Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Acer Boğaz TV’de yayınlanan Gündem Özel Programında Gülçin Akın’ın sorularını yanıtladı. Acer, Eski Rektör Sedat Laçiner’in Rektör olması ile Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesine giren FETÖ/PDY terör yapılanmasını bir bir açıkladı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde 2011 yılında Rektör yardımcısı iken bu yapıyı fark ettiğini belirten Yücel Acer, yapının o dönemden bu döneme kadar yaptıkları çalışmalarla Güçlü oldukları 5 devlet üniversitesinden birisinin de Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi olduğunu söyledi.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Acer Boğaz TV’de katıldığı Güncel Özel Programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde 2011 yılından beridir yuvalanan FETÖ/PDY terör örgütü ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Rektör Yücel Acer İlk olarak darbe gecesi yaşadıklarını aktardı. Acer “15 Temmuz gecesinde vatandaşlarda olduğu gibi ilk etapta şaşkınlık yaşadığım bir gece olmuştu. Saat 22:00 civarında TV'de gördüğüm kadarı ile köprünün girişinde asker araçları vardı. Açıkçası bunu hala darbe girişimi olduğuna inanmadım. Çünkü ilk seyrettiğim anda çok net değildi. Daha sonra Cumhurbaşkanı telefon ile yayına bağlandı ve bir kalkışmadan bahsetti o zaman gerçek anlamda böyle bir durumun olduğunu düşündüm. O an aklıma gelen ilk soru Türk Silahlı Kuvvetleri bütün olarak mı, yoksa birilerimi bunu yapıyor? Sorusu oldu. TRT'de okutulan bildirgeye kadar kendi kafamda TSK'nın bütün olarak işin içinde olduğunu varsaydım ve askeri anlamda her yerin hareketleneceğini düşündüm. Fakat darbe bildirgesinde kullanılan o Yurtta Sulh konseyi konsepti bende bir soru işareti yarattı. Çünkü Genel Kurmayı ön plana çıkartan bir konsept değildi yurtta sulh konseyi. Cumhurbaşkanı yayına bağlanıp Halkı sokaklara davet ettiğinde benim de aklımda şüphesiz ki meydanda olmaktı. Yola çıkmadan önce birkaç kişiyi aradım 'ben meydana çıkıyorum' diyerekten. Onlardan biri de AK Parti Grup Başkan Vekili Bülent Turan'dı. O de 'Hocam ben de Küçükkuyu’ya geldim meydanda görüşürüz' dedi. Yarım saat sonra Bülent Turan, Vali, Kepez Belediye Başkanı ve birçok kişi vardı meydanda çok güzel bir manzaraydı benim bakış açıma göre. Doğrusu ben TSK'nın içinde bu yapının (FETÖ/PDY) bu derecede güçlendiğine dair bir bilgiye sahip değildim. Dolayısı ile beni en çok şaşırtan TSK'nın içerisinde böyle bir darbeyi uzun süredir planlayıp gerçekleştirebilecek kadar yapılanmış olmalarıydı. Neticede yapılan askeri hareketlilik sivilleri korkutabilir onun için ben meydanda bu kadar kalabalık insanları beklemiyordum. O gece bütün personelimize ve hocalarımıza SMS yolu ile ulaşıp bu darbe girişiminin karşısında olduğumuzu ilettim. O meydanda ne olursa olsun halk olarak beraber idik onun için çok memnun kaldım. Vali Beyin ofisinde yapılan çalışmaları da gördüm Özellikle Gelibolu Kolordu Komutanının darbe Karşıtı bu mücadeleyi destekleyici tavrına şahsen şahit oldum. O da şu anda 1. komutan oldu. O da Çanakkale bağlamında bizi çok mutlu eden gelişmelerdi. Orada ben halkın gücünü hissettim. Bir arkadaşım diyor ki 'Ankara'daki demokrasi nöbeti ile başka bir ilde yapılan demokrasi nöbetinin arasında fark var. çünkü Ankaralılar bu olayları yaşadılar' diyor. Çanakkale'de biz de o asker müdahalesi kısmını yaşamadık ama buradaki duruş da çok sağlam bir duruştu” dedi.
