Gündem

Türkiye; coğrafi, beşeri, ekonomik ve tarihî bağları itibarıyla tek bir bloğa sıkıştırılamayacak bir ülkedir”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, Türkiye; coğrafi, beşeri, ekonomik ve tarihî bağları itibarıyla tek bir bloğa sıkıştırılamayacak bir ülkedir. Bizim için Batı dünyasıyla ilişkilerimizi ilerletmek ne kadar önemliyse, Asya’dan Afrika’ya ve Latin Amerika’ya kadar diğer bölgelerle iş birliğimizi güçlendirmemiz de aynı derecede önemlidir” dedi.

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi “Sözlerimin hemen başında aziz milletimin ve tüm Müslümanların bugün idrak ettiğimiz Aşure Gününü canı gönülden tebrik ediyorum. Bu mübarek ay ve gün vesilesiyle tutulan oruçların, yapılan ibadetlerin hak katında kabul olmasını gönülden niyaz ediyorum.

 

Muharrem ayı, rahmet, merhamet ve lütuf ayıdır. Bu ay, Kerbela hadisesi sebebiyle bizim için aynı zamanda hüzün ve keder ayıdır. Peygamberimizin Aleyhissalâtu Vesselâm cennet gençlerinin efendileri olarak tarif ettiği torunu Hazreti Hüseyin Ehlibeytten 72 müminle beraber bugün şehit ediliştir.

 

Pir Sultan Abdal, Hazreti Hüseyin’i ve Kerbela’yı şöyle anlatır

 

“Hak için kendini kurban eyleyen,

 

Şahımerdan oğlu İmam Hüseyin,

 

Cümle erenlere ferman eyleyen,

 

Erenler serdarı İmam Hüseyin.”

 

Evet, yaklaşık 14 asırdır yüreklerimizde dinmeyen sızı hepimizin, bütün İslam coğrafyasının, bütün Müslümanların ortak yarası, ortak acısıdır. Kerbela faciasının 1385. Yıl Dönümünde şehitlerin sultanı Hazreti Hüseyin Efendimizi ve yarenlerini bir kez daha rahmetle yâd ediyoruz.

 

İnşallah bu akşam Cumhurbaşkanlığı Külliyemizde sevgili canları misafir edecek, Mah-ı Muharrem oruç açma lokması vesilesiyle aynı sofra etrafında gönüllerimizi birleştireceğiz.

 

Kerbela katliamı üzerinden bizi bölmek, aramıza nifak ve fitne tohumları serpmek isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. Devlet ve millet olarak İslam âlemini ilgilendiren her meselede olduğu gibi Kerbela olayında da birleştirici tutumumuzu korumaya devam edeceğiz.

 

Önceki sene kurduğumuz Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığımız bu noktada gerçekten anlamlı roller üstleniyor. Cemevlerinin şaşısı, bakımı, elektrik, su ve gaz ücretlerinin ödenmesinden Alevi Bektaşi inanç önderlerinin istihdamına kadar geniş bir yelpazede pek çok hizmeti artık devletimiz sunuyor. Alevi Bektaşi kardeşlerimizle yakın istişare hâlinde olmayı sürdüreceğiz.

 

Aşure gününün başta Alevi Bektaşi vatandaşlarımız olmak üzere bütün milletimiz için barışa, kardeşliğe ve muhabbete vesile olmasını diliyorum.

 

Son Kabine toplantımızdan bugüne dış siyasette oldukça yoğun görüşme ve ziyaret trafiğimiz oldu. Önce Şanghay İş Birliği Teşkilatı’nın 24. Zirvesine şeref konuğu olarak katılmak üzere Kazakistan’ın Başkenti Astana’ya gittik. Orada ülkemiz, milletimiz ve Asya’daki kardeşlerimiz açısından çok hayırlı neticeler doğuracak kritik temaslar gerçekleştirdik. Özellikle Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin ve Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Sayın Şi ile yaptığımız görüşmeler oldukça verimliydi. Her iki ülkeyle olan iş birliğimizi ticaretten turizme, ulaştırmadan doğrudan yatırımlara kadar her alanda geliştirmek arzusundayız.

 

Çin otomobil üreticisi BYD ile imzaladığımız toplam tutarı 1 milyar doları aşan yatırım sözleşmesi karşılıklı irademizin en güzel örneğidir. Bu tür yatırım ortaklıklarıyla ikili ticaretimizi daha dengeli ve sürdürülebilir bir seviyeye getirmeyi hedefliyoruz. Her zaman söylediğim gibi, ülkemiz ekonomisine katma değer sağlayacak her türlü yatırıma kapımız ardına kadar açıktır.  Yeter ki kazan-kazan anlayışıyla hareket edilsin, yeter ki yatırım meselesi siyasi manivela olarak kullanılmasın. Bu konuda ciddi yatırımcılara gereken her türlü kolaylığı sağlıyoruz.

