Ezine ilçesinde kalp şekli ile dikkat çeken 'Kalpli Göl' pembe göl, ilçeye bağlı Dalyan köyünde bulunuyor. Alexandria Troas Antik Kenti zamanında iç liman olarak kullanılan kalp şeklindeki göl, dünyadaki 8 pembe gölden biri olarak gösteriliyor. Yılın sadece belli dönemleri pembe rengini alan ve sosyal medyada yayılan fotoğraflar nedeniyle popüler hale gelen göl, ziyaretçilerin uğrak noktası oluyor. Sıcaklık ve tuzluluğun artması nedeniyle 'Dunaliella salina' adlı mikroskobik bitkisel canlının fazla üremesinden kaynaklı yaşanan pembe ve kırmızıya yakın tonlar, göle farklı bir görünüm kazandırıyor. Daha çok eylül ve ekim aylarında pembe rengine kavuşan göl, bu yıl sıcaklıktan dolayı su fazla çekilince pembe rengine de erken kavuşmuş oldu.

 

Göldeki su seviyesinin azalması ve erkenden renk değiştirmesi ile ilgili açıklama yapan ÇOMÜ Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Tülay Bican Süerdem, “Pembe rengini veren de bir pigment maddesi üreten 'Dunaliella salina' adını verdiğimiz bir fitoplanktondan kaynaklı. Küresel iklim değişikliğinin de etkilediği sıcaklık artışları göldeki renk değişimini ve süresini etkileyebiliyor. Dolayısıyla özellikle bu yaz hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin çok üzerinde seyretmesinden dolayı tabii ki su çekilmesi ve buharlaşmaya bağlı olarak da etrafında çok fazla tuz kristallerinin gözlemlenmesi mümkün olabilmekte. Zaman zaman biz de yaptığımız örneklemelerde bu durumla karşı karşıya gelmiştik. Çok olağanüstü bir durum değil. Gölün sağ tarafında Kalpli Göl'den ayrılmış çok küçük bir su birikintisi var. Su yoğunluğu olarak daha küçük bir su parçası olduğundan buharlaşmaya yine sıcaklığın çok yüksek olmasına bağlı olarak o küçük gölün kuruması da söz konusu olabilir. Bu da çok ekstrem bir durum değil ve beklenen öngörülebilen bir durum.

Kalpli Göl'ün hem su hem hava ortamından hem de toprak örneklerinden numuneler alarak analizler gerçekleştirdik. Bizim ana projede yola çıkış amacımız gölün niçin pembe olduğunu ispatlamak ya da bunu belirlemek değildi. Özellikle suda bulunan mikroorganizmaların biyoçeşitliliğini ortaya koyma amacını taşıyordu. Elimizde küf ve maya anlamında yaklaşık bin kadar izolatımız var. Bunun moleküller tanımlanması aşamasında hizmet alımı yaparak gerçekleştirdiğimiz çalışmalarımız var. Onların sonucunu bekliyoruz. Özellikle biyoteknolojik potansiyele sahip yeni kayıt olarak beklediğimiz mikroorganizma türleri mevcut.” dedi.

 

Tuba Demirtaş

Foto: Arşiv