İşe yaramayan, eskimiş eşyaları yeniden canlandıran Hüseyin Köse yaptığı işlerle ilgi çekiyor. Güzelyalı’da bulunan atölyesinde çalışan Köse, bunu yalnızca hobi olarak gerçekleştirdiğin belirtiyor. 1977 yılında Fransa’ya giden 64 yaşındaki Köse, burada insanların eski eşyalara çok önem verdiğini, el emeği olan şeylerin değer gördüğünü, ancak ülkemizde böyle bir durumun maalesef olmadığını, bu yüzden de yaptığı işlerin çok ilgi çektiğini söylüyor.
Atılan, birisi için bir şey ifade etmeyen eşyaları alıp değerlendiren Hüseyin Köse nam-ı diğer Fransız Hüseyin yaptığı işlerle dikkat çekiyor. Eskiden fotoğrafçı ve 2 yıllık bir gazetecilik geçmişi olduğunu söyleyen Köse 15 yıldır hobi olarak eski eşyaları onarıp, yenileyerek farklı şekillerde kullanıyor. Ayrıca 25 yıldır da deniz kenarından topladığı taşları peri bacaları ve mantarı andırır şekillere sokarak değerlendiren Köse, bu tarz şeylerin insanların bakış açısı ile alakalı olduğunu belirtiyor. Atılan, birisi için bir şey ifade etmeyen eşyaları eskiciden alıp biriktirdiğini belirten Köse, sonunda ne olabileceğini o anda karar verdiğini ve yapmaya başladığını söylüyor. Ortaya birden fazla kullanılacak şeylerin çıktığını ifade eden Köse, “Örneğin bir otelden atılan bir bar sandalyesinin üzerini aldım. Onardım, boyadım. Üzerine bir sehpa yapacağım. 15 yıldır bu hobimi devam ettiriyorum. Dikiş makinesinden bilgisayar masası yaptım. Yalnızca kaplaması bozuktu. Ona bir kaplama yaptım. Çocuklarımın kullanabileceği bir bilgisayar masası oldu. Makinesini üzerinden aldım. Sadece sehpa kaldı. Sehpa bildiğimiz bilgisayar masası oldu. Birçok amaçla da kullanılabilir. Bunu beş altı şekilde kullanıma dönüştürebilirim. Üzerine çok farklı masa yapabilirim veya üst kısmını açıyorum içki kadehlerinizi içine koyabileceğiniz bir seyyar bar da olabiliyor. Masanın altı da tekerlekli olduğu için istediğim yere götürebiliyorum” dedi.
İNSANLAR HÜR KALDIĞI ZAMAN BİR ŞEY ÜRETEBİLİYOR
Atölyesindeki taşları ise 25 yıldır topladığını ifade eden Köse, taşları sahillerde gezerken bulup biriktirdiğini belirtti. Taşların mantara ve peri bacalarına benzediğini söyleyen Köse, taşların çok farklı şekiller alabildiğini, insanların hür kaldığı zaman bir şeyler üretebildiğini söyledi. Köse, taşların vidalarla montelendiğini belirterek, “Taşlar aynı zamanda dönebiliyorlar. Bir bahçe duvarı için yapmıştım onları. Çok farklı bir bahçe duvarı olacak. Şimdi geçici olarak duruyorlar. Üst üste durmaları için deldim taşları. Merak eden insanlar da taşların nasıl dengede durduğunu soruyor. Çünkü onların dengede durma şansı yok. Hiçbir şekilde işlem yapılmamış taşlar hepsi. Doğada nasılsa şu anda da aynı şekilde duruyor. Sadece bir delik var. Taşları istediğiniz şekle sokabiliyorsunuz. Mesela bir tanesini Napolyon’un şapkasına benzetiyorlar. Ama onun üzerinde yapılan bir şey yok. Mesela bir ağaç kökünü de ejderhaya benzettim. Sadece ona bir göz çizdim. Bu benim bakış açımla alakalı. Ne gördüğünüze bağlı. Çoğu kişi buna canavar diyor. Ama önemli olan onu o gözle bakıp görmeniz. Bunlar sahilde deniz kenarında olan şeyler. Dalga vurdukça kökler çıkmış ortaya” dedi.
ARI KOVANINDAN ŞARAPLIK
Arı kovanından şaraplık da yaptığını belirten Köse, “Lapseki’nin dağlarında gezerken arı kovanını miadını doldurmuş vaziyette buldum. Kırılmış ve çatlamış durumda. Bir kapak gibiydi üstü. Arılar bunun içine petek yapıyorlarmış. Assos tarafında bir otel sahibi buna bayıldı. Şaraplık olarak kullanılacağını söyledim. 12 şişe şarap alıyor içi. Meşe ağacıyla fıçılarda durduğuna göre şişelendikten sonra da meşe ağacının içinde duracak”
DÜVENDEN SALINCAK
Düvenden salıncak da yaptığını belirten Köse yaptığı işlerin birkaç şekle girme şansının olduğunu söyledi. ‘O an için salıncak gerekliydi’ diyen Köse, “Onu bozdum. Küçük çocuklar vardı. Gidip salıncak yaptım. Herkes de gidip kullandı. Yine bu çok güzel içki masası olabilir. Bulduğum her şey kullanılabilecek ne varsa ahşap, sehpa vb. atılmış şeyleri kullanıyorum. Şekline göre de değişiyor. Elimde onu yapmak için makinelerim yoksa bir komşudan alabiliyorum” dedi.
ÜLKEMİZDE ESKİ EŞYALAR ATILIYOR
Eski eşyaları yenileme ilgisinin 1977 senesinde Fransa’da başladığını belirten Köse, o zamanlar çok fazla boş zamanı olduğunu, Fransa’da yaşlı insanların eski eşyalarını sattığı salonların bulunduğunu belirtti. Oradaki insanların eski eşyaları atmayarak değerlendirdiğini ve bundan çok etkilendiğini belirten Köse, “Burada ise eski eşyaları atıyorlar. Şimdi daha yeni yeni bu tür şeyler değer kazanmaya başladı. Bizde eskiyi atarlar. Üzerindeki işçiliği fark etmezler. Fransa’da çok zenginler, çok lüks restoranlar mutfaklarında bakır kullanırlar. Bizde bakırlar atıldı yerine naylonlar geldi. Benim de birçok bakırım var. Topluyorum onları. Onlar ömürsüz. Yüzyıllar da geçse aynı kalacak. Aldığınız bir sunta sehpa düştüğünde kırılıyor. Fransa’da 14 yıl kaldım. Gittiğimde 22 yaşımdaydım. Burada yaptıklarımı görünce insanlar hayretler içinde kalıyor. Bu tarz eşyalar Fransa’da çok normal karşılanıyor. Beğenmeyip atılan şeyleri topluyorlar. Bunun zenginlikle fakirlikle bir ilgili yok. Mesela bir profesörün evinde örs vardır. Ayakkabısının altına tamirini kendisi yapar. Duvar kâğıdını kendisi yapıyor. Bizim burada öyle bir şey yok. İnsanlar ‘Dededen kalmış şeyler kullanılır mı?’ deyip bırakıyorlar. Değerlendirmek, üretmek lazım” dedi.
Simge Özden