 

Astana’nın ardından aslında planımız Şuşa’daki Türk Devletleri Teşkilatı Gayriresmî Zirvesine katılmaktı, ancak Hollanda’yla oynadıkları çeyrek final maçında millîlerimizi yalnız bırakmamak için planımızda ufak bir değişiklik yaptık, Şuşa’ya bizi temsilen Cumhurbaşkanı Yardımcımız ve Dışişleri Bakanımız gittiler. Biz de bizim çocuklara destek vermek üzere Berlin’e geçtik.

 

UEFA’nın Melih Demirel hakkında alelacele aldığı haksız karar, hem kendilerine, hem de şampiyonanın itibarına zarar vermiştir.

 

Berlin caddeleri ve Olimpiyat Stadı’ndaki atmosfer gerçekten muhteşemdi. Millî Takımımız maç boyunca izleyenlere keyif veren, heyecan ve tempo seviyesi yüksek bir performans sergiledi. Karşılaşma esnasında elbette içimize sinmeyen, anlamakta zorlandığımız hakem kararları oldu. Futbolcularımız ellerinden gelenin en iyisini yapmalarına rağmen maalesef yarı final şansımızı kaçırdık.

 

Buradan bir kez daha milletçe bizlere büyük gurur yaşatan A Millî Futbol Takımımızı ve teknik heyeti yürekten tebrik ediyorum.

 

Millîlerimizi Almanya’da ev sahibi olarak muhabbetle bağırlarına basan gurbetçi kardeşlerimize ayrıca teşekkür ediyorum.

 

İngiltere’yi yenerek Avrupa Şampiyonu olan İspanya’yı hem başarıları, hem de oynadıkları güzel futbol için kutluyorum.

 

Sporda bu yılki bir diğer kritik imtihanımız gelecek hafta başlayacak olan Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’dır. Sporcularımızdan Tokyo’da elde ettikleri tarihî başarıyı Paris’te çok daha ileri seviyelere taşımalarını bekliyorum.

 

Paris Olimpiyatları’nda yarışacak sporcularımıza şimdiden üstün başarılar diliyorum. 

 

“NATO LİDERLER ZİRVESİ, TÜRKİYE’NİN NATO İÇİNDEKİ VAZGEÇİLMEZ ROLÜNÜ TEKRAR TEYİT ETMİŞTİR”

 

9-11 Temmuz tarihleri arasında Washington’da düzenlenen NATO Liderler Zirvesi, Türkiye’nin NATO içindeki vazgeçilmez rolünü tekrar teyit etmiştir. İttifakın 75. Yıl Dönümüne tekabül eden bu tarihî zirvede savunma sanayii ve terörle mücadele başta olmak üzere ülkemiz açısından hayati öneme sahip konularda müttefiklerimizden beklentilerimizi ifade ettik. Her iki başlıkta da hâlen arzu ettiğimiz iş birliğinin çok uzağındayız. Müttefiklerimiz tarafından ülkemize bin Bir nazla verilen silahlar bakıyorsunuz bölücü terör örgütünün sığınaklarından çıkıyor. DEAŞ’la mücadele kisvesi altında PKK’nın Suriye koluna gönderilen binlerce tır dolusu silah ve mühimmatı saymıyorum bile. Savunma sanayii ticaretiyle ilgili bazı kritik malzemelerde suyu yokuşa sürme çabalarına rastlıyoruz. Bunların NATO’nun taşıyıcı kolonu olan ittifak dayanışması ve müttefiklik ruhuyla bağdaşmadığı açıktır. Temaslarımızda bu sorunların süratle çözülmesi gerektiğini söyledik.

 

7 Ekim’den bu yana Gazze’deki kardeşlerimizin maruz bırakıldığı katliamı gerek oturumlarda, gerekse ikili görüşmelerimizde gündeme getirdik. İsrail’in durdurulmasının sadece bölgemiz için değil, tüm insanlığın huzuru ve güvenliği için şart olduğunun altını çizdik. Türkiye olarak mevcut İsrail yönetimini ateşkese zorlamak amacıyla tüm imkânları seferber etmiş durumdayız. İki ülke arasındaki ticari işlemlerin durdurulması bunlardan biriydi. Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına müdahil olma kararımız bir diğeriydi. NATO bünyesinde sahip olduğumuz araçları da bunun için kullanıyoruz. Filistin’de kalıcı barış tesis edilene kadar İsrail’le NATO nezdinde iş birliği yapılması yönündeki girişimler onay vermeyeceğiz, bu konudaki kararlı duruşumuzu zirvede açık açık vurguladık. İsrail’in Gazze ve diğer Filistin topraklarındaki katliam, işgal ve soykırım politikası devam ettikçe biz de bu ülkeyle ilgili tutumumuzu değiştirmeyiz.

