Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, normalleşeme süreci ile ilgili açıklamalarda bulunarak, “Önlemler devam ettikçe diğer sağlık sorunları ( özellikle 65 yaş) ve işin ekonomik yönü ağır basıyor. Ardından psikolojik ve sosyolojik dengeler alt/ üst oluyor” dedi.
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs ile mücadelede 1 Haziran tarihi ile birlikte normalleşme adımları atıldı. Atılan bu adımların ikinci dalgayı tetiklemesi vatandaşları tedirgin etti. ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla normalleşeme adımları ile ilgili açıklamalarda bulundu.
SAĞLIK HİZMETİNE ULAŞIMDA VE KALİTESİNDE BİR AKSAMA OLMADI
ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, ikinci dalga ile ilgili açılamalarda bulunarak , “Salgın bizi kontrol etmediği zaman kazanırız. Neden önlemler alıyoruz? Ölüm oranlarını azaltmak için. Türkiye şuan da en düşük mortaliteye sahip üç ülkeden biri. Sağlık hizmeti aksamaması için. Geriye dönük baktığımızda salgın süresince sağlık hizmetine ulaşımda ve kalitesinde bir aksama olmadı. Kritik hasta bakımının özellikle yoğun bakım yataklarında tıkanmaya yol açmaması için. yoğun bakım yatak sayısında tıkanma olmadı. Seyahat yasağı, sokağa çıkma yasağı. Dolaşan virüs yükünü azaltmak/ hasta sayısını düşürmek için. Geriye dönük bakıldığında özellikle sokağa çıkma yasakları ve seyahat yasağı en etkili olanlar gibi duruyor. Çünkü bu önlemlerden sonra vaka sayısında ciddi düşüş olmuş. Önlemler ne kadar etkin ve gerekli?...en tartışmalı kısım burası. Çünkü kısıtlamalar ile doğal bağışıklığı kontrol altına almak istiyorsunuz- ölüm ve hasta yükünü azaltmak için. Ama serbest bıraksanız bile istediğiniz oranda toplumun genelinde bağışıklık var mı? Yasakları uygulayan ülkelerde bağışıklık oranları yüzde 2,5-5 arasında uygulamayanlarda yüzde 15’lerde. Geriye her durumda çok duyarlı bir grubumuz var. Bu da olası ikinci, üçüncü, dalgalarda hasta sayınızın yüksek olacağı anlamına geliyor. Önlemler devam ettikçe diğer sağlık sorunları ( özellikle 65 yaş) ve işin ekonomik yönü ağır basıyor. Ardından psikolojik ve sosyolojik dengeler alt/ üst oluyor. Bunları düşünmeden bir salgını kontrol altına alamazsınız. Tüm bu faktörleri düşünerek sahayı iyi okuyarak karar vermek lazım. Sahadan kişisel gözlemlerim; Hastalık tablosu artık daha hafif seyrediyor, tanı alan hasta sayısı azalıyor, test yüzde pozitifliği oranı ispatı, salgın süresince çalışan sağlık personelinde yavaş yavaş tükenmişlik başladı. Salgın nedeniyle çalışamayan, dışarı çıkamayanlarda artık ikincil sağlık sorunları, tedavi aksaması ve psikolojik- sosyolojik sorunlar baş göstermeye başladı. Sonuç çok zorlu bir süreci atlattık. Devamın da dengeleri gözeterek planlama yapmak gerekli. Bisiklete binmek gibi hızlı giderseniz savrulursunuz yavaş giderseniz devrilirsiniz.
