Bu yıl Marmara Denizi’ni beyaza tabakayla kaplayan müsilaj adı verilen jel tehlikesi devam ediyor. Bölgedeki illere hem deniz ürünleri bakımında hem de turizm alanında büyük zarar veren bu jel tabaka tehlikesi artarken ne belediyelerin ne de kurumların adım atmaması dikkat çekiyor. Balıkçılar denizdeki sorun nedeniyle balık avlamada zorlandıklarını bu sorun nedeniyle balık fiyatlarının arttığını belirtirken, turizmciler ise bu sorunun devam etmesi durumunda sektörün çok kötü etkileneceğini vurguladı.
Marmara Denizi'ni yok olma tehlikesiyle karşı karşı bırakan deniz salyası olarak bilinen müsilaja en çarpıcı görüntüleri oluşturmaya devam ediyor. Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Yalova, Kocaeli, İstanbul ve Tekirdağ’ı kötü etkileyen bu salyanın en çarpıcı görüntüsü Erdek Körfezi'nden geldi. Deniz salyasının su üzerinde oluşturduğu tabaka, ölçüm cihazının su altına inmesine izin vermedi. Deniz salyalarının arasından yürümeye çalışırken çekilen görüntüsünü sosyal medya hesabından paylaşan Prof. Dr. Mustafa Sarı ise, korkutan gerçeğe dikkat çekti. Sarı, "Marmara Denizi'nin canlı kalmasının bileşenleri kırmızı mercan yatakları da ölmeye başladı" dedi.
"DENİZ SALYASI ÜÇ NEDENDEN YAYILDI"
Marmara Denizi'ndeki deniz salyası kabusu, her geçen gün büyüyor. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı'nın Erdek Körfezi'ni saran deniz salyalarının arasından yürümeye çalışırken çekilen görüntüleri, Marmara Denizi'ndeki tehlikenin geldiği korkunç boyutu gözler önüne serdi. DHA'ya konuşan Prof. Dr. Mustafa Sarı, deniz salyasının 3 nedenden dolayı bu kadar yayıldığını söyleyerek, "Birincisi, Marmara Denizi'nde 40 yıllık ortalama sıcaklık verilerini dikkate aldığımızda, deniz suyu, diğer yıllara göre artık iki buçuk derece daha yüksek sıcaklıkta. İkincisi, Marmara Denizi'nin orijinal yapısı. Üçüncü ise denizdeki besin yükü. Azot, fosfor, evsel ve endüstriyel atıkların denize karışmasıyla ortaya çıkan besin elementlerinin miktarının çok yüksek olması" dedi.
"150 BİN İNSANIN ATIĞI ARITILMADAN DENİZİN KIYISINDA TOPLANIYOR"
Kullanılan arıtmaların Marmara Denizi'nin orijinal yapısına uygun olmadığını belirten Prof. Dr. Mustafa Sarı, "Denizlerimizde şu an kullanılan arıtmaların bir kısmı biyolojik arıtma. Deşarj edilecek olan atığın sınır değerlerinin çok çok düşük olması gerekiyor. Halbuki biz şu anda Marmara Denizi'nin sınır değerlerinin çok üstünde atık deşarj ediyoruz. Bazı yerleşim birimlerinde ise hiç arıtma tesisi yok. Bandırma ve Erdek'te de durum aynı. 150 bin insanın atığı hiç arıtılmadan kanalizasyon şebekesiyle denizin kıyısında toplanıyor. Atıklar deniz kıyısında sıvılaştırılıyor ve bir kilometre açığa denizin dibine bırakılıyor" diye konuştu.
"ATIK YÖNETİM POLİTİKAMIZI DEĞİŞTİRMEMİZ GEREKİYOR"
Yanlış atık yönetim politikası söz konusu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Mustafa Sarı, "Su kirliliği yönetmeliği hükümlerindeki sınırları bile uygulamadık. Artık atıklar arıtılmadan denize verilmeye başlandı. Belediyeler, 'Benim arıtma tesisim tıkır tıkır çalışıyor' diyecek. Ancak ben denize bakıyorum, deniz bu tesislerin düzgün ve yeterli çalışmadığını söylüyor. Şimdi yapmamız gereken şey ise, Marmara Denizi çevresindeki bütün kuruluşların bir araya gelip, bir karar alması lazım. Bu kararla müsilaj ile mücadele için atık yönetim politikamızı değiştirmemiz gerekiyor. İklim değişikliğini dikkate alan yeni bir atık yönetim politikası belirlemeliyiz. Ve bu politikanın hedefi de şu olmalı; Marmara Denizi'ne bir litre bile arıtılmadan atık bırakmamak" ifadelerini kullandı.