 

Burada şunu da söylemek isterim İsrail 7 Ekim’den bu yana geçen 285 günde her türlü zulmü, barbarlığı ve vahşeti sergilemesine rağmen Filistin halkının direniş azmini kıramadı. Filistinli kardeşlerimiz tüm Müslümanlara ve insanlığa örnek olacak büyük bir vakarla topraklarını kahramanca savunmaya devam ediyor.

 

40 bine yakın şehide ve üzerlerine yağan bombalara karşın tüm dünyaya vatanperverlik dersi veren Filistinli kardeşlerimize hürmetle selamlıyorum.  Rabbim Filistin halkının ve Gazzeli mazlumların yardımcısı olsun diyorum. Kandan, gözyaşından ve işgalden beslenen zalimler rahatsız olsalar da biz Filistin’in yanında dimdik duruyoruz ve duracağız. Türkiye olarak bölgemizin sulhu sükûna kavuşması için garantörlük dâhil her türlü rolü üstenmeye hazır olduğumuzu tekrar ifade ediyorum.

 

“BİZİ KİMSENİN KENDİ DAR KALIPLARINA HAPSETMESİNE İZİN VERMEYİZ”

 

Bakınız, burada bir hususa özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum; Türkiye, coğrafi, beşeri, ekonomik ve tarihî bağları itibarıyla tek bir bloğa sıkıştırılamayacak bir ülkedir. Bizim için Batı dünyasıyla ilişkilerimizi ilerletmek ne kadar önemliyse, Asya’dan Afrika’ya ve Latin Amerika’ya kadar diğer bölgelerle iş birliğimizi güçlendirmemiz de aynı derecede önemlidir. Bizi kimsenin kendi dar kalıplarına hapsetmesine izin vermeyiz.

 

Biz ne Batı için Doğu’ya sırtımızı döneriz, ne Doğu için Batı’yı ihmal ederiz. Ülkemizin çıkarları doğrultusunda komşularımızdan başlayarak herkesle münasebetlerimiz ilerletiriz. Bu anlayışla son 22 yılda Türkiye’nin nüfuz alanını genişletmek için tarihî nitelikte adımlar attık. Soğuk savaş döneminden kalan angajmanlara hapsolmuş bir Türkiye’ye, 360 derecelik bir dış politika ufku kazandırdık. Karşılıklı saygı ve müşterek menfaatler temelinde daha önce karşımızda konumlanan ülkelerle dâhil ilişkilerimizi güçlendirdik. Tüm bunları malum çevrelerin körüklediği eksen kayması tartışmalarına rağmen başardık. İnşallah bu yaklaşımımızı yeni hamlelerle devam ettireceğiz.

 

Dostlarımızın sayısını çoğaltmaya büyük önem veriyoruz. Küresel gerilimlerin ürkütücü boyutlara ulaştığı, büyük güçler arasındaki paylaşım kavgasının hızlandığı, bölgemizin sürekli diken üstünde olduğu bir dönem de dış siyasette yeni denklemler kurmamız Türkiye için tercihten öte ihtiyaçtır. Bu açılımlara sadece bizim değil, komşularımızla birlikte diğer ülkelerin de muhtaç olduğunu görüyoruz. Bunun için sıkılı yumrukların açılmasında fayda olduğuna inanıyoruz. İhtilafların müzakere masasında ve karşılıklı diyalog yoluyla çözülmesini samimiyetle temenni ediyoruz. Şunu artık herkesi idrak etmesi gerekiyor Bölgesel iş birliğini ve dayanışmayı ne kadar artırırsak giderek büyüyen tehditler karşısında o derece mukavemet kazanırız. Diğer türlü bir asır önceki gibi coğrafyamızın sınırlarını yeniden kanla ve gözyaşıyla çizilmesine engel olamayız.