Rektörlük Dönemi
Rektörlük seçimlerinin çok sıkıntılı geçtiğini de dile getiren Acer “Üniversitede rektörlerin atanması oldukça hareketli bir dönemdir. Ama Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde bu süreç daha ağır geçti. Aday olduğum dönemde yaşadığımız sıkıntıların başında şüphesiz ki Türkiye'nin bugün daha net gördüğü bu paralel yapılanmalar sıkıntılar vermeye başlamıştı. Ama rektörlük seçim sürecinin de mutlaka hoş tarafları da var çünkü Üniversiteyi geliştirmek anlamında ortaya koyduğumuz projeleri hocalarımız ile fikir olarak paylaştığımız bir dönem, bazı muhasebelerin yapıldığı bir dönem. Bu anlamda da üniversite adına keyifli bir dönem oldu. Göreve başladıktan sonra yine işin güzel tarafı, üniversitenin gelişimi için akademik anlamda yapmaya çalıştığımız projeler oldu. Bunlar da benim heyecan duyduğum unsurlar. Fakat bunun kadar önemli olan bir meselemizde şüphesiz Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinin Türkiye'nin önünü kapatan bir unsur olduğu gibi kapatan, o unsurun ortadan kaldırılması için yaptığımız çalışmalar ve karşılaştığımız sıkıntılar oldu” dedi.
Yeterince Destek Alamadık
FETÖ Çetelerinin yardım kurumlarında da yuvalandığını bunun için yapı ile mücadele ederken yeterli destek alamadıklarını belirten Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektör Yücel Acer "Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi içerisinde çalışan bütün hocalar, personelimiz sıkıntıların farkındaydı. Çünkü onlar da bizzat yaşıyordu. O zamanlarda ben Rektör olarak çok farkındaydım problemlerin. Fakat 15 Temmuz sonrası ile karşılaştırdığımız zaman, aradaki fark ciddi anlamda göze çarpar. Çünkü Üniversite bile olsak belli yetkilerimiz var ve bu yetkiler böyle bir yapı ile mücadele için yetersiz kalıyordu. Ben hep şunu vurguladım 17 Aralık 2013 te bu yapının (FETÖ/PDY) gerçekleştirdiği ilk darbe girişimi idi. O zaman kullanılan yöntem yargı ve bazı savcılar idi. Onların girişimleri ile Hükümeti alaşağı etmek ve sistemi bütün olarak ele geçirmek süreciydi. O dönemin Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanımız haklı olarak defalarca 'bu bir darbe girişimidir' dedi. Fakat biz ülke olarak 'Darbe' denince aklımıza hep silahlı müdahale geldiği için bu kavram abartılı bir kavrammış gibi geldi bize. Bu yapıyı ben 2011 yılında Üniversitemizde fark ettim ve darbenin yapıldığını rahat olarak gören ve inanan birisiydim. Ama maalesef 2013 yılının sonundan beri, Türkiye'de bu algı yeterince yerleşmediği için mücadele eden kişi ve kurum sayısı maalesef sınırlı kaldı. Üniversitede biz yapmak istediklerimizin ancak bir kısmını yapabildik. Çünkü yeterince destek göremedik. Göremememizin de iki sebebi var . Birincisi bunun ciddiyetini kavrayamamak. Diğeri ise zaten size destek olmak isteyen kurumların içerisinde bu yapı var. Size yardım ediyormuş gibi gözüküp yardım etmiyorlar" dedi.
