Tarihi ve doğası ile Çanakkale Türkiye’nin en önemli şehirlerinden biri. Boğazın iki yakasında bulunması nedeniyle tarih boyunca hep tercih edilen yerlerden biri olmuş. Bu yüzden Çanakkale’de çok sayıda antik kent bulunuyor. Antik kentlerin hepsi de dünyaca tanınan antik kentler arasına girmiş durumda.
 
Çanakkale tarım, hayvancılığın yanı sıra kültürel ve tarihsel açıdan oldukça önemli bir yere sahip.  Konumu gereği tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Çanakkale, bu sebepten ötürü antik kent bakımından oldukça zengin. Öte yandan sokakta yürürken bile tarihi tanıklık eden bir eserle karşılaşmak mümkün. Birçok kültüre içinde barındıran yapan Çanakkale’de, Troya Antik Kenti’nden sonra, Assos ve Parion  gibi önemli antik kentlere de ev sahipliği yapıyor.
 
 ASSOS ANTİK KENTİ
Assos Antik kentinin tarihçesi M.Ö. 6.yy'a kadar gidiyor. Zamanında kent, yüzünü denize dönmüş ve teraslarla iniliyormuş denize. Osmanlıların yerleşmesinden sonra yerleşim ters istikamette gelişme göstermiş ve Behramkale köyü ortaya çıkmış.
 
Kent sönmüş bir volkanik tepe üzerine, andezit kayalıkları arasına, denizden 236 metre yüksekliğe kurulmuş. Assos'un etrafında bol bulunan andezit taşı kentin inşasında kullanılmış. Assos taşı zor işlenen ama çok dayanıklı bir taş. Eskiler onun için insan yiyen taş diyorlarmış. Bu taştan yapılan lahitler zamanında Assos'dan ihraç edilen mal türlerindenmiş.
 
Assos'da arkeolojik ilk kazı 1881-1883 yıllarında Amerikalı bir arkeoloji grubu tarafından yapılmış.1981 yılında tekrar başlayan kazılarda ilk olarak nekrapol yani mezarlık ortaya çıkarılmış.
 
SURLAR
Kentin çevresi günümüzde de görülebilen 3200 metre uzunluğunda 20 metre yüksekliğinde surlarla çevrilidir. Surlar M.Ö. 4. yy'da inşa edilmiştir. Kente giriş ve çıkışı sağlayan iki ana kapı bulunmaktadır. Doğu ve batı kapılarının önündeki alan nekrapol(mezarlık) olarak kullanılmıştır. Nekrapolde basit mezarların yanı sıra görkemli anıtsal mezarlar da bulunmuştur.
 
NEKRAPOL
Nekrapolün 9 yüzyıl boyunca mezarlık olarak kullanıldığı tespit edilmiş.En eski gömülerde  yakılan cesetlerin küllerinin küplere konulup ağızlarının kapanması şeklinde gömüldüğü görülmüş. Sonra daha büyük küplere ana karnındaki pozisyonda yerleştirilmiş ölüler. Küplerin içine ölü için hediyeler de konuluyormuş. Daha sonra lahit şeklinde mezarlar kullanılmış. Lahitler yüzeye yakın oldukları için kolayca ortaya çıkarılmış ve define avcıları tarafından soyulmuş çoğu. Lahitlerin içinde ele geçirilen, ölü için konulan hediyelerden en ilginci pişmiş topraktan yapılmış bir kadınlar orkestrası heykelciği !
 
ATHENA TAPINAĞI
Antik kentin en yüksek noktasında Athena Tapınağı bulunuyor. Arkaik çağ'da Anadolu'da yapılan ilk ve tek dor düzenindeki tapınak, hala büyüleyici ortamını koruyor. Zeus’un kızı ve 12 Olimpos Tanrısından biri olan Athena kentin koruyucu tanrıçasıymış. Sağlam sütunlardan çıkarılan örnek kalıplarla dökülen yeni sütunlar ayakta. Karşınızda Midilli adası, görkemli Ege denizi, yüzünüzü okşayan rüzgar, özellikle gün batımında sizi antik çağlara götürecek kadar etkileyici. Tapınağın kutsal odasında bulunan tanrıça heykeli 1800'lü yıllarda Amerikalılar tarafından götürülmüş.
 