GÜNEŞ IŞINIMI BAZI VİRÜSLERİN İNAKTİVASYONU İÇİN YETERLİ
ÇOMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, güneş ışınlarının virüsle ilişkisini açıklayarak, “Güneşin oluşturduğu Mor Ötesi Işınlar UV A,B ve C var...klasik olarak UV A ve B yeryüzüne ulaşır C ulaşmaz ve virüsler için öldürücü olan UVC ulaşmadığına göre virüslere etkisi olmaz...klasik söylem...ama böyle mi? Solar enerjinin antiviral etkinliği bu kadar basit olabilir mi? Değil tabii. Çünkü virüslerin Molekül ağırlığı ve geçirgenlikleri farklı...bu nedenle; bunun için Size-Normalized Sensitivity (SnS) tanımlanması ve UV 254’e göre hesaplamak önemlidir. Çünkü antiviral etkinlik burada başlıyor. Koronavirüsün SnS değeri en düşük (78) yani düşük ışınım ile enfektivite kaybı en yüksek olan denilebilir. Bunun dışında diğer bir kavram var ki daha ilginç- Solar Zenith Angle(optimum 37 derece). Yani UV’nin yeryüzüne ulaşım kapasitesi ve ışınım. Vertikal ulaşım direkt ozon ile ilişkili yani sıcak gördüğünüz bir coğrafyada etkin ozon tabakası o bölgede kalın ise UV yüzeye ulaşmıyor. Ve ışınımda (yansımalar) o bölgede olan bulut, nem ve toz bol ise absorbe oluyor. Örnek Katar. Daha ilginç olan ise aslında UVB dalga boyunda oluşan SZA değerine göre etkin güneş ışınımı (bazı)virüslerin inaktivasyonu için yeterli” ifadelerini kullandı.
Aşı çalışmalarıyla ilgili bilgi paylaşan Şener, “Sonuca en yakın aşı Biovacc 19. Çalışmada çok ilginç bir ayrıntı ortaya çıktı COVİD 19’un S proteininde yüzde 21,6 insan kökenli olmayan dizilim var. Zaten hayvandan insana geçtiği için, doğal dizi olabilir mi? Bakmışlar cevap hayır. Bu dizide ki oran doğal olabilir mi? Hayır. Bu bölge HIV virüsü ile ilişkili. Virüs aslında iki kısımdan oluşmuş gibi; birinci kısım ACE 2 üzerinden etkili ve AC tutulumu yapıyor. ikinci kısım ilginçtir makrofaj üstünden etkili ve ciddi aşırı kontrolsüz enflamasyon yapıyor...”Doğal olmama ihtimali var mı? Recep Öztürk hocamın katkıları ile bu araştırmacı Grubu’nun benzer iki makalesi geri çekilmiş. Virüsün doğal olmadığı iddiası havada kaldı gibi” diye konuştu.
GİZLİ BULAŞTIRICILARI TESPİT ETMEK İÇİN, HASTALIĞIN YOĞUN OLDUĞU YERLERDE TOPLUMSAL TARAMALAR YAPILABİLİR
Doç. Dr. Alper Şener, ikinci dalga hakkında değerlendirmelerde bulunarak, “Sıfır hasta.. Buna ulaşılması mümkün ama sürekli böyle kalması imkansız, yani virüsün geldiği yere- yarasaya dönmesi lazım. Geçirdiği değişim ile kendini “imha” etmesi veya bulaştırıcılığını kayıp etmesi de olası. SARS gibi. Toplumsal bağışıklık kazanma oranları çok düşük- yüzde 2,5 -15 arasında bu hız ile yıllar alabilir. Aşı çalışmaları devam ediyor. Önümüzdeki 15 gün boyunca günlük vaka sayılarında düşüş olmaz, plato devam eder. Yaz boyunca da böyle kalır ise birinci ve ikinci dalga iç içe geçecektir. Seyahat yasağı kalkması ile Çanakkale gibi vaka sayısı az olan illerin işi zorlaşıyor. Buralarda yeni mini pikler göreceğiz. Buda Türkiye genelinde hasta sayısına yansıyıp platoda aralıklı sıçramaya sebep olacaktır. UV düzeyi ve UV yansımaları ile mevcut hipotezlere uymayan bölgeler görülmeye başlandı. Hastalık yükü ve virüs fazla olduğu için geçici olduğunu düşünüyorum. Havada UV tutan partikül fazlalığı da etkili olabilir.(Katar gibi) Gizli bulaştırıcıları tespit etmek için, hastalığın yoğun olduğu yerlerde toplumsal taramalar yapılabilir. Hastalığın az olduğu yerlerde Çanakkale atık su- kanalizasyon taraması ile erken uyarı sistemi oluşturulmalıdır”
