Bayraktar, 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletlerin 2022 yılı için “Yeraltısuyunu Görünür Yapmak” temasını belirlediğini belirterek, iklim değişikliğinin görülen olumsuz etkileri suyun değerini daha çok anlamamıza vesile oluyor” dedi. Bayraktar açıklamasına şöyle devam etti: “Ülkemizde çeşitli maksatlara yönelik (sulama suyu temini, içme ve kullanma suyu temini vb.) olarak yıllık kullanılabilir su potansiyeli 112 milyar m3’tür (yer üstü suyu potansiyeli 94 milyar m3, yeraltı su potansiyeli 18 milyar m3). Sahip olduğumuz içilebilir ve kullanılabilir su miktarı belli iken nüfusumuzun giderek artması kişi başına düşen su miktarının daha da azalmasına neden olacaktır.  Falkenmark İndeksi’ne göre; kişi başına asgari evsel su ihtiyacı günde 100 litre, tarım ve sanayi amaçlı su ihtiyacı ise günde 500-2000 l/gün olarak hesaplanmıştır. Eşik değer ise kişi başına yılda 1700 metreküp olarak belirlenmiştir. Bu değerin altına düşüldüğü durumda su sıkıntısının yaşanmaya başlanacağı, 1000 metreküpün altında ise ülkenin su kıtlığı ile karşı karşıya geleceği, bu rakam yılda 500 metreküpün altına düştüğünde ise mutlak su kıtlığının yaşanılacağı belirtilmiştir.
2021 yılı ülke nüfusumuza göre ülkemizde kişi başına düşen yıllık 1.323 metreküptür. Bu durum ülkemizin su stresi yaşayan ülkelerden biri konumunda olduğunu göstermektedir. Yani sanıldığı gibi ülkemiz su zengini bir ülke değildir. Söz konusu toplam su potansiyelinin 2021 yılı gerçekleşmelerine göre 45,05 milyar m3’ü (yüzde 77) sulama suyu, 13,36 milyar m3’ü (yüzde 23) ise içme-kullanma ve sanayi suyu olmak üzere toplamda 58,41 milyar m3 ’ü kullanılmaktadır. Diğer taraftan ülkemizde ekonomik olarak sulanabilir tarım arazisi alanı 8,5 milyon hektar olup bu alan 23,1 milyon hektar tarım arazisinin yüzde 36,8’ini oluşturmaktadır. Ülkemizde DSİ tarafından 4,56 milyon hektar sulama açılmış olup diğer kurumlarla birlikte toplamda 6,85 milyon hektar sulamaya açılmıştır. Su temel yaşam kaynağıdır. İklim değişikliğinin en önemli sonuçlarından biri su kaynakları ve su döngüsü üzerinde yarattığı olumsuz etkilerdir. İklim değişikliğinin su kaynakları üzerine etkileri sonucu, miktar ve kalite bakımından yeterli suya erişimin zorlaşacağı da bilinen bir gerçektir. Bunun en yakın örneği geçtiğimiz sulama sezonunda karşımıza çıkmıştır.  Yine bilindiği üzere başta Konya Ovası olmak üzere birçok ilimizde Yeraltı sularının zorunlu olarak aşırı kullanımı ve bilinçsiz su tüketimi nedeniyle obruklar oluşmaktadır. Bu durum ülke olarak kullandığımız suyun yüzde 77’si tarımda kullanılıyor olması gerçeğiyle çevreye ve iklime verilmesi gereken önemi gözler önüne sermektedir. Ayrıca su ve verim ilişkisi göz önüne alındığında artan maliyetler karşısında mağdur olan çiftçilerin kuru tarımda birim alandan elde edeceği gelire göre daha fazla elde edeceği gerçeği suyun ekonomik olarak önemini daha da artırmaktadır. 
 
Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı özellikle sulama ve enerji konusunda önemli adımların atılacağını belirtti.  Sulamaya açılacak alanların artması ve çiftçilerimize sağlanacak finansman kolaylığıyla sulama faaliyetlerinde güneşten elde edilen elektrikle kullanımın artırılması elbette önemli bir adımdır. Ancak bitkisel üretimin temel girdisi, mazot, gübre, elektrik fiyatlarını düşürmeden, çiftçinin borçları nedeniyle bloke edilen desteklerini artırarak vermeden atılan her adım masanın bir ayağını daima eksik bırakacaktır. Sulama sistemlerine ve güneş enerji sistemlerine yapılan ve yapılacak yatırım bu hususların yanı sıra iklim değişikliğinin de etkisiyle yetersiz kalacaktır.
Bu kapsamda stratejik meta haline gelen su da özellikle tarımsal sulamada tasarrufa gidilmeli ve KOP, GAP, DOKAP ve DAP gibi projeler biran önce tamamlanmalıdır. Ancak bu tasarruf çiftçilerimize yaptırım olarak yansıtılmamalıdır. Devletimiz çiftçilerimizin kuyularına sayaç takılmasında gereken maddi desteği sağlamadan, ortak kuyu kullanımlarında yaşanılabilecek sorunlar çözüme kavuşturulmadan,  bölge ve türlere göre bitki su ihtiyacı iyi analiz ve değerlendirme yapılmadan kısacası alt yapısı oluşturulmadan kota uygulamasına geçilmemelidir. Aksi takdirde bu durum hem su israfını artıracak, hem çiftçinin artan maliyetler altında daha da ezilmesine neden olup üretimden uzaklaştıracak, hem de bitkisel üretimde düşüşe neden olacaktır.
Ayrıca acilen eski ve atıl vaziyette olan bu yapıların yenilenmesi gereklidir. Bu durum az olan suyumuzu israf etmemize neden olmaktadır.
 
Küresel iklim değişikliği ile birlikte şiddetlenen kuraklık, nüfus, tarım ve sanayinin artan su ihtiyaçları yüzünden Dünya’da alternatif su kaynakları ve yönetiminde arayışlar başlamıştır. Özellikle yağmur sularının yollara ya da kanalizasyona akması artık kabul edilemez bir durumdur. Bunun için yağmur suyunun toplanması ve kullanılması için var olan politikalar geliştirilmeli ve biran önce uygulanmaya konmalıdır. Maliyetlerin hat safhaya ulaştığı bu üretim döneminde sulama birliklerince işletilen sulama tesislerinde uygulanacak su kullanım hizmet bedeli tarifeleri; buğday, ayçiçeği, çeltik, pamuk, mısır, meyve ve sebze sulamalarında 2021 yılına göre yüzde 20 ile yüzde 27 arasında değişen oranlarda artış olmuştur.  Sulama alanı içerisinde tüm tarife grupları için geçerli olmak üzere çiftçilerin tamamen kendi imkanlarıyla kullandıkları yeraltı suyu ücretleri de 2021 yılında 17 TL/Da iken 2022 yılında yüzde 23,5 artışla 21 TL/Da seviyesine çıkmıştır. Bu durum artan üretim maliyetlerimizi daha da artırmakta, bu yıl için sulama ücretlerinde değişiklik yapılmamalıdır.
Çiftçilerimiz suyun öneminin bilincinde olup bir damla suyu heba etmek istememektedirler. Lakin artan maliyetler karşısında çiftçinin zorluk çekmesi modern sulama sistemlerine geçişini zorlamaktadır. Bunun için üreticilere modern sulama sistemleri yüzde 100’ü hibe şeklinde verilerek, modern sulama yöntemlerini etkin kullanması sağlanmalıdır. Bir diğer önemli hususta su sıkıntısının fazla olduğu bölgelerden başlanarak, kuraklığa dayanıklı kültür bitkilerinin tarımda kullanımı teşvik edilmeli, üretimini yaptığı en fazla gelir getiren ürün ile olan fark, ürün bazlı destek olarak üreticiye ödenmelidir. Bu kapsamda öncelikli olarak atıl vaziyette olan sulama kanallarının revizyonlarının yapılması, çiftçilerimizin modern sulama sistemlerine ekonomik olarak ulaşabilirliğinin artırılması, elektrik fiyatlarının düşürülmesi, ruhsatsız olan kuyulara bir kereye mahsus olmak üzere af getirilerek ruhsat verilmesi gerekmektedir.”
 
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, toplumsal bilinç artırılarak toprak ve su kaynaklarının korunması ve kirlenmesinin önüne geçilmesi temennisiyle, 22 Mart Dünya Su Günü’nü kutladı.


Kaynak: Haber Merkezi