"KASIM AYINDAN BERİ KONUŞUYORUM ANCAK KİMSE SESİMİ DUYMUYOR"
Kasım ayından beri Marmara Denizi'nde müsilaj olduğunu belirten Prof. Dr. Mustafa Sarı, "Müsilajı insanlar kıyılarda köpükler halinde birikip, gözle görülür bir hal aldığı zaman fark etti. Ben kasım ayından beri konuşuyorum ancak kimse sesimi duymuyor. Multimetre probu'nın suya girmesini engelleyen tabakalar, müsilajın son aşaması. Artık parçalanmaya başlamış ve köpükleşmiş ve yüzeyi kurumuş plastik bir hal almış durumda. Aynı zamanda bu durum binlerce canlının ölmesine neden oluyor" dedi.
"MÜSİLAJ TURİZM SEKTÖRÜNÜ DE VURMAK ÜZERE"
Bu şekilde devam edilmesi halinde Marmara Denizi'nin ölme süresinin hızlandırılacağını kaydeden Prof. Dr. Mustafa Sarı, "Büyükada civarında kırmızı mercan yatakları var. Kırmızı mercan, Marmara Denizi'nin kıymetlileri, aynı zamanda denizin canlı kalmasının bileşenleri. Müsilaj yüzünden kırmızı mercan yatakları artık ölmeye başladı. Aynı zamanda müsilaj turizm sektörünü vurmak üzere. Yine uluslararası ticaretin yüzde 85'i deniz yolu aracıyla yapılıyor. Bu nedenle ticaret için Marmara Denizi çok önemli bir geçiş güzergahında" diye konuştu.
BALIKÇILAR VE TURİZMCİLER ENDİŞELİ
Müsilaj olayının doğal bir olay olduğunu ve ilk kez görülmediğini belirten Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yeşim Büyükateş, “Müsilaj olayı; biyolojik, kimyasal ve fiziksel şartlar uygun olduğunda çeşitli denizel organizmaların çoğalması sonucu ortaya çıkan doğal bir olay. Belirli iklimsel ve tropik koşullar altında çeşitli denizel organizmaların ürettiği, organik maddenin düzensiz olarak birikmesi durumu. Genellikle fitoplanktonik organizmalardan diyatomların sayılarını arttırmasıyla oluşan bir olay” diyerek müsilajın tanımını yapmıştı. Pek çok uzmandan temel sebebinin ‘küresel ısınma’ olduğu açıklamasının gelmesinin ardından Kocaeli Belediyesi’nin İzmit Körfezi’nde 100 ton müsilaj toplamasıyla beraber gözler, Marmara Denizi’ne kıyısı olan tüm bölgelerin yapacağı çalışmalara çevrildi. Deniz salyasının nasıl temizleneceği ve kaynağı henüz açıklık kazanmamakla beraber, başta deniz turizmi ve balıkçılık gibi pek çok sektörü etkilemesinden endişeleniliyor.
Çanakkale Turistik Otelciler Derneği (ÇATOD) Başkanı Armağan Aydeğer ise turizm yönü ile endişelerini dile getirdi. Aydeğer; “Halk arasında müsilaj olarak ifade edilen konu hepimizi tedirgin eden bir husus. Geçmiş süreçlerde konunun uzmanları bunun geçmiş yıllarda da yaşandığını ama bu sene ortaya çıkan tablonun geçmiş yıllarla kıyaslanmayacak kadar yoğun ve uzun sürdüğü ifade ediliyor. Suyun ısınmasıyla ortadan kalkacağına dair bir söylem var ama konunun uzmanı olmadığımız için bunu bilemiyoruz. Hepimiz gerçekten şu anda bundan dolayı tedirginiz” dedi.
