Önceki gün Çan’da ziyaretlerde bulunan Erkek, dün de Lapseki Merkez, Çardak ve Adatepe’de ziyaretlerini sürdürdü.
Çanakkale Merkez’de Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfı Çanakkale Şubesi'ni, Beşiktaşlılar Derneği’ni, Muharip Gaziler Derneği’ni ziyaret eden Erkek, Çarşamba akşamı Ton TV’de Ogün İnal ile Güncel programına katılarak önemli açıklamalarda bulundu.
Çan’da İlçe Başkanı Ümran Aydın ile birlikte Köy Muhtarları Derneği, Süt Üreticileri Birliği, Ziraat Odası, Şoförler Odası, Birlik ve Taşıyıcılar Kooperatifi’ni ziyaret eden Erkek, 16 Nisan’da gerçekleştirilecek referandumda neden hayır dediklerini anlattı. Çan’da esnafları da ziyaret eden Muharrem Erkek, son olarak Menderes Parkı'nda Çanlılar ile buluştu ve kendilerine hitap etti.
Dün de Lapseki’de çalışmalarda bulunan milletvekili, Merkez’de İlçe Başkanı Abdülkadir Özeren ve Partililerle buluştuktan sonra Çardak Beldesi’ne ardından da Adatepe Köyü’ne gitti. Buralarda kahvehanelere giren Erkek, hemşehrilerinin sorduğu sorulara tek tek yanıt verdi.
Gerçekleştirdiği ziyaretler sonrası açıklamada bulunan Erkek şunları söyledi: “Maalesef halkın haber alma özgürlüğünün önünde ciddi engeller söz konusu. 01-10 Mart 2017 tarihleri arasında referanduma dair 17 ulusal kanalda haber bültenlerinde, miting ve konuşmalarla ilgili haberlerde Cumhurbaşkanlığına 53,5, AKP’ye 83, MHP’ye 14,5 saat ayrılırken CHP’ye 17 saat ayrıldı. Hepimizin vergileriyle ayakta duran TRT’nin hali ise içler acısı TRT 1 yayınlarında, Cumhurbaşkanı ve danışmanları ile AKP’ye, günde üç saat zaman ayırmaktadır. Böyle bir tabloda yapacağımız iş yollara düşüp halkımıza doğruları anlatmaktır. Bu nedenle gittiğim her yerde, varsa yurttaşlarımızın, hemşehrilerimizin sorularını da yanıtlamaya çalışıyorum. Getirilen teklifin aslında sistem değil, bir rejim değişikliği olduğunu kaydediyorum.
Bildiğiniz gibi, AKP’li bir Anayasa Komisyonu Üyesi hem de TBMM çatısı altında kürsüde ilk 4 maddenin, yani Cumhuriyetimizin, yine laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti niteliklerinin, başkentin Ankara ve milli marşımızın İstiklal Marşı olduğuna dair maddelerin değiştirilmesinden bahsetti. Sözlerini düzeltmesi için kürsüye geldiğinde ise sözlerinin arkasında olduğunu vurguladı. Niyet belli, amaç Cumhuriyeti ortadan kaldırmak. Zaten böyle olmasa Başkana neden kararname çıkarma yetkisi verilir? Üstelik bu yetkilerde sosyal ve ekonomik haklara ilişkin düzenlemelere dair hiçbir sınırlama bulunmuyor. Örneğin Başkan bir kararname çıkararak Ziraat Odalarını kapatabilir, muhtarlıkları feshedebilir ya da emeklilerin maaşlarını azaltabilir, sendikaları kapatabilir. İstediği gibi Bakanlık kurup kaldırabilir ve daha tehlikelisi birden fazla ili birleştirerek idari birimler kurabilir. Bütün bu yetki bir kişiye hem de tek imzasıyla yapılabilecek biçimde verilebilir mi? Meclis’in denetim yetkisini neden kaldırıyorsunuz. Demokrasinin olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığıdır. Oysa bu teklifle yasama ve yargı, Başkan’ın emrine sokulmaya çalışılıyor. Bakınız, gittiğim her yerde soruyorum: ‘Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüksek yargı mensuplarını, üst düzey tüm bürokratları tek başına atamasını ister misiniz?’ Aldığım yanıt hayır oluyor. İşte bu pakete hayır derseniz böyle bir durum olmaz.
Özellikle milleti temsil makamı olan Cumhurbaşkanı, bu halkın yüzde yüzünün Cumhurbaşkanıdır. Peki, siz onu parti üyesi ve hatta o partinin genel başkanı yapmaya izin verirseniz, Cumhurbaşkanı nasıl tarafsız davranacak? O partinin il başkanını Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkanı belirleyecek, aynı zamanda o ilin Vali’sini de atayacak. Peki, bu iki başlılık değil mi? Kaymakamla iktidar partisinin ilçe başkanı arasında çatışma çıkarsa Başkan nasıl davranabilir? Böyle bir sistem, birliğimize, bütünlüğümüze, kardeşliğimize gölge düşürür.
16 Nisan’da hayır çıkacak ve Türkiye rahat bir nefes alacak. Şu an herkesin aklı Başkanlık sisteminde. Nasıl olur, kim nasıl etkilenir diye konuşuluyor, düşünülüyor. 16 Nisan’da sandıktan ‘hayır’ çıkacak ve herkes Anayasa’daki görevlerini yerine getirmeye devam edecek. Herkes yerini koruyacak. Mevcut sistemde aksaklıklar yok mu? Oldukça fazla. İşte onları geniş katılımla, halkımızın ve konusunda uzman STK’ların, meslek odalarının katkısıyla çözebilme fırsatımız olacaktır.”