Çin’in Wuhan kentinde başlayıp tüm dünyaya yayılan ve ülkemizde 16 bin civarında kişinin hayatını kaybetmesine neden olan koronavirüs hızla can almaya devam ediyor. Pek çok aşı alternatifi ortaya çıksa da aşıların güvenirliği sıkça tartışılıyor. Aşılar üzerinde pek çok komplo teorileri de üretilmeye asılsız haberlerde yayılmaya devam ediyor. Dr. Şener, korona virüsü yenmenin tek yolunun aşı olduğunu söyledi. Korona virüs hakkında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener “ korona virüs mutasyonu hız kazandı” diyerek, ‘’Salgının başından beri dünyada hızla değişime uğruyor. İlk başta L tipi sık görülürken; hazirandan sonra GR, GH ve GV alt tipler yaygınlaştı. Amerika’da GR alt tipi, Avrupa’da GV alt tipi baskın...’’ diyerek ne öenmi olduğunu belirtti. Şener, ‘’Özellikle D614G’nin, her iki alt tiptede görülüyor daha hızlı bulaştığı iddia ediliyor. Hasta sayısı hızla artan ülkelerin başının derdi! Bu mutasyonlar ilaç direncini getiriyor olabilir. Tedavi süresinde uzama ve ilaçlara rağmen iyileşmeme sebebi olabilir. Daha tehlikelisi aşılar için etki ve koruyuculuk problemi yaratabilir. Şöyle şuanki aşıların hepsinde S proteini - RBD üzerinden üretim yapılıyor. Çünkü diğer bölgelerde mutasyon çok, ama bu bölgede de değişimin çok görüldüğü gösterildi’’ şeklinde konuştu. Çin aşısının yani İnaktif aşıların tüm viral proteinleri içermesinin bu notada bir avantaj olabileceğini vurgulayan Şener, ‘’Tek çare etkili bir aşı’’ dedi.
‘’AŞI ŞART’’
Aşılamanın korona virüsün bulaş zinciri yıkmada çok önemli olduğunu kaydeden Dr. Şener, ‘’Aşı şart’’ diyerek önemli açıklamalarda bulundu. ‘’Türkiye günlük olgu sayısında dünyada ikinci... Ölümde dünya ortalaması milyonda 204 vesaire Türkiye’de 189... Kritik hasta sayısında da dünyada 5,952 ile dünyada 4. Sırada’’ diyerek verileri paylaşan Şener, aşının etkisini az görerek karşı çıkan kişileri eleştirerek ‘’Hayatları boyunca vasat ile yetinmişler aşıda yüzde 90 etkinliğe burun kıvırıyor’’ diye konuştu.
‘’BİZİM AŞIMIZI ALMAK İÇİN SIRAYA GİRECEKLER’’
Türkiye’nin salgını yönetmekte tecrübeli olduğunu ifade eden Şener, tahminlerini aktararak diğer ülkelerin de yerli aşımızı almak için sıraya gireceklerini belirtti. Şener, ‘’Türkiye salgın hastalıklar ile mücadelede neredeyse dünyada en deneyimli ülkedir. Toplumda hedef popülasyona % 99 ile çocukluk çağı aşılarını ulaştıran bir başka ülke yok... ABD vb ülkeler dahil. Salgın döneminde bile aksamadı. Verem Savaş Dispanserleri, Sıtma Savaş Birimleri, Lepra Hastaneleri ile Türkiye Cumhuriyet’inin ilk kurulduğu yıllardan beri salgın hastalık ile mücadelede şiar edinmiş bir teşkilat yapısı vardır. Yakın zamana kadar hiç bir aşı geliştirme veya üretim çalışması olmamasına rağmen 10 ay gibi bir sürede faz 2 aşamasına gelen aşı geliştirmek hiç kolay değildir’’ dedi. Sürecin devamında neler olacağını değerlendiren Şener, ‘’Aşılarımızı olacağız; devlet hangisini uygun görür ve yapmaya başlar ise, tahminim 2022 yılında yerli aşımız uygulanmaya başlayacak ve belki diğer ülkeler bizim aşımızı almak için sıraya girecekler! Enseyi karartmaya gerek yok’’ dedi.
