Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, alan başkanlığındaki görevinden daha çok festival ve başka işlerle uğraşınca, yapılması gereken düzenleme de gecikince şehitliklerin hafızası olarak kabul edilen ve 20 yıldır bölgede görev yapan 206 alan kılavuzu işinden oldu. Alan kılavuzlarının görevi sona erdiği için şehitliklere gelenlere bilgisi olmayan bölgedeki insanlar ve minibüs şoförleri tarafından bilgilendiriliyor.

 

Çanakkale denilince akla Çanakkale Savaşları gelir. Buradaki vatan sevgisi gelir, buradaki ruh gelir. Öyle bir savaş ki, “Toprağı sıksan fışkıracak Şüheda” denilecek kadar kanlıdır.

Bu aziz topraklara gelip gezmek, bilgilenmek ve Şad olmak isteyen yurttaşlarımıza, 33 hektarlık mübarek alanı tanıtmak için Devlet, özel olarak yetiştirdiği Alan Kılavuzları ile bunu sağlıyordu. Bu hakları Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Böylece 2004 yılından bu yana gönlünü bu kılavuzluğa adamış 206 insan boşa çıktı.

 

Biz de neler oluyor diyerek görev yaptırılmayan ve çekindiği için ismini vermek istemeyen bir alan kılavuzu ile konuştuk.

 

20 YILLIK GÖREV

 

Elbette başlayalım. Bakın şimdi 2004 yılı öncesi Çanakkale’de turist rehberleri yok, alan kılavuzları yok. Ama burada şehitlerimizin yattığı bir yarımada var. İnsanlar buraya ziyarete geliyorlar. Bir aile burayı ziyarete geliyor, alan kılavuzu yok, turist rehberi yok,

Dolayısı ile o aile ne yapıyordu? Köylerden birilerini bulur "Haydi bakalım Hüseyin ağa, sen buraları bilirsin bize gezdir" şeklinde talepte bulunurlardı ve köylülerle bu alanı gezerlerdi. Bu insanların akademik bir bilgisi olmadığından buraları nasıl anlatabilir ki? Dolayısı ile Çanakkale Savaşları konusunda ciddi derecede bir bilgi kirliliği oluşmaya başladı. Allah'tan Devletimiz bunu fark eder etmez (ki o zaman burası Orman Bakanlığı bünyesinde Milli Parklar Genel Müdürlüğü'ne bağlıydı) ‘Tarihimiz böyle kirletilemez insanlar doğru bilgilendirilsin’ diye çözüm bulmaya çalıştılar ve ‘Ne yapalım?’ diye düşünmeye başladılar.

Bence AK Parti hükümetlerinin hayata geçirdiği en güzel projelerden bir tanesiydi.

Alan Kılavuzu Sistemini hayata geçirdiler.

Alan Kılavuzu Sistemi, hem o yöre insanının istihdam edilerek kalkınması hem de ziyarete gelen insanların doğru bilgilendirilmesi anlamında kurulan bir sistemdi bu. Hakikaten de çok iyiydi. 2004'te kuruldu. Böylelikle alan kılavuzu olmak isteyenler müracaat edecekti.

 

Süreç nasıl ilerledi?

 

Müracaatlar kabul edildikten sonra adaylara eğitim verildi. Eğitim sonunda yazılı sınav yapıldı. Yazılı sınav sonunda sözlü mülakat yapıldı ve ilk mezunlar 2004'te işe başladı. Günümüze kadar her 3 yılda bir Alan Kılavuzları sıfırdan eğitim aldılar, böylece 700'e yakın olan Alan Kılavuzunun bir kısmı, her 3 yılda bir yapılan imtihan sonucunda elendi. 5 dönem sonucu yapılan imtihanlarda elenenlerle bu kılavuz sayısı 206'ya düştü.