Sütunların üzerlerindeki frizlerin(kabartmaların) bir kısmı Boston Müzesi, Louvre Müzesi ve İstanbul Arkeoloji müzesinde saklanıyor. Kabartmalarda Herakles ile ilgili bir hikaye anlatılıyor.
 
AMFİ TİYATRO
Antik kentin güney yamacında Midilli Adası'na karşı kurulmuş tiyatronun bir deprem sonucunda yıkıldığı tespit edilmiş. Doğal bir kaya oyuğuna yapılmış, tahmini 2500 kişilik olan tiyatro sonraki yıllarda taş ocağı olarak kullanılmış. Yapım tekniği ve plan özellikleri açısından bir Roma çağı tiyatrosudur.
Tiyatronun yıkılan duvarları restorasyon sonucunda yeniden örüldü. Aslına uygun oturma sıraları yeniden dökülerek yapıldı. Şu anda tiyatro 1500 kişiyi ağırlama kapasitesinde ve çeşitli festival ve konserlere ev sahipliği yapabilmekte. İskeleye inen yol üstünde, solda, giriş kapısını farkedeceksiniz tiyatronun.
 
AGORA
Agora insanların biraraya geldiği kentin en hareketli yeri. Assos agorası farklı zamanlarda inşa edilmiş karşılıklı iki stoa ile çevrelenmişti. Stoalar üzeri kapalı, insanları güneşten ve yağmurdan koruyan yürüyüş ve oturma alanlarıydı. Ayrıca Agora etrafında spor eğitimi için inşa edilmiş gymnasion, bouleuterion(meclis binası), Bizans Kilisesi kalıntıları bulunmaktadır.
PARİON ANTİK KENTİ
Parion antik kenti, Çanakkale ilimize bağlı olmakla birlikte Marmara denizinin güneyinde bulunmaktadır. Gerek Çanakkale, gerekse Marmara bölgesinde gidilmesi gerekli yerlerden biridir. Parion antik kentine nasıl gidilir derseniz, Çanakkale’den Biga’ya giderken anayoldan Marmara denizine doğru 14 km devam ettiğinizde Kemer köyünü biraz geçince, henüz büyük bir kısmı toprak altında olan liman kenti Parion ile karşılaşırsınız. Troya Müzesi‘ne gittiğinizde Assos ve Truva buluntularının yanı sıra benzer şekilde göz alıcı buluntuların geldiği bir antik kent daha gözünüze çarpar: Parion Antik Kenti. 2019 yılının başlarında Çanakkale Arkeoloji Müzesi kapatılmış olduğundan tüm eserler Troya müzesine taşınmıştır. Parion antik kenti hakkında bilgilerin bulunduğu içerikte Parion kazıları tarihçesi, mimari yapısı, sanat eserleri gibi bilgiler bulunmaktadır.
1995 yılında Prof. Dr. Cevat Başaran tarafından kentin olduğu alanın kazılması gerektiği ortaya atılmış, 1990 – 2000 yılları arası Çanakkale Arkeoloji Müzesi tarafından kazılar yapılmış fakat ödenek yetersizliğinden çok verimli çalışılamamıştır. Kemer köyü ilkokulu inşaatında nekropolis alanı ve buluntularının ortaya çıkması sonunda kazı programı yeniden oluşturulmuş, kazı çalışmaları 2005 yılından itibaren başlatılmıştır, 2008 yılından itibaren ise önemli sponsorluk katkıları ile artarak devam etmektedir. Nekropol’de başlayan ilk kazılar, bugün kentin Roma tiyatrosunda, Roma hamamında, Lejyon hamamında ve Odeion’da genişletilerek sürdürülmektedir. Kemer Köyü ilkokulunda kurulan ilk kazı kampı, bugün çeşitli çalışma mekânlarıyla donatılmış Sedat – Naciye Nurova Parion Kazı Evi’ne dönüştürülmüştür.
 
