Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener,  koronavirüs ile mücadelede ikinci dalganın önlenmesine ilişkin yaptığı açıklamalarda bulundu.

Koronavirüs ile mücadelede normalleşme sürecinin başladığı dönemlerde, iyileşen hasta sayısı artamaya devam ediyor.  Sosyal medya hesabından virüsün çıktığı ilk günden beri önemli bilgiler paylaşan ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, bilgilendirmelerine devam ediyor. Şener,  normalleşme sürecinin başladığı bu dönemlerde ikinci dalganın önlenmesi için yapılması gerekenleri sıraladı.
 
Doç. Dr. Alper Şener, yaptığı açıklamada,  “Toplumun yüzde 50-60’ının bağışık olması gerekir. Yapılan toplumsal Serolojik (Ig G)taramalarda ( örneklem ile) yüzde 2,5 - 15 arasında bulundu. Yani istenilen oranda toplumsal bağışıklık olmuyor; çünkü sağlık sistemini korumak ve mortaliteyi düşük tutmak için ‘sürü bağışıklığı yapamıyorsunuz, yada virüsün bazı henüz bilinmeyen özellikleri de olabilir. TTT stratejisinin önemli burada ortaya çıkıyor. Çünkü 2. dalga riskini azaltmak için ( yok etmek için) enfekte bir kişinin temas ettiği kişilerin yüzde 70-90’ına ulaşıp, test edip, izleyip, izole edilmesi gerekir. Test et, Teması takip et , İzle/ İzole et stratejisini sahada iyi uygulamak gereklidir. İlk basamak olan TEST ET- peki hangi test? PCR, hızlıı PCR, hızlı Ag, Hızlı Antikor (Ig M+/- Ig G) ELISA ( Ig G). Tüm bunlar içinde en uygunu PCR testleri gibi görünüyor. Ama çok önemli bir kaç sorun var. PCR testi sadece o anı gösterir.  Maliyetlidir. Ciddi insan kaynağı ister. Çözüm; hızlı PCR testlerinde tek örnek otomatize 30 dakikada sonuç; ID Now COVID 19 veya Xpress SARS Co-2 gibi yada geliştirecekler gibi İkinci basamak teması takip et. Bunu Kore gibi CCTVler ile ( kapalı devre sistemler) yada aplikasyonlara yerleştirilen izleme Sistemleri ile yada bizim gibi insan gücü ile yapabilirsiniz.  Üçüncü basamak izle/izole et.        Yani temaslı izleminde ister test edersiniz, ister sadece izlersiniz. Yada hepsini yapıp, üstüne izole edersiniz...Türkiye bu üçünü de yapıyor” ifadelerini kullandı.
 
 
 
SAĞLIK ALANINDA İŞ GÜCÜNÜN KORUNMASININ ÖNEMİ ORTAYA ÇIKTI


Yeni normal hakkında bilgi veren Şener, “Yeni normal seçenekleri; Sadece 15 genomu olan bir virüsün dünyayı bu kadar değiştirmesi mümkün mü? Kimse bu salgının 6 yıl yada 60 yıl iz bırakacağını söyleyemez ama değişimler var. Mesela Öğrenme hızı çok değişti; ortalama bir çalışmanın 17 yıl sistemde ilgi çektiğini biliriz. Bu dönemde süre haftalara indi.  Standartların değeri ortaya çıktı. Klinik yaklaşımlar veya klinik özerklik artık pek mümkün değil gibi çünkü sonuçları kötü. Sağlık alanında iş gücünün korunmasının önemi ortaya çıktı. Fiziksel ve psikolojik olarak sağlıklı bir iş gücü olmadan, mükemmel sağlık hizmeti mümkün değildir. Sanal sağlık hizmeti neden olmasın? TELETIP ilk başta Hipokrat’tan beri yüz yüze hasta gören hekimlere çok tuhaf geldi ama bunun mümkün ve gerekli olduğunu gördük. Salgın, Halk Sağlığı anlamında tehditlerine hazırlığın zayıf olduğunu gösterdi...(ABD için) Sağlık alanında eşitsizliği bize gösterdi; Chicago’da nüfusun  yüzde 30’u Afro- Amerikalı ama ölümlerin yüzde 68’ini oluşturuyor. Wisconsin’de nüfusun yüzde 6’sı Afro- Amerikalı ama ölümlerin yüzde 50’sini oluşturuyorlar. ABD ve küresel olarak en önemli sorun; artık sağlam- cömert -adaletli bir sosyal güvenlik sistemi gereklidir. Bu insan sağlığı ve refahı için şimdiye kadar yapılabilecek herhangi bir aşı veya mucize ilaçtan daha fazlasını başaracaktır. Sağlık hizmetini alanlarda- sıradan vatandaşta bilinçlenme gerçekleşmeden; şüphe hep olacaktır ve buda belirlenen önlemlere uyumu azaltmaktadır. Her şeyden de önemlisi ABD’de sağlık alanında refah ve erişim fırsatlarının adil ve eşit bir şekilde yeniden dağıtılmasının zamanı değil midir? Bu virüs ve sıradakiler buna bir yanıt bekliyor? Sağlık sisteminin sağlamlığı test edildi, onaylandı” dedi.
 