Dini İstismar Ederek Büyüdüler
FETÖ/PDY çetesinin halkın en çok hassasiyet gösterdiği dini istismar ederek geliştiğini vurgulayan rektör Yücel Acer “Benim gördüğüm kadarı ile bunların esasını oluşturan toplumumuzda birkaç unsur var. Bunlardan biri dini hassasiyetlerimiz. Bu hassasiyetimiz istismar edilmeye başlandı. Bunu istismar edebilecek yapılar, Türkiye'nin içinde bulunan yapılar değil. Bu derecede dini istismar eden yapılar kesinlikle dış bağlantılı. Ben Uluslararası İlişkiler Okumuş birisiyim Devlet hiyerarşisinden farklı olarak bu tür yöntemler ile birbirleri ile mücadele ederler. Çünkü Uluslar Arası İlişkiler bir yandan işbirliğidir bir yandan da birbirleri ile olan mücadeledir. Bu mücadeleler eskisinden farklı olarak, silah ile ekonomik yaptırımlar vasıtası ile olmaz. Onlar eskide kalmış yöntemler. Çünkü dünya o kadar iç içe geçti ki bu yaptırımların kime zarar verdiğini hesaplamak zor. Bazen yapan bile zarar görür. O yüzden güçlü devletler değer devletleri içerden bir takım yöntemler ile yönlendirmeye çalışırlar. Bu yapı (FETÖ/PDY)Türkiye'de çok masumane başlamış olabilir. Ama bu zaman ile kullanılır bir hale gelmiştir, çeşitli ülkelerin gözünde. Bu dini istismar ön planda kullanılan bir unsur. Diğer bir unsur ise, ben bu yapıya (FETÖ/PDY) bir çıkar ve istimal çetesi olarak baktım. Çünkü özellikle orta sınıf, alt sınıf kesimin çocuklarını alıp bunlara okul, barınma ve mezuniyetlerine doğru yönlendirmek, iş ve eş sağlamak noktasına giden bir itimat ve torpil çetesi bu. Böylece insanları içine çekip hapseden ve Minnettar bırakan bir sistem. Bu yüzden diyorum ki bu tür meselelerin çözebilmenin esasını biraz da kendimizi sorgulamak ile oluşturabiliriz. Türkiye çalışarak başarılar elde edebileceğimiz bir ülke. Türkiye'de destek ve torpil olmadan yükselemezsin algısı gerçeği yansıtmıyor. Bu anlayışı eleştirmemiz lazım. Birilerine dayanak zorunda hissettiğimiz zaman birilerin eline düşmüş oluyoruz” dedi.
Net Bir Tablonun Ortaya Çıkmaması Şaşırtıcı Değil
Rektör Yücel Acer Hükümetin bu güne kadar yaptığı tüm çalışmalarda net bir tablonun hala ortaya çıkmamasının şaşırtıcı olmadığını belirterek "Bir çeteyi sadece devlet kurumlarına girmiş gibi görmemek lazım. İş dünyasına, ticarete, eğitime sızmış bir çete ve burada da bir çıkar ağı oluşturulmuş. Bazı firmalar karı arttırmak için girmiş, bilmeyenler pişman edilmeye başlanmış, yani sadece devletten değil iş dünyasında ve toplumun çok enteresan yerlerinden bile bu yapı (FETÖ/PDY) çıkıyor. Hiçbir ülke böyle bir yapının, devletin veya toplumun bütün kesimlerine bu derecede sızmış olmasına asla seyirci kalmamalı. Şüphesiz bu yapı (FETÖ/PDY) ne PKK ne de başka bir örgüt benzer. Çünkü gerek PKK gerekse DH/KPC tespit edilmesi için daha kolay. Fakat bu tehdit öyle bir şey ki kolay tespit edilemez. Bu bir dernek değil ki sicilini açıp kim oraya üye olma gibi bir şey değil. Çok değişik bir yapı tespit edilmesi için devlet için bile zor. Tahmin ediyorum ki hükümet 2013 yılından bu yana kimler bu yapının içinde onu tespit ediyor ama net bir tablonun ortaya çıkmaması pek de şaşırtıcı değil. Öyle stratejiler ortaya koymuşlar ki bunların tespit edilip ortaya çıkarması gerçekten çok zor bir süreç. O anlamda bu yapı (FETÖ/PDY) ülkenin önündeki en büyük engeldir" dedi.
