Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesi, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nin görevden alınmasına karar vermişti. TTB yöneticileri ile ilgili alınan bu karardan sonra Çanakkale Tabip Odası, alınan görevden alınma kararını protesti. Çanakkale Belediyesi Çalışanları Sosyal Tesisleri Ercan Adsız Salonu’nda düzenlenen protesto gösterisine birçok kesimden destek geldi.
Burada bir konuşma yapan Çanakkale Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayşe Güneş, “30 kasım 2023 Perşembe günü akşam saatlerinde Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi'nin görevden alınması talebiyle açılan davanın 7'nci duruşmasında Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesi, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nin görevden alınmasına karar verdi. Siyasi iktidarın meslek örgütlerine yönelik tek tipleştirme ve kendi görüşlerine göre uyarlama emellerinin bir tezahürü olan bu kararın hukukun ötesinde bir sürecin sonucu olduğuna inanıyoruz. Bu karara gerekçe olarak merkez konseyin faaliyetlerinde kanunla belirlenmiş sınırların ötesine geçmiş olduğu, güya amaç dışı faaliyet yürüttüğü iddiası esas alınmıştır. Amaç dışı faaliyetle ne kasdediliyor? Mevcut sağlık politikalarının, sağlığı reklamlarla pazarlanan tabela adı kamu olan özel şirketlerin alıp sattığı bir hizmet yapma amacının tabi ki dışındayız. Sağlığı hükümdarlara, zenginlere, daha çok para verenin daha güzeline iyisine ulaştığı bir zümre ayrıcalığı olarak satma çabasına, başta hekimler olmak üzere sağlık emekçilerinin özlük haklarını kısıtlayarak kâr ettirmesi gereken fabrika işçisi mantığına karşı faaliyet yürütürüz. Örtbas edilen, gizlenen gerçekleri de topluma anlatırız Pandemide halka her gün yalan söylendiğinin ortaya çıkarılması gibi. Randevu sorunu çığ gibi büyürken, halk devlet hastanelerinde 5 dakikaya sınırlı bir hizmet için günlerce telefon kuyruğu beklerken, hekimler ülkeden şiddet ve kötü çalışma koşulları nedeniyle göç ederken, depremde ortaya çıkan koordinasyonsuzluk ve birinci basamak sağlık hizmetlerinin en gerekli olduğu zamanlarda tamamen devre dışı kaldığı, suların klorlanması, bebek aşılaması dahil en temel hizmetlerin dahi sunulamadığı bu sisteme karşıyız. Halkımızı, hekimlerimizi, sağlık emekçilerini, geleceğin hekim adayı olan tıp fakültesi öğrencilerini, bir ömrü fedakar bir mesleğe ve insan yaşamına adayan emekli hekimleri size ezdirmeyeceğiz. Biz TTB olarak eşit, nitelikli bilimsel ücretsiz, dil, din, etnik ayrımcılık olmadan insanın insan doğmaktan gelen hakları doğrultusunda hizmet üretilmesi, bu hizmeti üretenlerin haklarını , niteliklerini savunmaya devam edeceğiz.
Yasadaki tanımıyla tabipler arasında mesleki deontolojiyi ve dayanışmayı korumak ve meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak amacıyla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde mesleki bir kuruluş olan TTB’nin yönetim organı olan TTB Merkez Konseyi, ülkemizdeki 103 bin hekim üyeyi temsil eden ve 65 tabip odasının seçilmiş delegelerinin iradesi ile yapılan bir oylama sonucunda yani seçim ile göreve gelmektedir. TTB’nin görev kapsamı, kuruluş kanunu olan 6023 sayılı yasa ile tanımlanmıştır Halk sağlığına ve hastalara fedakarlık ve feragatle hizmeti ideal bilen meslek geleneklerini muhafaza ve geliştirmeye çalışmak, Azalarının maddi ve manevi hak ve menfaatlerini korumak ve bunları halkın ve Devletin menfaati ile en iyi bir şekilde denkleştirmeye çalışmak, Halkın sağlığını korumaya, azalarını muayyen refah seviyesine ulaştıracak gerekli iş sahaları bulmaya, İş Kanunu ile sosyal kanunların ve ilgili diğer mevzuat hükümlerinin tatbikatında meslek ve meslektaşların hak ve menfaatlerini korumaya ve her türlü iş tevziinin adilane bir surette düzenlenmesine çalışmak, Halk sağlığı ve tıp meslekleri ile ilgili meseleler için resmi makamlarla karşılıklı işbirliği yapmak, Halk sağlığını ve tıp mesleğini ilgilendiren işlerde resmi makamlardan yardım sağlamak. TTB olarak biz, Türkiye’de, 21 yıldır hastaları müşteri, sağlık kuruluşlarını ticarethane haline getirme zihniyetiyle uygulanan, hekimler ve sağlık çalışanlarını birer bant işçisi gibi çalışmaya zorlayan Sağlıkta Dönüşüm programına boyun eğmedik. TTB olarak biz, uygulanan ekonomik politikalarla ailelerin açlık sınırı altında yaşatılmasına; açlığın ve yoksulluğun