UYUM SAĞLADIĞIMIZ SÜRECE SAĞLIKLI VE KOVİD-19’SUZ GÜNLER ÇOK YAKIN


Normalleşme sürecinde dikkat edilmesi gerekenleri yineleyen Şener, “Maske bir bariyerdir, geçirgenliğinde bu kadar takıntıya gerek yok. Geçirgenlik-FFP3 (N99) veya FFP2 (N95) olup olmaması sadece sağlık personelinin 1 metreden  yakın işlem yapacağı zaman önerilir. Yani normalde hastanede bile hastaya yakın işlem yapmıyorsak cerrahi maske takıyoruz. Nano maske/ bez maske- tek dezavantajı burun bandı olmaması. Yıkanabilmesi avantaj. Cerrahi maske- burun bandı var, tek kullanımlık- ıslandığı anda değişmeli- kolonya vs ile dezenfekte olmaz...yıkanmaz. Sosyal mesafe/ fiziksel mesafe durağan durumda 1.5-2metredir, hareket anında 3m’de tutmakta yarar var. Açık alanlar güvenilir. Bence park, bahçe, sahil gezilebilir olmalı. Çünkü hareketsiz kalmanın başka sağlık sorunlarına da sebep olduğunu unutmayalım. Piknik alanları-Sahil ve plajlar için düzenleme yapmak lazım. Mesafe 1.5-2 metre olmalı. Yapılamadığı yerde perde gibi bariyer. Güneşlenmek iyidir, D vitamini. Bir süreliğine kır düğünü modası olacak gibi. Bunlara uyum sağladığımız sürece sağlıklı ve kovid-19’suz günler çok yakın” diye konuştu.
 MASKE KULLANIMI DİĞER ÖNEMLİ BULAŞI ÖNLEYEN ETKİLİ YÖNTEMLERDİR