‘’AŞI GÜNDEMDEN DÜŞMEYECEK’’
‘’2021’de Korona için çok ciddi yenilikler olacaktır’’ diyen Şener, ‘’En az iki farklı molekül ilaç olarak tedavide kullanıma girecek! Birisi molnupiravir... Diğeri bende kalsın...
Üç farklı teknolojide ve etkili aşı gündemden düşmeyecek. Renegeron ve Bamlavinimab gibi monoklonal antikorlar yaygınlaşacak, ucuzlayacaktır’’ dedi.
‘’TEHLİKE AŞININ YAN ETKİSİ DEĞİL, AŞILANMAMAKTIR’’
Aşılar üzerine görüşlerini bildiren Dr, Şener, mRNA aşıları hakkında önemli bilgiler aktardı. ‘’Almanya’da mRNA aşıları ile tartışma çok sert geçiyor. Üç isim çok ciddi savaş açmış görünüyor. Aşılara değil mRNA teknolojisine! Prof. Dr. Sucharit Bhakdi, Prof. Dr. Stefan Hockertz ve saygın hukukçu Reiner Fuellmich... Gerçi son kişinin iddiası daha kötü!’’ dedi. Şener, tartışmalar üzerine mRNA teknolojisi hakkında Prof. Michel Goldman’ın ağzından bilinmesi gerekenleri de paylaşarak; ‘’Bu teknoloji yeni değil 2011’den beri kişisel kanser tedavisinde kullanılıyor. Pahalı olduğu için yaygınlaşmadı. Rekombinant aşı teknolojiside ilk çıktığında aynı itirazlar olmuş- mayadan/ bakteriden sentezletilen virüs parçası nasıl etkin nAb oluşturur diye ama bugün en yaygın kullanılan yöntem artık. mRNA hücrede DNA’ya entegre olmuyor, bu yüzden de iki doz yapılıyor, süre çok kısa. İmmün sistemi spesifik olarak sadece istenilen Spike proteinine karşı nAb üretimini uyarıyor. Faz çalışmaları tam sırası ile yapıldı, 40,000 kişiye faz 3 yapıldı. Hiç bir aşamada kısa yol veya maskeleme yapılmadı, allerjik reaksiyon aşı grubunda % 0,63 oluştu. Sonuçta bu süreçte en büyük tehlike aşının yan etkisi değil, aşılanmamaktır.’’
‘’BAĞIŞIKLIK DÜZENLEYİCİLER AÇIK ARA ÖNDE’’
Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA)’nin korona virüs sürecinde yaptığı çalışmalardan kesitler veren Dr. Şener, ‘’FDA'nin Coronavirus Treatment Acceleration Programm (CTAP) 'e kayıtlı çalışmalardan yarışın boyutu net anlaşılıyor. Bağışıklık düzenleyiciler açık ara önde’’ ifadelerinde bulundu. FDA’nın evde yapılan hızlı nazal sürüntü antijen testini onayladığını duyurarak, ‘’Test 25$ civarında... Hızlı,akılcı ve güvenilir sonuç almak için uygun. %91 keskinlikte. Ve bir applikasyon ile bunu kayıt altına alabiliyorsunuz’’ dedi.
‘’PFİZER- BİONTECH AŞISININ -70C DEPOLAMAK GEREKMİYOR’’
Benimde gözümden kaçan bir ayrıntı diyerek açıklayan Dr. Alper Şener, ‘’Pfizer- Biontech aşısının -70C depolamak diye bir şey söz konusu değilmiş. Aşı üretildikten sonra kuru buzda taşınıyor, hiçbir ülke kitlesel depolama yapmıyor... Örnek İngiltere; üretimden direkt hastaya 10 günde ulaşması gerekiyor. Çok ciddi organizasyon. Kutu açıldıktan sonrada 5 günde o partinin aşılanması gerekiyor’’ dedi.