Her girdiği imtihandan başarıyla çıkan 206 Alan Kılavuzunun her biri (ki mütevazi olmak istemiyorum) bugün Çanakkale Savaşları üzerinde çok derin bilgiler verebilecek duayen haline gelmişlerdi. Dolayısı ile 2 binli yılların başında onlarca, yüzlerce gelen ziyaretçi sayıları, Alan Kılavuzlarının Milli duruşu ve Çanakkale Ruhunu bu ziyaretçilere nakşedişi ve yaşanan hikâyeleri düzgün aktarması sonucunda ziyaretçi sayıları inanılmaz bir şekilde artmaya başladı. Ve bugün tam rakam veremem ama yıllık dört buçuk ila beş milyon arası ziyaretçi geldiğini biliyoruz. Tüm bu ziyaretlerin ardında Çanakkale Alan Kılavuzlarının ciddi bir emeği var.

 

Şimdi ne oldu?

 

TUREB yani Türkiye Turist Rehberleri Odaları Birliği, Alan Kılavuzluğu sistemini kaldırmak için zaman zaman mahkemelere davalar açtılar. Bazı maddeleri iptal ettirdiler, durdurdular. Ardından biz yeni yasalar çıkarttık filan. Bu süreç hep devam etti. Hatta 2015 yılıydı sanırım yine bir yasanın iptaliyle önümüz tıkanmıştı. O zaman da TIP Bayramı vardı Çanakkale'de. Cumhurbaşkanı ziyarete geldiğinde bu konu kendisine izah edildi dedi ki: ‘Arkadaşlar devam etsinler, bir eksiklik varsa biz bunları tamamlarız.’ Hakikaten dediği gibi oldu ve o yasal düzenleme hayata geçirildi ve biz çalışmaya başladık. Ta ki geçen seneye kadar.

 

Geçen sene ne oldu?

 

Yine TUREB bu defa 132 CHP'li Milletvekilinin imzasını alarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurdular. Anayasa Mahkemesi bu başvuruyu inceledi ve sonunda Alan Başkanlığı yazısının içinde bazı maddelerin hukuka uygun olmadığı ve bunların yeniden düzenlenmesi gerektiğini ve bunun için 1 Ağustos 2024 tarihine kadar ‘Bunları tekrar düzenleyin’ diyerek Alan Başkanlığına bir zaman verdi.

 

Peki Alan Başkanlığı bu düzenlemeyi yaptı mı?

 

Ekim 2023 tarihinde kendilerine gelen bu yazı için bir takım çalışmalar yaptılar sanırım, ancak yetiştiremediler.

 

Bugünkü durum nedir peki?

 

206 Alan Kılavuzu tamamen devre dışıdır. Ancak Anayasayı incelediğimizde yasanın 153. Maddesinin 5. Fıkrasında şöyle bir açık hüküm var. Diyor ki: ‘Anayasa mahkemesi kararları alınır, ancak alınan bu kararlar geriye dönük işlemez’ diye açık bir hüküm var. Şimdi, biz en son kursumuzu 2022'de görerek 5 yıllık bir çalışma izni almıştık. Dolayısı ile 2 yıl sonra bu durum meydana geldi. Bizim önümüzde 3 yıllık daha çalışma süremiz var.

 

Ne oldu sonra?

Alan Başkanlığımıza dilekçeler yazmaya başladık. Dedik ki; ‘Biz 5 yıl çalışmak üzere 2022'de mezun olduk. Ancak önümüzde 3 yıl daha bir çalışma zamanımız var. Anayasanın da bize verdiği böyle bir hak var. Dolayısı ile çalışabilir miyiz, çalışamaz mıyız?’ Şimdi biz bununla ilgili Alan başkanlığından bir cevap bekliyoruz. Umarım olumlu bir cevap verirler. Zira Alan Kılavuzlarının yok olması demek (Bunun altını çiziyorum) İnanın Çanakkale ruhunun yok olması demektir. Bu ruhu ortaya koyan insanların hepsi alan kılavuzlarıdır. Şunu da söylemek istiyorum; Çanakkale'de görev yapan turist rehberleri kardeşlerimiz, hepsi alanda çok iyilerdir. Ama Çanakkale dışında Türkiye'deki turist rehberleri (ki ben bunu alanda yaşadım) buraya pek girmek istemezler.