 
Doç. Dr. Alper Şener, koronavirüs damlacık yoluyla bulaştığını söyleyerek,  Aslında her kış döneminde gördüğümüz bir virüs olan korona ailesinin sıradan bir üyesi iken, geçirdiği değişim ile ölümcül ve daha bulaşıcı bir hal almıştır. Kuluçka dönemi ortalama (2-27 gün) 14 gündür. Bu bulaş sonrası önce boğaza yerleşen virüs; ateş, halsizlik, boğaz ağrısı yapar. Sonrasında akciğerde yaygın zatürre yaparak solunum sıkıntısı ve kuru öksürük ile kendini belli eder. Damlacık yolunda aksırma, hapşırma veya konuşma anında ağzınızdan çıkan virüs damlaları karşınızdaki kişiye ağız yolu ile geçer. Yakın mesafede konuşmak ve yüz yüze temasta bulaş ihtimali artar. Güvenli sosyal mesafe 2 metredir. Ayrıca cansız yüzeye bulaşan solunum sekresyonu fark edilmeden alınarak el-ağız teması ile alınması da sık olur. Bu grupta özellikle gün içinde sık el-ağız sirkülasyonu olan sigara içicileri özel bir risk grubudur. Bunu önlemek içinde aralıklı el yıkama veya bir dezenfektan ile el hijyeni yapmak önerilir. Öksürürken, hapşırırken ağzımızı kapatmak ve maske kullanımı diğer önemli bulaşı önleyen etkili yöntemlerdir. ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesinde hasta tedavileri ve tedavi süreçleri nasıl ilerlemektedir? Ne tip tedaviler uygulanmaktadır? Hastanemiz İl Pandemi Hastanesi ilan edildiği 23.03.2020 tarihinden beri tüm ilde bu hastaların takip ve tedavisini üstlenmektedir. Acil servise başvuran veya başka kurumlardan sevk edilen hastalar üç farklı kategoride takip ve tedavi edilmektedir. Birinci grupta genel durumları daha iyi, kısmi akciğer tutulumu olanlar, ikinci grupta genel durumu stabil olmayan, ileri derecede akciğer tutulumu olan ama solunum desteğine ihtiyaç duyulmayanlar takip/tedavi edilmektedir. Üçüncü grupta yatan hastalar ise yoğun bakım desteğine ihtiyacı olup, solunum destek ünitesine bağlanan hastalardır. Hastanemizde bu hastaların ihtiyacı olan her türlü tetkik ve tedavi yapılabilmektedir. Tanı için PCR testi ve BT ile görüntüleme yapılmaktadır. Tedavi aşamasında Sağlık Bakanlığı Rehberleri doğrultusunda ilaç tedavisi ve takipleri yapılmaktadır. Plazma tedavisi de uygulanan ileri düzey tedavilerden biridir” ifadelerini kullandı
OĞUM BAKIM YATAKLARIMIZIN NEREDEYSE YARIYA YAKINI ANCAK DOLDU
Koronavirüsle mücadelede Çanakkale’nin iyi bir durumda olduğunu söyleyen Şener, “ İyiliği ve kötülüğü neye göre kıyaslanmalı? Öncelikle  salgının kontrol altına alınması anlamında  Türkiye’den daha kısa sürede bir pik yaptık biz. Yaptığımız pikte aralıklarla bir dalgalanma oldu. Bu dalgalanmalar erken dönemde kontrol altına alındı. Türkiye’de 11 Mart’ta başladı. Çanakkale’de ise 23 Mart’ta başladı.2 haftalık periyotta bir boşluk olduğu için Türkiye’deki salgının yönetimi anlamında biz 2 hafta  geçişmiş bir şekilde virüs ile karşılaştık. Dolayısıyla buda salgının daha yaygın, daha uzun sürebileceği  şekilde yorumlanabilir. Ama biz şuanda Çanakkale ölçeğinde baktığımızda olgu sayısında Türkiye ortalamasının altındayız. Hastalık yönetimi anlamında da oldukça iyi konumdayız. Genel mortalite anlamında baktığımızda Türkiye ortalamasının altındayız. Ortalama hasta yatış süresinde Türkiye’nin yine altındayız. Yoğum bakım yataklarımızın neredeyse yarıya yakını ancak doldu. O yüzden hastane hiçbir şekilde tam kapasiteli olarak çalışmadı. Bu da salgının hem sahada hem de sağlık bakımı anlamında iyi yönetildiğini ve özverili bir şekilde çalışıldığını gösteriyor. Daha sevindirici bir olay; Türkiye’ye genelinde pek çok hastanede sağlık çalışanları enfekte oldu. Bizim hastanemizde temas oldu ancak hiçbir sağlık çalışanımız enfekte olmadı. Bu da bizim için sevindirici” şeklinde konuştu.
 
MALZEMELERİN DEVAMI GETİRİLDİ VE DEPOLAR BİRLEŞTİRİLDİ
Medikal malzeme probleminin yaşanmadığına değinen Şener, “Salgının başında şöyle bir durum vardı; malzeme yetersizliği olarak nitelendirmek çok doğru değil, malzemenin dağılımı ile ilgili bir sorun vardı. Buda gayet doğal bir süreç. Çünkü biz aslında üniversite hastanesi olarak kendi bünyemiz ve kendi depolarımız üzerinden hareket ediyorduk. Başka bir kurum araya girdi. Sağlık Müdürlüğü ve valilik koordinatörlüğünde malzemelerin dağıtımı, malzemelerin organizasyonu, malzemelerin teminine gidilmeye başlandı. Bu uzun süren bir süreç değil. Bir, iki günlük bir süreçti. 72 saatin sonrasında İl Sağlık Müdürlüğü ve valilik kanalıyla bizim hastanemizde dağılım problemi olan malzemeler giderildi. Çünkü devlet hastanesi ve İl Sağlık Müdürlüğü’nden valilik aracılıyla bu malzemelerin devamı getirildi ve depolar birleştirildi. Çünkü her ne kadar aynı çatı altında olsa da bunlar farklı kurumlar. Araştırma hastanesi farklı bir kurum, devlet hastanesi farklı bir kurum. Bu depoların birleştirilmesiyle ilgili ilk başlangıçta 1-2 gün gecikme oldu. İlk 2 gün haricinde bana yansıyan veya meslektaşlarıma yansıyan bir malzeme eksikliği gibi bir problem olmadı. Hatta devamında malzeme fazlalığı gibi bir durum oldu.  Çünkü bazı kurumlar maske gibi benzeri ekipman bağışı yapmak istiyorlar. Bu bağışları tıbbı ekipmanların dışına yönlendirmeye çalışıyor hastane yönetimi. Şuanda bildiğim kadarıyla dışarıdan hiçbir koruyucu ekipman bağışı alınmıyor” ifadelerini kullandı.