 

“BÖLGEMİZDE VE ÖTESİNDE NEREDEYSE HER SABAH GÖZLERİMİZİ YENİ BİR KRİZE AÇIYORUZ”

 

Küresel siyasetin bir türlü istikrara kavuşamaması, küresel ekonomideki sorunların da çözüm yolunu tıkamaktadır. Büyüme, istihdam ve enflasyonla ilgili beklentilerdeki kötümser hava hâlen ortadan kalkmadı. Hafta sonu Amerikan eski Başkanı ve Cumhuriyetçilerin Başkan adayı Sayın Trump’a yönelik düzenlenen menfur suikast girişimi dünyadaki mevcut kırılganlıkları bir kez daha gözler önüne sermiştir. Suikast teşebbüsünü bir kez daha lanetliyor, Sayın Trump’ın kendisine, ailesine ve destekçilerine ülkem ve milletim adına geçmiş olsun diyorum. Bölgemizde ve ötesinde neredeyse her sabah gözlerimizi yeni bir krize açıyoruz. Ekonomi, güvenlik, ticaret başta olmak üzere pek çok alanda belirsizlikler artmış durumda. Bunun önünde tam manasıyla özellikle geçilemediğini görüyoruz. Küresel sistemde yeni denge arayışları artarak devam ediyor. Hükümet olarak bu olumsuz iklime rağmen hedeflerimizden kopmuyoruz. Evlatlarımıza bırakacağımız en büyük miras olan Türkiye Yüzyılının inşası için yoğun bir çabanın içindeyiz.

 

Geçen hafta yerli ve millî haberleşme uydumuz TÜRKSAT 6A’nın uzay yolculuğu 8 Temmuz’da fiilen başladı. Yeni uydumuz test yörüngesine 23 Temmuz’da ulaşacak. Doğrulamaların ardından da üç ay sonra operasyona alacağız. TÜRKSAT 6A ile haberleşme uydusu üreten ilk 11 ülke arasına girdik. Mühendislerimiz, teknoloji firmalarımız ve kurumlarımız el ele verdi, çalıştı, didindi ve Türkiye’yi bu alanda hamdolsun bir üst lige yükseltti. Yeni uydumuz dışa bağımlılığın azaltılması yönünde önemli bir kilometre taşı olacak. TÜRKSAT 6A’nın hizmete girmesiyle birlikte Türkiye’nin uydularının ulaştığı nüfusu 3,5 milyardan 5 milyara çıkartacağız. Yerli ve millî uydumuzun tekrar hayırlı olmasını diliyorum. TÜRKSAT 6A’nın tasarım, geliştirme ve üretim aşamalarında emeği olan herkesi, tüm kurumlarımızı, tüm mühendislerimizi canı gönülden tebrik ediyorum.

 

“HÜKÛMETİMİZİN BİR ELİ DAİMA DEPREM BÖLGESİNİN ÜZERİNDEDİR”

 

6 Şubat depremlerinde yıkılan şehirlerimizin yeniden imarı gündemimizin en tepesindeki yerini korumaktadır. Depremin yıktığı şehirlerimizi devasa birer şantiyeye çevirdik. Şimdiye kadar 76 binden fazla afet konutunu hak sahiplerine teslim ettik. İnşallah çok yakında bunlara yenilerini ekleyeceğiz. Hedefimiz yılsonuna kadar 200 bin konutun teslimatını gerçekleştirmektir. İnşallah 2025 senesi bitmeden önce evine girmeyen hiçbir depremzede kardeşimizi bırakmayacağız. Bundan sonra çalışmaların daha da hızlanacağını ümit ediyorum. Afetzede kardeşlerim şunu çok iyi bilsin Şahsımızın ve hükûmetimizin bir eli daima deprem bölgesinin üzerindedir. Yapılan işleri, karşılaşılan sıkıntıları an be an takip ediyoruz. Depremin yıktığı şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırmadan gönlümüz rahat etmeyecek. Deprem bölgesinde yaşayan insanlarımızla aramıza kimseyi sokmamakta kararlıyız. Biz milletle seçim meydanlarında yaptığı sözleşmesine sadık bir iktidarız. 31 Mart öncesinde meydanlarda atıp tutanların halktan yetki alınca nasıl çark ettiklerini ise hep beraber görüyoruz. Millete verdikleri sözleri tutmak yerine orada-burada gün aşırı miting yaparak kendi beceriksizliklerinin üstünü örtmeye çalışıyorlar.