“TEMİZLEMEK İÇİN BİR ARACIN İLİMİZDE OLMASINI ÇOK ÖNEMSİYORUZ”
Müsilaj konusunda otoritelerin proaktif bir tutum izlemesi gerektiğini söyleyen Aydeğer, “Bölgemiz Marmara Denizi’nin devamı olduğu için görünmeye başladı. Bu konuda özellikle ilgili otoritelerimizin proaktif bir tutum izlemesi gerektiğini düşünüyorum. Bu çok önemli. Özellikle bundan sonraki süreçte bu tür çevresel veya virüslerle alakalı konular hayatımızı tehdit etmeye devam edecek. Buna sebep olan kaynakların ortadan kaldırılması gerekiyor ilk olarak. İkinci olarak da buna karşı tedbirli olmamız gerekiyor. Bununla alakalı geçtiğimiz süreçte gözlemlediğimiz bir temizleme gemileri var. Bu araçlar mevcut. Diğer şehirlerde bu araç ile çalışmaları basında gördük. Salyayı temizlemek için bir aracın ilimizde olmasını çok önemsiyoruz. Bu nedenle özellikle tüm yerel iradelerimizin ve kıyı bandına sahip olan idarelerimizin daha proaktif çözümler üzerine odaklanması gerekiyor. Şu an çok yüzeysel gözükse de yarın bu daha yoğun olabilir. Ama bununla ilgili tedbirlerimizi alırsak en azından oluşabilecek sıkıntının sonuçlarını en hafif şekilde etkilenmemize evirebiliriz. Bununla ilgili mutlaka bir deniz aracının alınması, bu salyanın kaynağını ortadan kaldırabilecek türden çalışmalar yapılması gerekiyor. Bütün kamu irade kurumlarının ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelerek bu müsilaj sorunu ile ilgili çok hızlı bir çalışma programı uygulaması bizim önem verdiğimiz ve her ortamda söylemeye çalıştığımız konulardan bir tanesi” ifadelerini kullandı.
“BALIĞA ZARARI YOK, BALIKÇIYA VAR”
Uysallar Balıkçılık’ın sahibi Cengiz Karagül, balığın zarar görmediğini ancak balıkçıya zarar verdiğini belirterek, “Bu konu hakkında kimse bir şey bilmiyor. Dibe kadar inmiş durumda. Yüzeyi mi temizleyecekler dibini mi, bu insanlar hangi biriyle uğraşacaklar? Balıkçı, balık yakalayamıyor. Canlılara zarar veriyor, oltalara takılıyor. Derin sularda, açıklarda yok ama av yasağı olduğu için balık tutmak, müsilaj da kıyılarda olduğundan dolayı sadece kıyı olta balıkçılığı, sandal ve dalyan balıkçıları çalışabiliyor. Balık tutmayı ciddi anlamda etkiliyor bu müsilaj. Düşünsenize, denizin altında ve üstüne bir şey var. Adam, ağ çeviriyor ama kaldıramıyor, salyalarla beraber geliyor. Ciddi anlamda da ağır oluyor zaten. Yani balığa zararı yok, balıkçıya zararı var. Biz bunun etkilerini görüyoruz. Şu an çok daha fazla balık gelmesi lazım. Şimdi balık işi şöyle, az olursa fiyat yükselir, çok olursa haliyle balık olmadığı için fiyatlar da yüksek. Bu hem bize hem de vatandaşa ciddi anlamda zarar veriyor” dedi.
Belediye ve kurumlar adım atmadı
Aylardır Marmara Denizi'ni esir alan beyaz tabaka ile ilgili ne bölgedeki belediyeler ne ed kurumlar deniz yüzeyindeki bu pisliği temizlemek için herhangi bir adım atmadı. Sadece toplantılar yapıp, bölgedeki çevre ve doğa ile ilgili herhangi bir çalışma yapmayan Marmara belediyeler birliğinde tepkiler artıyor. Aynı tepkiler, devlet kurum ve kuruluşlarına da bu konuda çalışma yapmamasına gösteriliyor
Hülya Öz-DHA