İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından 13.06.2022 tarihinde avukatlar hakkında bir genelge yayınlandı. Çıkarılan genelge birçok baro ve avukat tarafından tepki gösterilmişti. Çanakkale’de avukatlık yapan İkbal Aytaç da tepki gösterdi. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Aytaç; “Avukatın işlevsizleştirilmeye çalışılması Anayasaya, kanunlara, yönetmeliklere ve ilgili düzenlemelere   aykırı olmakla birlikte   açıkça savunma hakkına müdahale içermektedir. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından 13.06.2022 tarihli bir genelge yayımlanmıştır. Yayımlanan bu genelge ile şüphelilerin kollukta ifadesi alınması sırasında avukat beyanlarına yer verilmemesi, uygulamanın bu yönde yapılarak yeknesaklığın konunun ilgili personele tebliğ edilerek herhangi bir aksaklığa mahal verilmemesi “ricasında” bulunulmuş, ilgili yazı 81 il emniyet müdürlüğüne gönderilmiştir. Ancak 13.06.2022 tarihli işbu ilgili yazı Anayasa m.36, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.2 ve CMK m.149/3’e açıkça aykırıdır.  Ayrıca yargısal bir faaliyet konusunda kolluğu bu şekilde “tavsiye “adı altında bir talimat verilmesi özellikle kuvvetler ayrılığı ilkesinin özüne de zarar vermektedir. İçişleri Bakanlığı’nın veya Emniyet Genel Müdürlüğü’nün adli bir konuda genelge yayımlayamayacağı, bu konu da5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yetkililerin kimler olduğu gösterilmiştir. Anayasa’nın  Hak Arama Hürriyet Başlıklı 36. Maddesi “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”

 
‘’1136 sayılı Avukatlık Kanunu 2. Maddesi “ Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder.” Ceza Muhakemesi Kanunun Şüphelinin veya Sanığın Müdafi Seçimi Başlıklı 149/3 Maddesi “Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz.”  Şeklinde düzenlenmiştir. Ayrıca Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 23. Maddesinde deifade alma esasları açıkça belirtilmiştir.  Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında  şüpheli veya sanığın avukatla ilgili  görüşme, avukatın ifade alma veya sorgu süreçlerinde yanında olma ve hukuki yardımda bulunma hakkının engellenemeyeceği ve kısıtlanmayacağı hüküm altına alınmış olmasına rağmen kanun hükmüne aykırı olarak bir yazı düzenlenmesi ve bu doğrultuda işlem tesis edilmeye çalışması hukuka aykırılık teşkil etmektedir.  Avukatın işlevsizleştirilmeye çalışılması Anayasaya, kanunlara, yönetmeliklere ve ilgili düzenlemelere   aykırı olmakla birlikte   açıkça savunma hakkına müdahale içermektedir . Bu şekilde alınan veya alınacak olan ifadelerin hukuka aykırı olması nedeniyle geçersiz olacağı, geçersiz bir ifade ile soruşturmanın da   tamamen hukuka aykırı hale geleceği açıktır.  CMK m.147, CMK m.148 ve  m.149’un şüpheli veya sanığın ifadesinin alınması özellikle de savunma hakkının korunması kısıtlanmaması açısından bir güvence niteliğindedir.  
 
Devletin normlara uygunluğunu denetleyecek olan kişi müdafiidir.’’ diyen Aytaç; ‘’Bu şekilde savunma hakkından yoksun bırakılan, hak arama hürriyeti kısıtlanan bir kişinin , bir hukuk devleti içerisinde temel haklara sahip olduğunu söylemek mümkün olamayacaktır. Ceza muhakemesinde özellikle devletin normlara uygunluğunu denetleyecek olan kişi müdafiidir. Bu nedenle aslında savunma hakkı kapsamında  müdafiden yararlanma hakkının korunması hukuk devletinde zorunludur. Avukatın bu kapsamında özellikle kanun hükümleri ve ilgili düzenlemeler bağlamında şüpheliye hukuki yardımda bulunması gerekmektedir. Avukatın beyanının alınmayarak, avukatın ifade sırasında  sadece şekli olarak şüphelinin yanında bulunmasını istemek açıkça savunma hakkını kısıtlama birlikte hukuk devleti ilkesi ile de bağdaşmamaktadır.  Ceza Muhakemesi Kanunun “İfade Alma ve Sorguda Yasak Usuller” başlıklı  148. Maddesinde “Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. “ hükmü yer almaktadır. İşbu hükümle müdafinin kollukta alınan ifadesinde müdafinin hazır bulunmaması halinde hükme esas alınamayacağı açıkça belirtilmiş olmasına rağmen bu şekilde bir işlem tesis edilmeye çalışılması   bütün bir yargılama faaliyetinin  sakatlanmasına yol açacaktır. Tüm bu kapsamda adil yargılanma hakkında ihlal edileceği açıktır. Ayrıca Ceza Muhakemesi Kanunun 2/1-c Maddesinde Müdafi: “Şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukat.” Şeklinde tanımlanmıştır.  Bu bağlamda da avukatın şüphelinin hukuki savunmasını destekleyen, savunmasını yapan bağımsız bir savunma süjesi olduğunu ortaya koyulmaktadır.  Yayımlanan b u genelge ile “müdafiin beyanı” hususu tartışmaya açılmıştır.  Ancak  daha sonra 22.07.2022 tarihli Resmi Gazete ile “Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği” nin 23. maddesine “ Müdafiin beyanı ve her türlü müdahalesi tutanağa geçilir.” cümlesi eklenmiştir. Aslında hak olan bir hususun önce hukuka aykırı olarak tartışmaya açılması ardından bir yönetmelik maddesi ile bu ibarenin eklenmesi büyük bir ironidir. Unutmamalıdır ki; avukatlar savunmanın şekli bir unsuru değil, savunmanın kurucu ve asli unsurlarıdır! ‘’dedi.
 
 Dilek Akşen