 

Bakınız bundan üç ay evvel İstanbul’un göbeğinde Beşiktaş’ta rızkının peşinde koşan 29 emekçi kardeşimiz ihmallerin kurbanı oldu. Ardından yine sorumsuzluk sebebiyle Antalya’da teleferik kazası yaşandı bir insanımız hayatını kaybetti, facianın eşiğinden dönüldü. Daha sonra yine İstanbul’da bir çocuk parkında 5 yaşındaki bir evladımız boğularak can verdi. Geçtiğimiz günlerde aynı beceriksizliğin, ihmalkârlığın ve umursamazlığın faturasını bu sefer İzmir Konak’ta ödedik. İki vatandaşımız hem de çok acı, çok yürek yakan bir şekilde vefat etti. Ancak adeta bağırarak gelen bu faciaların hepsinde vebali olanlar çıkıp bir kez olsun milletten özür dilemedi. Yakınlarını kaybedenlerin yüreğine su serpecek, acılarını bir nebze olsun dindirecek, sorumluluklarını kabul edecek hiçbir açıklama yapmadılar. Hiçbir şey olmamış, hiçbir şey yaşanmamış gibi yollarına devam ettiler. İstanbul’daki, Antalya’daki skandallarda nasıl vicdansızca davrandıysalar, İzmir’deki müessif hadisede de aynı sorumsuz tavrı sürdürdüler. Bunun mazur görülebilir hiçbir yanı yoktur. Bunun ne siyaseten, ne vicdanen anlaşılabilir bir tarafı da yoktur. İnsan hayatına mal olan iş bilmezliklere artık bir dur denilmesi gerekiyor. Biz hükümet olarak bütün bu skandallarda payı ve ihmali olanların hukuk önünde hesap vermesi için gereken neyse yapıyoruz ve yapacağız. Aziz milletimizin de yaşananları gördüğüne ve vicdan terazisinde tarttığına inanıyorum. Konak’taki hadisede hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine sabır niyaz ediyorum.

 

“AMACIMIZ, VATANDAŞLARIMIZIN REFAHINI KALICI OLARAK YÜKSELTMEKTİR”

 

Sokağa, çarşıya, pazara kulak tıkayan bir hükûmet asla olmadık, bugün de değiliz. Toplumumuzdaki özellikle bazı kesimlerin hayat pahalılığı sebebiyle yaşadığı zorlukların bilincindeyiz. 22 yıllık iktidarlarımız boyunca insanımızı enflasyona ezdirmedik, bundan sonra da aynı hassasiyetle hareket edeceğiz. Amacımız; ekonomimizi, enflasyonu tekrar körükleyecek bir kısır döngüye sokmadan vatandaşlarımızın refahını kalıcı olarak yükseltmektir. Türkiye’ye geçmişte ağır faturalar ödetmiş popülizm batağına düşmemek için büyük itina gösteriyoruz. İstikrar ve reform programımızı kararlı bir şekilde uyguluyoruz. Programın olumlu sonuçlarını peyderpey alıyoruz, alacağız.

 

Geçen aydan itibaren enflasyonun ateşi düşmeye başladı, inşallah önümüzdeki aylarda bu süreç daha da ivmelenecek. Sene sonunda enflasyonu hedeflediğimiz seviyelere indireceğiz. Fahiş fiyat ve fırsatçılıkla mücadelede kararlı adımlar atıyoruz. Belli başlı sektörlerde aşırı kar hırsı ve açgözlülüğün yol açtığı fiyat balonu yavaş-yavaş sönüyor. Orta Vadeli Programın etkileri görüldükçe ekonomi kurmaylarımıza yönelik yıpratma ve yıldırma kampanyaları da yoğunlaşmaktadır. Ne biz, ne de milletimiz bu saldırılara prim vermeyecektir. Sabır ve kararlılıkla yol haritamızı uygulamaya devam edeceğiz.

 

İstihdam konusunda işgücü verilerimiz gayet güzel geliyor. Mayıs ayı işgücü verileri rekorlar kırdığımı 2023 yılından bile daha iyi seviyede gerçekleşti. İşsizlik oranı bir önceki yıla göre 1,1 puan azalarak yüzde 8,4 seviyesine geriledi. İhracat tarafında da yakaladığımız ivmeyi sürdürüyoruz. Cari açıkta iyileşme aynı şekilde devam etmektedir. Merkez Bankası brüt rezervlerimiz 148 milyar doların üzerine çıkarak tüm zamanların rekorunu kırdı. İnşallah her alanda çok daha iyi yerlere geleceğiz. Ekonomiye dair birçok düzenlemeyi içeren kanunun teklifimiz bugün Grup Başkanlığımız tarafından Meclis’imizin takdirine sunuldu. Türkiye’nin mali kaynaklarının milletimiz için kullanılmasını sağlayarak 85 milyonun tamamının gelirini, refahını, huzurunu arttırmayı istiyoruz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.”

 

Kaynak: Cumhurbaşkanlığı