yarattığı hastalıklara; çocuklarının bedensel ve ruhsal olarak gelişim geriliğine mahkum edilmesine; üniversite öğrencilerinin, büyük kentlerin ortasında barınaksız, aç, susuz bırakılmalarına duyarsız olmadık. TTB olarak biz, hesapsız, orantısız açılan tabela tıp fakülteleri ile tıp eğitimindeki inanılmaz çöküşe, tıpta uzmanlık eğitimindeki kalitesizleştirmeye karşı susmadık. TTB olarak biz, aile hekimlerimizin, kirasından malzemesine, personelinden onarımına kadar sağlık hizmetiyle ilgisi olmayan işletme sorunlarıyla uğraşmak zorunda bırakılmalarına, birinci basamak sağlık hizmetinin ötesinde angaryaya koşulmalarına göz yummadık. TTB olarak biz, çok yanlış kurgulanmış şehir hastaneleri projeleri için yıllarca nitelikli sağlık hizmeti vermiş kamu hastanelerinin içinin boşaltılmasına, verimsiz kurumlar haline getirilmesine; Sağlık Bakanlığı’nın zaten yetersiz olan bütçesinin, yıllarca inşaat şirketlerine akıtılacak olmasına karşı durmaktan vaz geçmedik. TTB olarak biz, üniversite hastanelerinin, araştırma ve geliştirme işlevlerinden uzak, donanım ve araç gereç desteğinden yoksun hale getirilmesine; öğretim üyelerinin itibarsızlaştırılmasına; köklü kurumların, maddi ve manevi olarak ezme gayretiyle yıkıma sürüklenmesine seyirci kalmadık. TTB olarak biz, genç hekimleri, umutsuzluğa sürükleyen, ülkeden ayrılmaya teşvik eden liyakatsizlik ve itibarsızlaştırmaya; sağlık terörünün hedefi haline getiren çalışma koşullarına; idari baskı ve yıldırmalara terk etmedik … TTB olarak biz, işyeri hekimlerimizin emeklerinin sömürüldüğü ücret politikalarına, çalışma koşullarına, kurum hekimlerimizin, her türlü haksızlıkla karşı karşıya hayatlarını sürdürmelerine razı gelmedik. TTB olarak biz, paralel sağlık sistemi haline getirilen acil servislerde hekimler ve sağlık çalışanlarının yılda 130 milyon hastayla baş başa bırakan, şiddeti körükleyen kifayetsiz sisteme onay vermedik TTB olarak biz, depremlerden, sellerden, doğa olaylarının her birinden birer felaket çıkmasına, ormanların maden alanlarına feda edilmesine, orman yangınlarına müdahaledeki basiretsizliğe, zeytinliklerin yok edilmesine, ülkemizin gelişmiş ülkelerin endüstri çöplüğü haline getirilmesine, tehlikeli atık içeren gemilerin ucuz söküm alanına dönüştürülmesine, doğal yaşam alanlarımızın ve çevremizin talan edilmesine göz yummadık. Bizler hekimler olarak, Tabip Odaları olarak, TTB olarak sadece görevimizi yaptık.”
Bu kararın siyasi iktidar ve ortaklarının, gösterdiği hedef doğrultusunda alındığına inanıyoruz. Demokrasinin gereği olarak, TTB’nin seçilmiş organlarıyla ilgili kararı, yine seçimler sonucunda hekimler verecektir. Sağlıkta dönüşüm adı altında sürdürülmekte olan sağlığın ticarileşmesi sürecinin büyük oranda amacına ulaştığı ve endüstrileşme yoluna girdiği, hekimlerin performansına göre değerlendirildiği; hastanın sistemin parasal kaynağı olarak görüldüğü, endüstrinin kurallarına uyan hastanelerin ayakta kalıp diğerlerinin yok edildiği ve hatta Sağlık Bakanlığı’nın görev ve yetkilerinin bile sadece bir denetleyici mekanizmaya dönüşmesinin gündemde olduğu bu yeni sağlık ortamında, sağlığın temel insan hakkı olması gerektiği konusunda taviz vermeyen, küresel neoliberal dalgadan beslenen siyasi erkin ayağına dolaşan, muhalif kimliğe sahip bir TTB istenmemektedir. Esas amacın, siyasi iktidara bağlı, iktidarın tüm söylem ve eylemini alkışlayan, üyelerinin ve toplumun yararını umursamadan gücün yanında yer alan, akıl ve bilimin yanında olmayı değil de otoriter iktidardan aldığı emirle yol almayı seçen, nitelikten yoksun politik skandallardan geçilmeyen rant projelerini onaylamayı kendine görev sayan, mesleki ahlak ve evrensel etik ilkelerden yoksun sözde meslek birlikleri şeklinde yandaş bürolar kurmak olduğu açıktır. Fakat, bizler mesleğe başlarken bir and içtik. Tıbbi bilgilerimizi hastaların yararına ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için paylaşacağımıza, tehdit ediliyor olsak bile tıbbi bilgimizi, insan haklarını ve bireysel özgürlükleri çiğnemek için kullanmayacağımıza, özgürce ve onurumuz üzerine and içtik. Susmadık, susmayacağız. Korkmadık, korkmayacağız. Tehdit altında olsak bile hekimlik yapmaya, iyi hekimlik değerlerini savunmaya, bu topluma ve bu topraklara sahip çıkmaya devam edeceğiz. Hekimlik yargılanamaz, TTB susturulamaz” dedi.
Mine Yel
Foto: BHA