İŞ GÜCÜ OLMADAN, MÜKEMMEL SAĞLIK HİZMETİ MÜMKÜN DEĞİLDİR
Yeni normal hakkında bilgi veren Şener, “Yeni normal seçenekleri; Sadece 15 genomu olan bir virüsün dünyayı bu kadar değiştirmesi mümkün mü? Kimse bu salgının 6 yıl yada 60 yıl iz bırakacağını söyleyemez ama değişimler var. Mesela Öğrenme hızı çok değişti; ortalama bir çalışmanın 17 yıl sistemde ilgi çektiğini biliriz. Bu dönemde süre haftalara indi. Standartların değeri ortaya çıktı. Klinik yaklaşımlar veya klinik özerklik artık pek mümkün değil gibi çünkü sonuçları kötü. Sağlık alanında iş gücünün korunmasının önemi ortaya çıktı. Fiziksel ve psikolojik olarak sağlıklı bir iş gücü olmadan, mükemmel sağlık hizmeti mümkün değildir. Sanal sağlık hizmeti neden olmasın? TELETIP ilk başta Hipokrat’tan beri yüz yüze hasta gören hekimlere çok tuhaf geldi ama bunun mümkün ve gerekli olduğunu gördük. Salgın, Halk Sağlığı anlamında tehditlerine hazırlığın zayıf olduğunu gösterdi...(ABD için) Sağlık alanında eşitsizliği bize gösterdi; Chicago’da nüfusun yüzde 30’u Afro- Amerikalı ama ölümlerin yüzde 68’ini oluşturuyor. Wisconsin’de nüfusun yüzde 6’sı Afro- Amerikalı ama ölümlerin yüzde 50’sini oluşturuyorlar. ABD ve küresel olarak en önemli sorun; artık sağlam- cömert -adaletli bir sosyal güvenlik sistemi gereklidir. Bu insan sağlığı ve refahı için şimdiye kadar yapılabilecek herhangi bir aşı veya mucize ilaçtan daha fazlasını başaracaktır. Sağlık hizmetini alanlarda- sıradan vatandaşta bilinçlenme gerçekleşmeden; şüphe hep olacaktır ve buda belirlenen önlemlere uyumu azaltmaktadır. Her şeyden de önemlisi ABD’de sağlık alanında refah ve erişim fırsatlarının adil ve eşit bir şekilde yeniden dağıtılmasının zamanı değil midir? Bu virüs ve sıradakiler buna bir yanıt bekliyor? Sağlık sisteminin sağlamlığı test edildi, onaylandı” dedi.
UYUM SAĞLADIĞIMIZ SÜRECE SAĞLIKLI VE KOVİD-19’SUZ GÜNLER ÇOK YAKIN
Normalleşme sürecinde dikkat edilmesi gerekenleri yineleyen Şener, “Maske bir bariyerdir, geçirgenliğinde bu kadar takıntıya gerek yok. Geçirgenlik-FFP3 (N99) veya FFP2 (N95) olup olmaması sadece sağlık personelinin 1 metreden yakın işlem yapacağı zaman önerilir. Yani normalde hastanede bile hastaya yakın işlem yapmıyorsak cerrahi maske takıyoruz. Nano maske/ bez maske- tek dezavantajı burun bandı olmaması. Yıkanabilmesi avantaj. Cerrahi maske- burun bandı var, tek kullanımlık- ıslandığı anda değişmeli- kolonya vs ile dezenfekte olmaz...yıkanmaz. Sosyal mesafe/ fiziksel mesafe durağan durumda 1.5-2metredir, hareket anında 3m’de tutmakta yarar var. Açık alanlar güvenilir. Bence park, bahçe, sahil gezilebilir olmalı. Çünkü hareketsiz kalmanın başka sağlık sorunlarına da sebep olduğunu unutmayalım. Piknik alanları-Sahil ve plajlar için düzenleme yapmak lazım. Mesafe 1.5-2 metre olmalı. Yapılamadığı yerde perde gibi bariyer. Güneşlenmek iyidir, D vitamini. Bir süreliğine kır düğünü modası olacak gibi. Bunlara uyum sağladığımız sürece sağlıklı ve kovid-19’suz günler çok yakın” diye konuştu.
Mustafa