En Yakınlarımız Bile Bu Yapının Elemanı Çıktı
Yıllarca beraber çalıştıkları arkadaşlarının bile bu yapının (FETÖ/PDY) bir elemanı olmasının çok üzücü olduğunu belirten Rektör Acer "Ben akademik hayatıma 1994 yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde asistan olarak başladım. Ancak 6 yıl doktora tezim nedeni ile İngiltere’de kaldım döndüğümde. Akademisyen sayısının az olduğu, şartların daha zor olduğu dönemde çok yoğun ve iyi niyetle çalıştık. Yani bir şeye çok emek verdiğini zaman onu kedinize ait hissediyorsunuz. Çanakkale'nin de çok farklı özellikleri ver onun için buraya ısınmak ve kabul etmek çok daha kolay. Ben çok emek harcadığımı düşünüyorum bu üniversiteye. Bu emek tabi ki başka sebeplerle yaşanan sıkıntılar olmuştur ama, 2011'de biz gene Üniversiteyi daha da ileriye götüreceğiz diye rektörlük seçim sürecinde belli bir tercihlerde bulunmuşken sonra bir baktık ki böyle bir yapının (FETÖ/PDY) içine hapsolma aşamasına gelmişiz. Uzun süredir beraber çalıştığımız kişiler hiç ummadığımız halde yapının içinde olduğunu görüyoruz. Hiç abartmadan söylüyorum 7-8 yıl beraber çalıştığımız hocaların birde bu yapının (FETÖ/PDY) elemanı olduğunu görmüş ve şahit olmuşumdur. O anlamda çok büyük bir şok yaşamışımdır. Belli bir görüşünüz vardır iyi-kötü anlaşılır ama bu yapının elemanlarını en yakınınızdakini bile o saate kadar fark etmemişsiniz. Her problemde olduğu gibi ben de geri dönüp kendimi suçlamaya başladım nasıl oldu da böyle bir yapıyı fark etmedim. Çünkü bir dönem ben de Rektör yardımcısı olarak çalıştım ama bir an böyle bir yapının içinde buldum kendimi" dedi.
Onlardan Olmayan Görüşü Ne Olursa Olsun Eziyet Ettiler
Sedat Laçiner döneminde Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesine giren FETÖ/PDY yapılanmasının o dönemde kendilerini desteklemeyen hocaların çok eziyet gördüğünü dile getiren Rektör Yücel Acer, o dönemi şöyle anlattı "Bu yapıyı (FETÖ/PDY) fark edene kadar Üniversiteyi daha ileriye götürmek için yola çıkmışken, yani öyle bir yönetim kurduk, akademik yönü daha güçlü insanlar ile yola çıktık derken bir baktık belli yerlere getirilmeye çalışılan insanlar hep dışardan. Tabi ki dışarıdan insanlar getirilebilir. Örneğin; genel sekreter olarak çok değerli birisi vardır dışardan, katkı sağlayacağını düşünürdünüz getirirsiniz. Ama hem gene l sekreteri dışardan getiriyorsunuz hem de olur olmaz şekilde genel sekreterlik ile alakası olmayan kişileri getirirsiniz. Sonra daire başkanlarının tamamını dışardan getirmeye çalışırsınız. Mevcutlara baskı yapıp istifaya ya da emekliliğe zorluyorsunuz. Çok sayıda hocayı dışardan hızlı bir şekilde getiriyorsunuz ve ben Rektör yardımcısı olmama rağmen görüşüm alınmıyor. Rektör yardımcılığı dönemimde bunları dönemin rektörüne (Sedat Laçiner) de geniş toplantılarda söyledim ama hep inkar. Bana her seferinde 'nerden çıkartıyorsun böyle bir yapının olduğunu' dediler. Sonuç olarak etraftaki arkadaşlardan, baskı oluşturmak için destek beklersiniz ama bulamıyorsunuz kimseyi. Çünkü o dönemde kimse bu yapıdan rahatsız değildi. Yönetim içinde o dönem benim gibi düşünen iki kişi daha vardı ama hiçbir şeyi değiştirmeye gücümüz yetmedi. Yönetimin dışındaki hocalar da karşı çıkıyor. Fakat onlar ile ilgili de çeşitli iddialar ortaya atılarak, soruşturma açılıyor ve o kişi mahkum oluyor. Nasıl birisi ile ilgili iftiralar uydurulduğu, bazılarına ifade verdirildiğini gördük. Örneğin; savcılık biri ile ilgili takipsizlik kararı veriyor bir yıl sonra arada geçen bir yılda hazırlıklar yapılıyor o kişi ile ilgili bir yıl sonra tekrar bir soruşturma açılıyor yeni ifadeler verdiriliyor ve bu sefer mahkum ediliyor ve Üniversiteden uzaklaştırma cezası alıyor. Geriye bir seçenek kalıyor ya bu yapının içerisindesiniz ya da değilsiniz. O zaman da bana düşen istifa etmekti. Ama Üniversitemiz adına bir çok kişinin üzüldüğü bir dönemdi. Bunlar ile beraber hareket etmeyen siyasi yada dünya görüşü ne olursa olsun hep eziyet görmüştür" dedi.
