Birçok kişinin denizlerin içinde göremediği güzellikleri keşfetmeyi kendisine hobi edinen emekli yüksek ziraat mühendisi Muzaffer Mut, aslında denizin bulunmadığı Karaman'da doğdu. Denizi, ilk olarak üniversite eğitimi için geldiği İzmir'de gördü. Ama denize olan tutkusu üniversite eğitimi sonrası devlet memuru olarak atandığı Datça'da başladı. Satın aldığı deniz gözlüğü, şnorkel ve paletler ile daldığı sualtından bir daha da vazgeçemedi. 1980'de atandığı Çanakkale'de ise, boğazın altındaki güzellikleri keşfetme merakı denize olan tutkusunu bir kat daha arttırdı. Görevi nedeniyle Çanakkale Boğazı'nın sualtı zenginlikleri konusunda uzun yıllar araştırma ve gözlemler yaptı. 18 yıl önce emekli oldu, ancak çok sevdiği denizlerden yine kopamadı.
İlerleyen yaşına rağmen hala dinç ve zihinde kalmasını yarım asırdır devam eden deniz tutkusuna borçlu olduğunu belirten Muzaffer Mut, sualtı zenginliklerini kamerayla görüntüleyip, sosyal medya hesaplarından paylaşmaya devam ediyor. Kimi zaman Çanakkale Boğazı'nda, kimi zaman ise Datça'da sürdürdüğü amatör dalışlar ile kamuoyunda pek çok kişinin farkında olmadığı güzellikleri görüntülüyor. Bunları da sosyal medyada kamuoyunun beğenisine sunuyor. İlerlemiş yaşına rağmen halen Çanakkale Boğazı'nın Güzelyalı Köyü ile Kepez Burnu arasında amatör dalışlarına devam eden Muzaffer Mut, denizyıldızı, denizşakayığı, deniz lalesi, yılanyıldızı, ahtapot, balıklar, kum midyeleri gibi türleri sualtı kamerasıyla kaydederken, ortaya renkli ve insanı büyüleyen görüntüler çıkıyor.

Denizi kendisine bir yaşam biçimi haline getirdiğini anlatan Muzaffer Mut, emekliliğini Çanakkale gibi çok güzel bir coğrafyası olan şehirde geçirmekten dolayı mutlu olduğunu söyledi. Çanakkale'nin doğal ve kültürel zenginlikleriyle insanı büyüleyen bir kent olduğunu ifade eden Mut, "Bir yanda yüksekliği 2 bin metreye yaklaşan Kazdağları, diğer yanda ise sıfır noktasındaki sahilleri. Kentin bu özelliği canlılar için çok güzel bir yaşam ortamı sağlıyor. Kırsal kesim insanı olmam dolayısıyla ben denizi üniversite yıllarında İzmir'de gördüm. Denizi o zaman yalnızca kartpostal gibi seyrediyordum. Yıllar geçti, üniversiteyi bitirdim ve görevim gereği Datça'ya atandım. Burada denizi görünce büyülendim. Kendi kendime dedim ki, 'Ben ya bu denizi seyretmeliyim, ya da denizin içine girmeliyim.' Denizin içine girmeye karar verdim. Birkaç yıl sonra deniz beni, ben de denizi iyi tanıdım. 'Ölürsem ben denizin içinde öleyim' diye düşünüyordum devamlı. Sonsuz bir güzellik denizin içerisi. Bugüne kadar çok güzellikler gördüm" dedi.

Dalış için sabah erken saatleri tercih ettiğini, çünkü denizin bu saatlerde sakin ve rüzgarsız olduğunu belirten Mut, "O gün diyorum ki sabah kalktığım zaman 'Ben bugün deniz şakayığı, deniz lalesi, balıkları izleyeceğim' diyorum. Ona göre mevki seçip, tarzımı koyup, donanımımı alıp, o mevkide denize giriyorum. Artık o kadar ezberlemişim ki denizin dibini, neyi görmek istediysem elimle koyduğum gibi buluyorum. Bu hayvan zararlı mı değil mi bunu da biliyorum. Gerekirse eldiven kullanıyorum. Ona göre hareket ediyorum" diye konuştu.

İpek Güney