‘’EN ÖNEMLİ FAKTÖR FAVİPİRAVİR’’
Dr. Şener diğer ülkelere nazaran Türkiye’de ölümlerin yüzdelik olarak az olduğuna dikkat çekerek, ilaçların kullanımının önemli olduğunu belirtti. Şener,‘’Türkiye’de emsal ülkelere ölüm oranlarının az olmasında bana göre en önemli faktör Favipiravir... Çünkü, Korona virüs ön tanısı ile gördüğümüz ciddi bir kısım hastada kesin tanı testi olan PCR negatif çıkıyor. Bunların ciddi bir kısmı olasılıkla GRİP(influenza ) pnömonisi? Veya belki mixt pnömoni... Favipiravir hem influenzaya hemde koronaya etkili olmasının avantajını yaşıyor olabiliriz’’ dedi.
“İLAÇLARINIZI DÜZENLİ ALIN”
Bazı vatandaşlar koronavirüs ilaçlarına karşı önyargılı davranarak ilaçlar kullanmayı reddetti. ‘’Salgının başından beri ilaç tartışması bitmedi’’ diyen Şener, “İlaçlarınızı düzenli alın” uyarısında bulundu’’ Önce HQ ile başladı; gerekli/ gereksiz ve dozlar hala tartışılıyor. Rehberlerde her yeni deneyimde yenilendi ve güven ortamı bozuldu. Favipravir ise bu tartışmalardan hep uzakta kaldı; şimdi de dozu ile ilgili klavye doktorları yazıp çiziyor. Ben bir kaç şeyi netleştireyim; Bu aslında bir influenza ilacıdır ve dirençli grip enfeksiyonu için geliştirilmiştir. İlacı etki mekanizması covid 19 için etkili olabilir diye, klinik uygulamaya girmiştir...Rakibi remdesivir de bu arada asıl olarak Ebola için geliştirilmiştir. İlaç geliştirme aşamalarında en önemli hassas aşama toksik doz ve yan etki izlemidir...bu aşamaları koronadan önce geçmiştir!’’ açıklamasında bulundu.
Dr. Şener ilaç hakkında da bilgi vererek, ‘’Bu ilaç önce yükleme 8+8 tablet, sonra 3x2 tab kullanılıyor. Toplam 5-10 gün. İlaç adedi fazla olduğu için çoğu insanımız psikolojik olarak etkileniyor. Bu kadar ilaç mı? İçilir diye... Bir de sağdan soldan gaz ile ilaç içilmiyor! Bu gibi örnekleri çok yaşadık. Türklere has bir sürü örnek var- mesela hepatit B’de bir dönem ülkemizde hap mı? İğne mi? Sorusu vardı... İstisnasız herkes iğne istiyordu, daha etkili sanarak, ama diğer ülkelerde hemen herkes hap tercih ediyordu... Bu ilacın dozunun da psikolojik bariyer olduğunu düşünüyorum’’ dedi.
‘’MASKE ÖLDÜRMÜYOR, KORUYOR’’
Maske kullanımına karşı çıkan bir kesim, maskenin öldürdüğünü savunuyor. Dr. Şener bu iddiayı “Maskenin hikmeti” diyerek yalandı. Şener, ‘’Şu hani maske “öldürüyor”cüler vardı ya, tam onlara göre bir makale yayınlandı. 65 yaş üstünde, cerrahi olmayan maske takanlara satürasyon takibi yapmışlar . Maskesiz ortalama SpO2 %96.1. Maskeli ortalama SpO2 %96,5. Maske çıkardıktan sonra ortalama SpO2 %96,3. Maskeli / Maskesiz gaz alışverişinde bir değişim yok. Takipte maske varken hiçbir hastada Satürasyon %92’nin altına düşmemiş. Yani maske öldürmüyor, koruyor!’’ şeklinde konuştu.
Hülya Öz