Dağ silsilesi Marmara ile Ege’yi birbirinden ayıran 40 km’lik bir uzunluğa sahip. Dede, Kaz, Eybek, Gürgen, Kocakatran, Küçükkatran ve Susuz gibi farklı dağlardan oluşan bölgenin Edremit sınırları içerisindeki 22 bin hektarlık bölümü ‘Kazdağları Milli Parkı’nda yer alıyor. Şu sıcak günlerde püfür püfür bir haftasonu için oldukça ideal Kaz Dağları. Önceki hafta sonu bizzat denedim. Gezilecek yerler listesi uzun. Ama en güzel beşi şöyleydi...
Buz gibi suda yürüyün
SUTÜVEN ŞELALESİ
Altı kişilik ekiple arazi aracımıza atlayarak Kazdağları’na doğru yol alıyoruz. İlk önce Kızılkeçeli Köyü’nde Pınarbaşı piknik alanındaki asırlık çınar ağacı karşılıyor bizi. 850 yaşında ve 30 metre uzunluğunda bölgedeki en yaşlı anıt ağacı... Sonra tepeye doğru yol alarak Sutüven Şelalesi’ne geliyoruz. Şelalenin olduğu mesire alanına giriş 5 TL. Haftasonu olduğu için günübirlik geziler revaçta. Şelale, Sarıkız Yaylası’ndan doğan, Kızılkeçeli çayı üzerinde yer alıyor. Sutüven, ‘Sıçrayan Su’ demek. Büyüleyici bir görüntüsü var. Patika yollardan geçerek şelalenin döküldüğü yere vardığımızda buz gibi suda yürümenin hazzı başkaydı. Bölgede açık ateş yakmak, balık tutmak yasak. İlla “Yeşilliklerin içinde piknik yapmalıyım” derseniz masalar ve mangal istasyonları bulunuyor. Bana sorarsanık piknikten vazgeçin, gözleme evlerindeki gözlemelerin tadı enfes...
Ölümsüz bir aşk hikâyesi
HASANBOĞULDU GÖLÜ
Şelale sonrası yine aynı çay üzerindeki Hasanboğuldu Gölü’ne geliyoruz. Aslında göl demek biraz abartı olur. Çay sularının biraz daha fazla bir alanda birikerek oluşturduğu küçük bir gölet. Adı kötü sonla biten bir aşk hikâyesinden geliyor. Ovalı Hasan’ın Obalı Emine’ye kavuşmak için sırtında taşıdığı tuz çuvalıyla göle düşüp hayatını kaybetmesi, gölün adını ortaya çıkarıyor; Hasanboğuldu... Hatta Sabahattin Ali’nin bu aşk için yazdığı bir de şiir var. “Uzaklardan sesin aldım Çevreni derede buldum Nereye gittiğin bildim Hasanım arkandan geldim...”
Suyun berraklığı, turkuvaz rengi, kayaların üstünden akıp giden dere ve yeşilin maviyle karışımı harika. Yalnız göle girmek yasak olmasına rağmen yine her zaman ki gibi bu kurala uyulmuyor. Göl dönüşü köy pazarında hasret kaldığımız organik ürünler satılıyor. Doğal sızma yağlar, zeytinler, ballar, peynirler... En güzeli ise dağ çilekleri, tadına mutlaka bakmalısınız.
Sessizlik arayanlara...
ADATEPE KÖYÜ
Göl ve şeladen sonra rota, Kaz Dağları ve Edremit Körfezi manzarasına hâkim bir konumda bulunan Adatepe... Cumhuriyet öncesinde zeytin ve hayvancılıkla uğraşan Rum ve Türk ailelerinin yaşadığı bir köy... Mübadele ile birlikte Rumlar köyden ayrılmış. Sadece Türkler kalmış. Köy mimari olarak taş yapı geleneğine sahip. O kadar sessiz ki, yere iğne atsanız sesini duyarsınız. Sessizik güzel ama bu kadarı beni pek de sarmadı. Ama şehir gürültüsünden uzaklaşmak ve biraz huzur arayanlar için burası biçilmiş kaftan. Ayrıca köy, sit alanı içinde bulunduğundan Türkiye’nin en iyi korunmuş köylerinden de biri. En yaşlı bina 250 yaşında... Köyün batı tarafında Roma Dönemi’ne ait buluntular da yer alıyor. Beni en çok etkileyen Küçükkuyu’da bulunan Adatepe Zeytin Yağı Müzesi oldu. Zeytinyağının yolculuğuna tanıklık etmek için mutlaka gidilmeli.
