Donanma ve Şakir’in müdavimi olan balıkçılardan Mustafa Kuş ile denize adanmış bir ömür hakkında röportaj gerçekleştirdik.
Çanakkaleli balıkçılar iskele bölgesine giderek akşamüstü saatlerinde oltalarını kurmaya başlıyorlar. Sakin sularda avlanmaya başlayan balıkçılar denizin havasını ve balığın tadının keyfini sürüyor.
Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye; üç denize de komşu olan Çanakkale, deniz ürünleri tüketiminin başında geliyor. Çanakkale’de balıkçılık gelişmiş ve birçok kişi burada balıkçılık ile uğraşıyor. Balıkçılar yaz kış demeden “vira bismillah” diyerek denize açılıyor, nasipleri nerede ise dalgalar teknelerini oraya götürüyor. Balıkçılığın belli bir zamanı olamayabiliyor. Balıkçılık sabır işidir, emek işidir. Balıkçı evinin yolunu unutuyor denizler evi oluyor. Balıkçı, günlerce kıyılarda teknede sabahlıyor. Balık tutmak için denizin derinliklerine ağ atıyor. Bu balıkçılardan birisi de emekli öğretmen Mustafa Kuş. Mustafa Kuş, Çanakkale’nin merkezinde limandan denize açılıyor, 54 senedir balıkçılık yaparak geçiniyor.
Mustafa Kuş, 70 yaşında emekli ilkokul öğretmeni. Çanakkale’nin Umurbey ilçesinde yaşıyor. İki çocuk babası olan balıkçı Mustafa Kuş, emekli olduktan sonra da hep balıkçılık ile uğraşmakta. Gençlik yıllarında hobi olarak yaptığı bu işi şimdi meslek edinmiş kendisine.
“Genç yaşlarımda hobi olarak başladım. 1965 yılında ilk teknemi kendim yaptım. Tahta çıtaları çaktıktan sonra fırıncıdan un çuvallarını aldım. Bu çuvalları terziye götürerek kılıf diktirdim ve çıtaların üzerine geçirdim boyasını yaptım. O zamanlarda kıyılarda ufak tefek kayık ile başladım. Zamanla bu kayığa motor ekledim ve denize açıldım.”
Balıkçı Mustafa Kuş, 1968 yılında öğretmen oluyor. İlk olarak Van’da iki yıllık göreve başlıyor. Daha sonra Bayramiç’te dört yıllık görev yapıyor. 1996 yılında emekli olan Mustafa Kuş, balıkçılığa kaldığı yerden devam ediyor. Öte yandan Eski yıllarda yaşanılan sıkıntıların ve yoklukların kalmadığını şimdi her şeyin daha kolay olduğunu söyledi.
“Eskiden ahşap olan teknelerin bakımı çok zor oluyordu. Her sene karaya çıkar eski boyaları kazıyıp yeni boyaları sürdükten sonra bunların kurumasını beklerdik. En az bir ay karada uğraşırdık. Bu zamandaki tekneler fiber. Bu teknelerin böyle dertleri olmuyor, eskiden olduğu gibi çatlama derdi kalmadı.”
Her işin olduğu gibi balıkçılığın da birçok zorlukları oluyor. En büyük zorluğu ise değişen olumsuz hava koşulları. Bu zor koşulları Mustafa Kuş şöyle dile getirdi:
“Havada oluşan en küçük olumsuzluk bile bize engel olabiliyor. Hava günlük güneşlikken iki saat sonra yağmur yağıyor ve bizde sığınacak limanlar arıyoruz. Ben hep Gökçeada'ya gider oraya sığınırım yağmur yağdığında. Tekneler, yağmur yağdığında denizde alabora olabiliyor. Ben de denizde yağmura yakalandım. Kuru hiçbir eşyam kalmadı, sırılsıklam oldum ama teknede eşyalarım olduğu için hemen değiştirdim. Teknem benim ikinci evim. Her türlü yiyecek ve giyecek eşyamı içinde bulunduruyorum. Denize açıldığımda bu anlamda sorun yaşamıyorum.”
Balık her sezon olmuyor ve bu durumda balıkçılar yine zor durumda kalabiliyor. Bir sene bol ise iki sene olmayabiliyor. Çok olduğu dönemde balık ucuz oluyor ve yine emeğinin karşılığını alamıyor balıkçılar. Mevsimine göre hangi balık oluyorsa o balık tutuluyor ve daha çok tercih ediliyor. Mustafa Kuş, günlük olarak balığa çıkıyor ve bazen üç gün bazen beş gün dönmüyor. Hatta on beş günü buluyor. Tuttuğu balıkları satmak için adalara gidiyor ve oradaki anlaştığı alıcılarına veriyor. Bazen de canlı balık pazarına getirerek orada satıyor.
“Bize en çok para kazandıran balık türü kalamar oldu. Çok tercih ediliyor. Ama bu sene pek yoktu. Bu sene palamut türü daha fazlaydı ve 50 TL’den satıldı. Fiyatı en yüksek olan balık türü ise lüferdi. 250 TL'den satıldı. Bu fiyattan satılmasının temel nedeni, bu balık türünün burada nadiren bulunmasıydı. Çanakkale balık çeşitliliği bakımından çok zengin bir il. Çünkü balıkların göç yolu Çanakkale Boğazı olduğundan her çeşit balık türünü bünyesinde barındırıyor.”
Mustafa Kuş, balık tutmanın ona iyi geldiğini ve zamanın nasıl geçtiğini anlamadığını söyledi ve balıkçılık yapmak isteyen gençlere de bazı tavsiyelerde bulundu o sözlerini şöyle dile getirdi:
“Benim için balıkçılık artık yaşam tarzı oldu. İstediğim zaman bırakabilirim ama şu an bu işi yapmaktan çok zevk alıyorum. Kahvede okey oynamak yerine balık tutarak zamanımı geçiriyorum, geçimimi de böyle sağlıyorum. Gençlere en büyük tavsiyem ise; bu meslek baba mesleğiyse tabi ki yapsınlar devam ettirsinler, çok değerli ve emek isteyen bir iş. Diğer türlü çok para var diye yapmasınlar. Çünkü deniz bu, üç gün verir on üç gün olmaz. Bilinçli yapsınlar ve kazandıklarının kıymetini bilsinler.”
Haber-Foto: ÇOMÜ Gazetecilik Bölümü Öğrencileri Hatice Cirti ve Kürşad Oğuz Uzun