Kütüphane Bir Reklamdı
Sedat Laçiner Rektörlüğü döneminde yapılan ve Çanakkale Savaşlarının 100. yılı için 1 Milyon kitap hedeflenen kütüphanenin söylenen rakam ile bağış ile alınan kitapların arasında sadece işe yaramaz kitapların yer aldığını dolayısı ile Kütüphanenin sadece bir reklam olduğunu belirten Rektör Yücel Acer "O dönemde Kütüphane çok konuşuldu. Ben o kütüphanenin bir reklamdan ibaret olduğunu defalarca söyledim. Bağış yapmak ile Üniversite kütüphanesinin büyümesi söz konusu değil. Bunlar çok komik yöntemler. Nitekim biz işin içerisine baktığımızda da söylenen rakamlar ile gerçekleşen rakamlar arasında sadece işe yaramaz kitaplar var. Şimdi bir Kütüphaneyi gerçek anlamda bir Üniversite Kütüphanesi haline getiriyoruz. İşte bu reklamlarla Kamuoyu oluşturmak, bunların en güçlü yönü. Rektörlük dönemimde bile hep saldırıya uğradık. Ama kalkıp da laf yetiştirme ekibi kurmadık. Çünkü bizim işimiz gücümüz var. Artı bir devlet kurumu bunların seviyesine inip Web sitesi ile laf yetiştirecek değil. Ancak benim şahsıma yönelik çok saldırı oldu. Üniversiteye saldırı oldu çoğuna da cevap vermedik. Tahmin ediyorum belli imajlar da oluşturmuşlardır. Oluşturmayı başarmış da olabilirler. Ben kendim için şöyle düşünüyorum Rektör olmadan önce bir Yücel Acer imajı vardır. Bir de 1,5 yıllık rektörlükten sonra eğer arada bir fark varsa ki muhtemelen vardır. Kötü anlamda da olabilir. Yani bunların yarattığı bir algı operasyonu etkisi olduğunu tahmin ediyorum. Çünkü farklı göstermek konusunda çok yetenekli olduklarını biliyoruz" dedi.
ÇOMÜ Güçlü Oldukları 5 Devlet Üniversitesinden Biriydi
FETÖ/PDY'nin en çok hakim oldukları beş devlet üniversitesinden birinin de Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi olduğunu belirten Rektör Yücel Acer "Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi bu yapının (FETÖ/PDY) en çok örgütlendiği Türkiye'deki beş devlet üniversitesinden birisi. En ok örgütlenendir demiyorum ama beş tanesinden bir tanesi kesin birçok veri bunu gösteriyor hem kadrolaşma anlamında hem de bir bütün olarak yönetimi ele geçirmiş olmaları anlamında. Geçmiş dönemde Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde idarecilik yapan bazı arkadaşlarımız masumdur. Çünkü onlar bulundukları pozisyonu terk etmemeye çalıştılar. Çünkü bazı makamları terk ettiğiniz zaman tamamen onlara vermiş oluyorsunuz. Örneğin; dekansınız ya da Yüksek Okulu Müdürüsünüz iyi-kötü mücadele edersiniz ama asıl karar organları onların elinde. Özellikle bazı kurumlarda bazı elemanların bulundurulması bağlamında ve nihai kararı verme anlamında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde yönetimi bir bütün olarak ele geçirmişti. Nitekim ben istifa edene kadar ki süreçte benim orda bulunmam (Rektör Yardımcılığı) onlar için ciddi rahatsızlıklar yarattı çünkü onların kararlarına itiraz etmem onların hoşuna gitmiyordu. Yönetsel anlamda güçlü oldukları devlet Üniversiteleri olmuştu Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi de bunlardan bir tanesi oldu. 15 Temmuz Darbe girişiminden sonra Türkiye'nin önündeki şans, Toplumun her kesimin bu yapının (FETÖ/PDY) farkına vardığı bir gece olmuştur. O açıdan hayırlı bir zamandır 15 Temmuz gecesi. Bu olayların ardından da söyledim. Böyle bir tehditle baş etmenin yolu gerçekten olağan üstü tedbirler alınmaktan geçer, olağan üstü hal ilan edilmesi ve hukukun kullanılması için hükümete verdiği yetkidir dedim. Bu sürecin başlaması o anlamda doğru bir süreçtir. 15 Temmuza kadar rektörlük yaptığımız dönemde nelerin elimizi kolumuzu bağladığını biz biliyoruz. Bunu Cumhurbaşkanımıza da şahsen ifade etmişimdir. Nelerin elimizi bağladığını o da biliyordu. Neden Üniversite olarak hedeflediğimiz noktalara tam olarak gelemiyoruz? Onların sebeplerini o da şüphesiz ki biliyordu. Cumhurbaşkanının bize hep desteği olmuştur. Çünkü bizim üniversitemizi en çok önemseyen kişidir. Hala da öyle olduğuna inanıyorum. 15 Temmuz'dan sonra bu tedbirleri uygulayabilme anlamında hukuki bir zemin oluşmuş oldu" dedi.