Etkileyici Edremit manzarası
ZEUS ALTARI
Adatepe’yi gezdikten sonra köyün çıkışında bulunan Zeus Altarı göz kırpıyor bize... 800 metrelik engebeli zorlu yolu yürüdüğümüzde olağanüstü bir manzaraya sahip bir tepeye varıyoruz. Burası Zeus ile Hera’nın aşkına da şahit olmuş Gargaran Dağı’ndaki altar... Merdivenleri ağır ağır çıktığımda tüm Edremit Körfezi ayaklarımın altındaydı. İnsan burada kendini dünyanın hâkimi gibi hissediyor. Altarda taş duvarlarla örülen küçük bir oda kadar olan bir de sarnıç yer alıyor. İçinde su bulunan sarnıç, halk arasında ‘Zeus Mağarası’ olarak da biliniyor. Sarnıca inen taş merdiven yıkılmış durumda. Bu nedenle atılacak her adımda dikkatli olmak şart. En dikkat çekici olan ise Zeus Altarı’nın yanında Çanakkale Savaşı’na katılan ‘Erdem Dede Yatırı’nın bulunması... Burası hem güzel manzaranın tadına varmak hem de tarihte yolculuğa çıkmak için çok özel bir yer.
Kurtarılmış bölge
YEŞİLYURT KÖYÜ
Zeus altarından sonra son durağımız olan Yeşilyurt Köyü’ne geliyoruz. Ayvacık ilçesine 21 km. uzaklıkta, Kazdağları’nın eteklerinde yer alıyor. Köyün yakınında bulunan Nusratlı’dan çıkarılan taşlarla yapılmış evler doğayla uyum içerisinde. Burası da Adatepe gibi sit alanı olduğu için artık yeni ev yapılmıyor. Ama birçok eski ev restore edilmiş. Sessiz ortalık. Özetle kurtarılmış bölge... Köy girişindeki Yazgara Mola kafenin otlu dondurmaları enfes. Özellikle tarçın, kekik ve zencefil karışımı çok güzel. Bir topu 2.5 TL. Son zamanlarda köydeki taş evler çok değerlenmiş ve bir kısmı butik otel olarak yenilenerek tekrar açmış kapılarını.
NEREDE KALINIR
- Ramada Resort Kazdağları & Termal Otel, dağ, deniz ve termalden oluşan üç turizm ürününün bir arada bulunduğu Güre’de yer alıyor. Avlusu, SPA’sı ve açık büfesi çok hoş. Oda fiyatları 300 liradan başlıyor. Otelin en güzel hizmeti 4x4’lerle Kazdağları safari turu... Fiyatı 75 lira. Ayrıca her ay otelde Yoga Academy’in düzenlediği yoga festivali de yapılıyor.
- Öngen Country Hotel, Kazdağı’nın batı kısmı Yeşilyurt Köyü’nde yer alıyor. Çam ve zeytin ormanları içinden yüzünü Ege denizi ve Kazdağı’na dönmüş, çok güzel bir manzaraya sahip. Oda fiyatları 200 liradan başlıyor. Özellikle otel sahibi Mehmer Öngen, kendini Yeşilyurt köyüne adamış eski yerlilerinden. Gittiğinizde mutlaka kendisine köyü sorun. Bıkmadan usanmadan sizi tarihte koca bir yolculuğa çıkaracaktır.
Kaynak: Haber Merkezi