 

Niye?

 

Çünkü Çanakkale formatı yok elinde. Çanakkale formatı olmayınca ruhuna girme şansı yok. Dolayısı ile bir fiyasko, amiyane tabir ile bir patlama yaşanmaktadır. Bunu niye söylüyorum? Hakikaten 20 yıllık deneyime sahip insanlara yazıktır, günahtır. Bizim zaten görev alanımız burası, tamamen savaşın yaşandığı 33 hektarlık bir alan. Biz burada görev yapıyoruz. Bizim insanları Truva Atı'na götürmeye yetkimiz yok, biliyor musunuz? Sadece tarihi alanda çalışıyoruz. Artık bunun göze batmaması lazım. Yani bu savaşın bir yerde bitmesi lazım, hoş bir şey değil. Umarım aklıselim galip gelir. Benim üzüldüğüm şu; Haydi biz emekliyiz de, burada sırf bu işten dolayı ekmek yiyen gençlerimiz var. Evine ekmek götüren insanlar var.

Bir insana her şeyi yapın ama ekmeği ile oynamayın, yazıktır, günahtır. Bir kez daha söylüyorum, inşallah aklıselim galip gelir ve bu duruma en kısa zamanda yetkililer çözüm bulurlar.

 

Bu Anayasa kararı size tebliğ edildi mi?

Hayır edilmedi. Biz bunu haricen duyduk.

 

Peki alana gittiğinizde kim durduruyor sizi?

Duyduktan sonra Tarihi Alan Başkanlığı’na sorduğumuz zaman oradaki görevliler tarafından bize ‘Çalışmalarımız devam ediyor, tekrar her şey hallolacak’ dendi. Biz 1 Ağustosa kadar çalıştık. Sonra bir ilerleme görmeyince İskele meydanında bir açıklama yaptık. Amacımız kamuoyu oluşturmaktı. Tek temennimiz ilgili kurumların bu soruna en kısa zamanda çözüm bulması, bu 206 Alan Kılavuzunun tekrar görevlerini sürdürmesi konusunda harekete geçmesidir. Zira bu insanlar kaybolursa yazık olacaktır.

 

Şu anda ne yapıyorsunuz?

Şu anda bazı gerek siyasi anlamda, gerek bürokratik anlamında girişimlerimiz var.

 

Mahkeme anlamında bir girişiminiz var mı?

Şu aşamada yok ancak, Alan Başkanlığından alacağımız cevaba göre hareket edeceğiz.

 

Peki bu konuda bir oluşumunuz, bir derneğiniz var mı?

Alan Kılavuzları ve Çanakkale Şehitleri Vefa Derneğimiz var, Eceabat Alan Kılavuzları Turizm ve Tanıtma Derneği var, Çanakkale Turizm Tanıtma Derneği gibi derneklerimiz var. Bunların oluşturduğu bir platform var. Temsil heyetimiz var ve bunlar süreci yürütüyor zaten.

 

Umudunuz var mı?

Umutsuzluk kavramı pek hoş bir şey değil. Her zaman bir umut vardır, yeter ki insanlar istesinler. İstenildiği zaman yapılmayacak hiçbir şey yoktur. Ben böyle düşünüyorum. Yasaysa, yasayı çıkaranlar var. Emirse, emiri verenler var. Yani bunlar insan faktörü içinde çözülmeyecek şeyler değil. Umudumuz olmasa bu koşturmamız beyhude olur. İnanıyoruz ki koşturuyoruz.

 

İşte durum bu. Bu mübarek toprakların tanıtımı için özel olarak yetiştirilmiş, kendilerini basmaya kıyamadıkları bu topraklara adamış 206 kişinin acıklı hikâyesi.

“Çanakkale içinde vurdular beni” şeklinde başlayan türküye yakın bir son, ne acı...

 

Mine Yel