Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak’ın ‘OHAL dönemindeki KHK’ların Anayasa Mahkemesine götürülemeyeceğini’ ifade etmesini eleştiren CHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Özgür Özel, kimsenin kendini Anayasa Mahkemesinin yerine koymaması gerektiğini söyledi. Özel, CHP olarak OHAL konusunu ve süresini aşan her KHK’yı 60’ıncı gününden itibaren Anayasa Mahkemesine götüreceklerini ve bunun demokrasi adına bir görev ve hak olduğunu söyledi. 
 
CHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Özgür Özel Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak’ın OHAL döneminde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin (KHK) Anayasa Mahkemesine götürülemeyeceğini dile getirmesine tepki gösterdi.
 
Hem konusu hem süresi aşıldı
Kaynak’ı yaptığı açıklamadan dolayı eleştiren Özel, “Başbakan Yardımcısı Sayın Veysi Kaynak yapmış olduğu bir açıklamada OHAL dönemindeki KHK’ların Anayasa Mahkemesine götürülemeyeceğini ifade etmiş. Bu ifadesi tamamen gerçeklerden uzak. Sayın Kaynak ya bir bilgi eksikliğine sahip ya da gerçekleri biliyor ama vatandaşa doğruları söylemiyor. Çünkü Anayasa Mahkemesi 1990 yılında verdiği iki ayrı karar ve 2003 yılında vermiş olduğu bir başka kararla olağanüstü dönemlerdeki KHK’ların Anayasa’daki Olağanüstü Hal dönemi ile ilgili sınırlar içinde kalıp kalmadığı yönünde 3 tür denetim yapabileceğini çok açıkça ifade etti. Birincisi OHAL’de çıkan KHK’ların OHAL konusuyla sınırlı olup olmadığını denetleyebiliyor. İkincisi uygulamaların OHAL süresiyle ilgili olup olmadığını denetliyor. Üçüncüsü de OHAL bölgesiyle sınırlı olup olmadığını denetliyor. Türkiye’de OHAL bütün ülkede ilan edildiği için bölgeyle ilgili bir sıkıntı yok. Ancak ilk baştan beri çıkan KHK’larda ki ilk KHK Sayın Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi mutabakatla çıktığı için o konuda bir tasarrufumuz yok. Ama onun dışında çıkan tüm KHK’larda OHAL’in konusu da aşılmış durumdadır, OHAL’in süresi de aşılmış durumdadır” dedi.
 
Başbakan sözünü tutmalı
Çıkarılan OHAL’in FETÖ ile mücadele etmek için çıkarıldığını ve 3 ay süreyle sınırlandırıldığını hatırlatan Özel, “Düşünün ki FETÖ örgütüyle mücadele etmek için ilan edilmiş bir olağanüstü halden bahsediyoruz. Ama bu sırada 3 ay süreyle OHAL ilan ediyorsunuz öğrencileri, hem de hiç ilgisi olmayan sadece kurucuları arasında olduğu ya da özel vakıf üniversitesi olduğu ama puanla yerleşmiş kendisinin hiç ilgisi olmayan öğrencileri okulsuz bırakıyorsunuz, o okulları kapatıyorsunuz, askeri okulları kapatıyorsunuz, eğitimini tamamlamış, rütbe takmayı bekleyen subay-astsubayı tamamen okulsuz ve mesleksiz bırakıyorsunuz ve bunları 3 aylığına yapmıyorsunuz. Bu insanların hayatları sonuna kadar etkilenecek. Bunun süre bakımından Anayasaya uygun olduğu nasıl iddia edilebilir? Ya da FETÖ ile mücadele için yapılmış olan OHAL ilanında ilgili ilgisiz her konuyla ilgili düzenlemeler yapılıyor. Açıkça söyleyeyim Sayın Başbakan Yardımcısı meclisi kapatıp yasama organı yerine yürütme organı çalışmasının haz ve şehveti içerisinde şimdi de kendisini yargının yerine koymuş. Anayasa Mahkemesinin yerine düşünüyor, yerine konuşuyor. Oysa ki Cumhuriyet Halk Partisi bu konudaki uyarılarını yaptı. Açıkça söyleyelim Sayın Genel Başkanımız Başbakanı ilk günden beri uyarıyor. Başbakan da diyor ki ‘Bu konuyu inceleyeceğiz ve Anayasal sınırları aşan düzenlemeleri iptal edeceğiz.’ Biz her düzenlemeyi 60’ıncı gününe kadar bekliyoruz. Başbakan dediğini yaptı, sözünü tuttu tuttu, tutmadı 60’ıncı günü gelen KHK’yı Anayasa Mahkemesine götürürüz. İlk günden itibaren götürürüz. Ama Türkiye’nin bu dönemde ihtiyaç duyduğu diyalog ortamına imkan tanımak için uyarılarımızı yapıyoruz ama yasal sürenin son gününe geldiğinde de kimse bunları Anayasa Mahkemesine CHP niye götürdü demesin. Niye götürüyor? Çünkü Anayasaya başvuru ana muhalefet partisi için bir hak olmanın yanında hak olmaktan öte bir görev de. Eğer bir anayasaya aykırılık tespit ediyorsanız bunu götürmek zorundayız. Gitmemesi mümkün. Başbakan sözünü tutsun, Anayasa Mahkemesine gitmeyelim. Ama sözünüzü tutmayacaksınız, anayasayı aşacaksınız, hukuk sınırlarını aşacaksınız ondan sonra da Anayasa Mahkemesine gitmesinler ya da gidemezler. Kimse Anayasa Mahkemesinin yerine kendini koyup da geçmişteki kararlarını görmezden gelmesin. Biz Anayasa Mahkemesinin anayasaya uygun, hukuka uygun bir karar vereceğini, bu kararıyla kendisinin yürütme organının tahakkümünde olmadığını da göstereceğini, kendisini yürütme organından bağımsızlaştıracak bir kararı vereceğine inanıyoruz” diye konuştu.
 
