun yılın belli dönemlerinde pembe renge bürünmesiyle 2 bin yıllık antik liman, dünya üzerinde bilinen ve pembe renge sahip 8 gölden birisi haline geldi.
Sıcaklık ve tuzluluğun artmasından dolayı "dunaliella salina" (su yosunları) adlı mikroskobik bitkisel canlının fazla üremesi nedeniyle ortaya çıkan pembe ve kırmızıya yakın tonlar, göle farklı bir görünüm kazandırıyor. Özellikle ağustos ve eylül aylarında pembeye yakın tonlara bürünen gölde, kasım ve aralık aylarında bazı günlerde yaşanan ısı değişikliğiyle de aynı renk oluşuyor.
Kalp şeklindeki pembe gölün yapılacak araştırma ve inceleme sonrası turizme kazandırılması planlanıyor. Pembe göl, Troya, Assos, Alexandria Troas, Apollon Smintheus antik kentlerinin ziyaretçi sayılarına olumlu katkısının olacağı varsayıldığı gibi, yeni turizm bölgeleri olarak belirlenen Kadırga Koyu, Sivrice, Sokak Ağzı, Babakale, Gürpınar ve Tuzla açısından da önemli rol oynaması bekleniyor.
ANTİK KENTTE ÇALIŞMALAR YAVAŞ İLERLİYOR
Bölge tarih bakımında çok önemli bir yerde. Burada bir çok kazı yapılıyor. Bu kazılar çok yavaş ilerliyor. Bunun yanında bazı çalışmalar da çok yavaş gidiyor. Antik kentin en önemli bölümü olan hamam bölgesinde de belli bir süre önce çalışam başlatıldı. Onarım çalışması için bazı kapılar yıkıldı ve içeriye demirler getirildi. Demirler yerleştirildi ve çalışma başlanacaktı ama olduğu gibi duruyor. Yapılan önemli bir çalışma ile bölge çok büyük bir turizm cenneti haline getirilebilir konumunda. Tarih, doğa, plaj, herşey mevcut bölgede.
Atakan Alkış