227 Öğretim Elemanı Açığa Alındı
Yücel Acer 15 Temmuz gecesinden bu yana 227 Öğretim elemanını açığa aldıklarını, FETÖ/PDY yapısı ile ilişkisi kesinleşen 62 Öğretim elemanını da YÖK'e bildirdiklerini söyledi. Acer "Son duruma baktığımız zaman bizler hemen herkesi tespit edip ortaya koyacak durumda değiliz. Çünkü bir taraftan da bize bazı veriler de geliyor. Onlar ile beraber değerlendirme yapıyoruz. Ama onların dışında esas biz kendi yaptığımız değerlendirmeler ile durumu tespit ediyoruz. Bizim için kolay oluyor çünkü biz zaten bu yapı ile uğraşıyorduk. O yüzden Darbe girişiminin gerçekleşmesinden sadece 10 gün sonra 159 Öğretim elemanını açığa alabildik. 159 Öğretim elemanının bu üniversitede olmasının Sakıncalı olduğunu zaten tespit etmiştik. Öbür tarafta şüphelendiklerimiz vardı onlar ile ilgili soruşturma ve incelemelerimiz devam ediyor. Şu anda geldiğimiz noktada 227 Öğretim elemanını açığa aldık. 69 Öğretim elemanı üzerinde de soruşturmamız devam ediyor henüz açığa almadık. Baktığımızda şu anda 280 kusur Öğretim elemanını soruşturma altında tutuyoruz. Bunlardan 227'si açığa alındı. Hiçbir Devlet Üniversitesinde bu rakam boyutunda bir soruşturma yapılmıyor. Bunu suçlamak için söylemiyorum ama bizdeki boyutu ve yürüttüğümüz mücadeleyi vurgulamak anlamında söylüyorum. Öğretim elemanları işin bir kısmını oluşturuyor çünkü bizim 1500'den fazla idari personelimiz var. Bunların içinde sürekli ve Sözleşmeli devlet kadrosunda çalışanlar var. Hizmet aldığımız şirket personelleri var ve bunların hepsini inceliyoruz. Şu an itibari ile 67 İdari personeli açığa aldık. 60 Kusurunu da sorguluyoruz. Biz bu yapının (FETÖ/PDY) hiçbir elemanı kalmadı diyene kadar bu soruşturmalar devam edecek. Şu an bu Üniversite ile ilişkisinin kesilmesinden emin olduğumuz 62 Öğretim elemanını YÖK'e bildirdik. Tahmin ediyorum bir hafta sonra ada bu kadar elemanın daha Üniversite ile ilişkisi kesilecek. Bunların yanı sıra şirket personelini de inceliyoruz ve bugün itibarı ile 42 şirket çalışanının Üniversiteden atılmasını ilgili şirketlerden talep ettik. İnceleme için iki tane beşer kişiliklerden oluşan komisyon kurduk. Bir komisyon profesörlerden oluşuyor ve bu komisyon Akademik kadroyu soruşturuyor. Diğer Komisyon ise idari personeli soruşturuyor. Bizim hedefimiz Türkiye'nin önündeki en büyük tehdidi ortadan kaldırmaktır. Nasıl ki 15 temmuz gecesi halkımız tankın önüne yatıp çanını ortaya koyarak mücadeleyi yürütmüşse bize de düşen şey bu mücadeleyi hakkı ile yürütmektir" dedi.