Anayasa Mahkemesine gitmeyebiliriz
Başbakanın verdiği sözleri yerine getirmesi halinde Anayasa Mahkemesine gitmeyebileceklerini kaydeden Özel şunları söyledi:“ Bu konuda anayasaya uygunluk açısından KHK’ların, KHK konusu ile sınırlı olup olmadığını, süresiyle OHAL’in sınırlı olup olmadığı yönünde gerekli hazırlıklarımızı yapacağız ve başvuruda bulunacağız ama Sayın Başbakanla, Sayın Genel Başkanımızın bayram sonrası yapacakları bir görüşmede de dile gelecek olan bu konularda o güne kadar hükümet, Başbakanın da kabul ettiği hatalarından dönerse, Cumhurbaşkanının ‘At izi it izine karışıyor’ diye nitelendirdiği konu ve kurunun yanında yaşın da yanmasını engelleyecek düzenlemeler ve hukuka anayasaya uygunluk sağlanırsa o zaman konu yeniden gözden geçirilir ve Anayasa Mahkemesine gitmenin bir gereği kalmayabilir.”
 
Darbecilerin de darbenin de kökünü kazıyalım
Yaşanan darbe girişimine tüm milletçe karşı konulduğunu hatırlatan Özel açıklamasını şöyle tamamladı:“ Bu ülke 15 Temmuz günü darbeye hep beraber direndi, parlamentoya kadar direndik. Bombalar altında kapalı parlamentoyu açtık, ertesi gün özel oturumda tüm parlamento birlikteydik, tüm liderler ortak bildiriye imza attı. O vakitten sonra meclisi kapatmak, meclis yerine yasaları hükümetten çıkarmak, kuvvetler ayrılığını ayaklar altına almaktır ve maalesef bugün kullanılan yetki anayasadan kaynaklanan bir yetki değildir. Bugün kullanılan yetki 2011-2013 döneminde anayasa uzlaşma komisyonuna Adalet ve Kalkınma Partisinin teklif edip, masanın dağılmasına sebebiyet veren başkanlık sistemi ve başkanlık kararnamesidir. Bugün fiilen sarayda toplanıyorlar, bakanları topluyorlar ve bir başkanlık kararnamesi adeta çıkararak ülkeyi saraydan yönetmeye çalışıyorlar. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bırakın ülke her geçen gün biraz daha otoriter bir rejime doğru giderken, insan hakları ihlal edilirken birileri de demokrasiyi savunsun, hukukun üstünlüğünü savunsun. Darbeyle mücadelede hükümeti hukuka davet etmek ülkeye büyük bir iyiliktir. Darbeyle mücadelede hukuku çiğnerseniz, insan haklarını ihlal ederseniz, anayasayı görmezden gelirseniz bu en çok darbecilerin işine gelir. Bu yüzden darbe mücadelesinin hukuk alanına çekmek, darbe mücadelesinde meclisi etkin kılmak ve hukuk denetimiyle vicdan denetimiyle darbeyle mücadele etmek Türkiye’yi bir daha darbelerden uzak tutacak tek şeydir. Yoksa size şunu söylerler; AKP olarak siz darbeye karşı değil misiniz? Siz Fetullah Gülen’in darbe yapmasına karşıymışsınız. Ama onun yerine siz bir sivil darbe yapmak ve belki de bu sivil darbe yüzünden ülkede geleceğe dönük olarak bir daha darbelerin tekrarlanmama imkanını ortadan kaldırma gibi bir hatada bulunuyorsunuz. Gelin darbecilerin de darbenin de kökünü kazıyalım. Bunun için hep birlikte olalım, hukuka sarılarım, evrensel insan haklarına saygılı olalım, anayasayı çiğnemeyelim.”
 


Kaynak: İHA