PARİON ANTİK KENTİ TARİHÇESİ
Parion antik kenti (Parion ancient City) M.Ö. 709 yıllarında kurulduğu söylense de yapılan kazılardaki bulunan buluntular en erken olarak M.Ö. 625 – 600 yıllarına tarihlenmektedir. Kazılar devam ettikçe bu antik kentin tarihçesi hakkında daha fazla bilgiye ulaşılacaktır. Tarihte Parion’dan ilk olarak Herodot bahsetmiştir. M.Ö 431 – 404 yıllarında Atinalılar ile Spartalılar arasında patlak veren Peloponnessos Savaşları’nda Parion, Atinalıların tarafında yer almıştır. Hatta Ksenophon M.Ö. 410 yılında Alkibiades’in seksen altı kadırgalık donanmasının Parion’da toplandığını belirtmiştir. Bu da Parion limanının büyüklüğünü ve konumunu göstermesi açısından önemlidir.
 
Bununla birlikte M.Ö. 546 yılında Parion kenti de Anadolu’da bulunan diğer Grek kentleriyle birlikte Pers egemenliği altına girmiştir. Ancak Büyük İskender’in doğu seferleri neticesinde Persler yenilince Parion kenti ve bütün batı Anadolu Büyük İskender’in egemenliği altına girmiştir. Daha sonrasında kent M.Ö. 302 yılında Lysimac ve M.Ö. 281 yılında ise Seleukos’un hakimiyetine geçmiştir. M.Ö. 133 yılında Bergama kentinin Roma İmparatorluğu himayesine geçmesi ile birlikte bu kent de Roma hakimiyetine geçmiştir.
PARİON KENT MİMARİSİ
Kentin Hadrianus döneminde ikinci kez elde ettiği statüden sonra mimari faaliyetlerinde hızlanma olduğu tahmin edilmektedir. Özellikle kentin en göze çarpan yapılarından biri olan ve M.S. 2. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen tiyatronun mimari bezemeleri ve kabartmaları bunu göstermektedir. Parion’un Bizans döneminde de önemini yitirmediği ve önemli bir piskoposluk merkezi olduğu, kente gönderilen rahiplerden anlaşılmaktadır. Hristiyanlık Dönemi ile ilgili önemli bir ayrıntı da kentin baş piskoposluk merkezi olmasıdır.
 
Bir antik kentin ne derece gelişmiş ve zengin olduğu, nekropol alanında mezar odaları veya lahitlerde bulunan hediyeler ve eşyaların görkemi ile anlaşılabilir. Nekropol alanında bulunan eşyalar, takılar ve diğer hediyeler ile görkemli mezar stelleri, Parion’un ne kadar önemli bir liman kenti olduğunu doğrular niteliktedir. Kentin nekropol alanı köyün girişinde sağ tarafta olmakla birlikte en son olarak 2016 yılında bir su borusu patlağını onarmak için görevlilerin kepçeyle yaptıkları kazı sırasında üç adet lahit gün yüzüne çıkarılmıştır.
 
ROMA HAMAMLARI
Kentte ayrıca Roma hamamı bulunmaktadır. Kazılar neticesinde hamamın çeşitli zamanlarda onarımlar geçirdiği düşünülmektedir. Parion antik kentinin bulunduğu Kemer köyünün girişinde, kentin su ihtiyacını karşılamak üzere su kemeri kalıntıları mevcuttur. Bu kemer aynı zamanda köye ismini de vermektedir. Kentin, Roma hamamına yakın olan kısmında bir de tiyatro bulunmaktadır. Tiyatroda kazılarda bulunan heykeller, bezemeler ve üstün işçilik, kendi döneminde bu tiyatronun önemini ortaya koymaktadır. Tiyatronun güneyinde Odeion ihtişamıyla kendini göstermektedir. Bilindiği gibi Odeion Helenistik dönemde ortaya çıkmış ve ana tema olarak müzik gösterilerinin yapılması için gerekli mimari donanıma sahip yapıdır. Tiyatroya istinaden daha iyi durumdadır. Ayrıca kentin sahil bölümünde Helenistik kule kalıntıları ve kuzey liman denilen bölge bulunmaktadır. Roma döneminde önemli bir gümrük merkezi olduğu düşünülmektedir.
Bünyamin Nami tonka