Bir Taraftan Temizlerken Bir Taraftan İçimize Almamamız Lazım
Boşalan personelin yerine getirilecek yeni personele de çok dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Yücel Acer "İdari personel de dahil. Ben Rektörlük yaptığım dönemde bu yapının (FETÖ/PDY) elemanı olarak hareket eden kişilerin Üniversiteye gerçek anlamda gönüllü bir şekilde katkı vermediğine şahit oldum. Tıp Fakültesi ve Araştırma Hastanemiz hep şikayet ettiğimiz ama dışarıya yansıtmadığımız bir şey. Beklediğimiz performansı göstermemeleri. Bu yapıya(FETÖ/PDY) ait olduğunu bildiğimiz Üç Daire başkanı ile mahkeme kararları gereği Rektör olarak çalışmak zorunda kaldım. En etkisiz daire başkanlıkları haline getirdik ama ne oldu o daire başkanları yüzünden daireleri işleyemez hale getirdiler. Bunlar Üniversitemizin performansı açısından ciddi yara açmayacağına inanıyorum. Ama mevcut hocalarımız biraz daha çalışacaklar ki buna tüm hocalarımız hazır. İnanıyorum ki Hükümetimiz boşalan akademik kadroların doldurulması için gerekli zemini hazırlayacaktır ama şunu özellikle vurgulamam gerekir bir yandan temizlerken öbür tarafta akademik kadroya kazandırılacaklarımızı da aynı süzgeçten geçirmemiz lazım. Yani bir yandan temizlerken bir yandan da içimize almayalım" dedi.
En Çok Akademisyen İktisadi idari Bilimler Fakültesinde Açığa Alındı
Açığa almanın en çok İktisadi ve idari Bilimler Fakültesinden olduğunu belirten Rektör Yücel Acer "Biade iki tane İktisadi idari Bilimler Fakültesi vardı biri Biga'da orada açığa aldığımız hoca sayısı çok az çünkü orada kadrolaşma olmamıştı. Oradan bazıları buraya getirildi buradaki İktisadi, İdari Bilimler Fakültesi benim dönemimde Siyasi Bilimler Fakültesi oldu. Orada çok açığa alma oldu. Çünkü geçmiş dönemden kurulan bir kadrolaşma olduğu için burada açığa alınan hoca sayısı fazla hatta Üniversite ile ilişkisi kesilmesi anlamında talep ettiğimiz hocaların da burada önemli sayısı var. Zaten bizim dönemimizde oraya getirilen bazı hocalar vardı onlar o eksikliği kapatacaktır. Burada zaten sadece üç bölümde öğrenci var bu öğrencilerin eğitimlerini sürdürebilmeleri için de İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde yeterince hocamız var. Dolayısı ile Öğrencilerimiz hiç endişe etmesinler" dedi.
11 Bin Kontenjan İlk Etapta %97 Doldu
Bu yıl için belirlenen kontenjanın ilk etapta %97 dolduğunu bunların çoğunun da başarılı öğrenciler olduğunu belirten Rektör Yücel Acer "Geçen Yıl 10 Bin civarında kontenjanımız varken bu sene 11 bin kontenjanımız oldu. ilk tercihlerde bu 11 bin kontenjanın 10 bin 500'ü yani %97'si dolmuş oldu. Bu her üniversitenin başarabildiği bir şey değil. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinin bir tercih edilme sorunu yok üstelik Üniversite tarihimizde ilk defa Lise birincileri seviyesinde en çok lise birincisi alan üniversite olduk. 83 Lise birincisi bizim Üniversitemizi tercih ederek yerleşmiş oldu. ilk 1000 öğrenci arasında 6 tane öğrenci üniversitemize yerleşti. öte yandan bizi tercih edilen bölgeler anlamında baktığımız zaman Marmara bölgesi 1. sırada. Marmara Bölgesinden 11 bin kontenjanın 3 bin 900' e yakını Marmara bölgesinden gelen öğrencilere ait. Üniversitenin geçmiş imajına rağmen önümüz çok daha açık" dedi.
Kaynak: Haber Merkezi