PCR TESTİNİ RAHATLIKLA YAPABİLECEK KAPASİTEMİZ VAR
 Çanakkale’de koronavirüs test yapımına ilişkin  açıklamalarda bulunan Şener, “Hastanenin test kapasitesi dediğimiz zaman bildiğim kadarıyla PCR testi aynı gün sonuçlandırılıyor. Bu önemli bir kapasite. Yüz civarında örnek aynı gün işlemlenerek, PCR sonucu alınabiliyor. Bu başlangıçtan itibaren ilk 3-4 hafta il dışına gitti. Bu periyottan sonra tamamı üniversite hastanesinde yapılır konuma geldi.  Çanakkale Valiliği, İl Sağlık Müdürlüğü ve rektörlüğün koordinatörlüğünde hızlı bir şekilde laboratuar kuruldu. Kurulan mikrobiyoloji laboratuarıyla birlikte ilgili öğretim üyelerinin  konuyla ilgili alt yapısı vardı. Bölgemizde PCR testini rahatlıkla yapabilecek kapasitemiz var” dedi.

SAĞLIK ÇALIŞANLARI ŞANSLI BİR İLDE ÇALIŞIYOR
Doç. Dr. Alper Şener,  sağlık çalışanlarının karşılaştığı zorluklara değinerek, “Sağlık çalışanları bildiğim kadarıyla ilde bir sürü farklı yerde ikamet ediyorlar. Bu ikamet durumları daha çok isteğe bağlı, bazen zorunlu şartlara bağlı oluyor. Eğer evlerinde büyükleri varsa, 65 yaşın üstünde birde küçük çocukları varsa  özellikle yoğun bakım personelinin evlerine gitmesine izin verilmiyor. Çünkü her ne kadar kişisel koruyucu ekipman kullanılsa da öldürücülüğü olan bir hastalık olduğu için ideali evde duyarlılıkları yüksek olan hasta grupları varsa evlerine gidemiyor. Bu bir mağduriyet oluşturuyor. Ama bu mağduriyet devletin diğer kurumları tarafından eksikler giderildi. Çanakkale içerisinde belli misafirhanelerde sağlık çalışanlarının dinlenmeleri burada sağlanıyor. Bu önemli bir hizmet. Çünkü her ile bu alt yapıyı sağlamak her zaman mümkün olmuyor. Her ilin bu kadar teknik alt yapısı yada hizmet altyapısı bu kadar gelişkin olmuyor. Çanakkale açısından baktığımızda sağlık çalışanları şanslı bir ilde çalışıyor.  Sağlık çalışanları bir salgın olduğu için cephenin en önünde görev almaları gerekiyor. Özellikle sahadaki denetimde, filyasyon dediğimiz tabloda özellikle kolluk güçlerinin çok ciddi katkıları oluyor. Bizim sağlık çalışanlarımızın tamamı hastanede çalışmıyor. Aynı zamanda halk sağlığı kurumunda, halk sağlığı uzmanları çalışıyor. Bu halk sağlığı uzmanları ve aile hekimleri de dahil olmak üzere özellikle Kovid-19 tanısı konmuş bireylerin hastanede yatarken yakın çevresini yerinde görerek, denetleyerek koronavirüs şüphesi olan kişileri daha erken tanıya yönlendiriyorlar. Bu aşamada da sağlık çalışanları sürekli sıcak alanda çalışıyor” ifadelerini kullandı.

BünyaminNami Tonka