Demokrasi ve Atılım (DEVA)  Partisi hazırladıkları 22 eylem planının tanıtım lansmanını Ankara'da gerçekleştirdi. Gerçekleşen lansmana Türkiye'deki birçok il ve ilçe teşkilatı ve partililer katıldı. Bu kapsamda DEVA Partisi Çanakkale il Başkanı Berkan Karaca ve çok sayıda partili arkadaşı ile katıldı. 
 
Geçtiğimiz günlerde 22 eylem planının kamuoyuyla paylaşılmasını tamamlayan DEVA Partisi, Ankara Atatürk Spor Salonu’nda düzenlenen “DEVA Türkiye’si” etkinliğinde gövde gösterisi yaptı. Düzenlenen etkinlikte bir çok kentin il ve ilçe teşkilatı partililer de katıldı. Katılan programa Çanakkale’nin İl Başkanı olarak partili arkadaşları ile katılan Berkan Karaca yaptığı sosyal medya paylaşında; ’Ankara’da düzenlenen ve 22 eylem planımızı açıkladığımız. Deva Türkiyesi lansman programına Çanakkale İl ve İlçe Teşkilatlarımız ile birlikte eşlik ettik. Damla damla büyüdük ve artık salonlara sığmaz olduk. Hiç endişeniz olmasın 2023 Deva Olacak’’dedi.
 
Etkinlik başlamadan Binlerce insan salona sığmayınca Genel Başkan Ali Babacan önce salonun dışındaki kalabalığa seslendi. Etkinlikte genel başkan yardımcılarının hazırladığı videolarla eylem planlarını tanıtıldı. DEVA Partisi Genel Başkan Ali Babacan, partisinin logosu olan damla şeklinde kurulan kürsüden seslendi.Babacan’ın konuşmasından satır başları şöyle oldu; 
 
‘Birlikte yola çıktığımız Erdoğan sözünden döndü’
 “2001’de birlikte yola çıktığımız Recep Tayyip Erdoğan sözünden döndü. Şah Cihan gibi, külliyenin tepesine çıktı ve ‘Yıkın bunu’ diyerek, kendisini oraya taşıyan demokrasiye gözünü dikmeye başladı. Aynı Mümtaz Mahal’in mezarı gibi. Artık Erdoğan için demokrasi, o harmoniyi bozan küçük bir ayrıntıydı çünkü. Adalet, ortak akıl, istişare, çoğulculuk hepsi; o harmoniyi bozan küçük ayrıntılardı. Kendisine oy veren milyonlarca seçmenle beraber yola ne için çıktığını unuttu. Ben bu hikâyeyi kabul etmiyorum. Biz yola çıkarken ulaşmak için çabaladığımız özgürlüklerden, ileri demokrasiden, evrensel hukuk değerlerine olan sadakatten, çoğulculuktan, katılımcılıktan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. O ne yaptı? Hak ve özgürlükleri ezdi geçti.”diye ifade etti.
 
 
‘34 yaşında bir genç olarak siyasete girdim’
“Siyasete adım attığım ilk günden itibaren, dile kolay, 7825 gün oldu. 34 yaşında, ülkesinin yarınlarını dert eden bir genç olarak siyasete girdim. AK Parti’nin kurucu üyesi olarak siyasete ilk adımımı attım. En genç bakan bendim. Ekonominin tüm yükünü, önceki hükûmetlerin yıllarca biriktirdiği o ağır yükü üstlendim. Hazine Bakanlığıyla beraber Avrupa Birliği Başmüzakerecisi de oldum. Gecenin 2’sinde randevu veriyorduk insanlara gündüz 2’de geliyorlardı. ‘Gece 2’de randevu mu olur?’ diyorlardı. Böyle çalıştık işte.Asla yalnız yürümedim. Hep bir takımın içinde oldum. Dışişleri Bakanlığı yaptım. Doğru hedefler, doğru isimler ve doğru politikalarla ülkemizin itibarını ve gücünü artıran bir diplomasi ekibinin başında oldum. Her şeyi özgürce tartışıp istişare edebildiğimiz bir hükûmetle ülkemize tarihi bir dönem yaşattık.”dedi.
 
 
‘Biz ayrıldıktan sonra ise milli gelir neredeyse yarı yarıya düştü’
 “İki büyük krizi, 2002 ve 2009 krizlerini çözen ekibin başındaydım. 2002’den 2013’e milli gelirimiz yaklaşık 3 kat arttı. 3.600 Dolardan 9.700 Dolara çıktı. Bunlar dolar enflasyonundan arındırılmış rakamlar. Biz ayrıldıktan sonra ise milli gelir neredeyse yarı yarıya düştü. 9.700 Dolardan indi 5.800 Dolara. Birisi de çıkmış, ‘Ben imza atmasaydım yapamazdın’ diyor. Ben de diyorum ki, ‘Hikmet imzadaysa, at bir imza da enflasyonu bir düşür bakalım’. Sayın Erdoğan’a sesleniyorum; duy, anla. Dürüst ve ehil kadrolar olmazsa olmaz. Kararları istişareyle almazsan olmaz. Onun için olmuyor. Olmayacak da.”şeklinde konuştu.
 
 
‘AK Parti’nin kuruluş ideallerinden ayrılan Erdoğan oldu’
“Zamanında AK Parti’yi başarılı yapan ilke ve değerlerden biz hiç ayrılmadık. AK Parti’nin kuruluş ideallerinden ayrılan Erdoğan oldu. Bu gidişatauymayan ne varsa gözden çıkarmaya hazır. Yıkıp geçiyor, ezip geçiyor.KHK’larla milyonları canından bezdiriyor. Kanser hastası çocuğu anne babasıyla görüştürmüyor ya. Bu adalet midir?”diye ekledi.
 
 
Herkesin dilinde aynı kelime: Endişe!
“Son dönemde her yerde aynı kelimeyi duyuyorum.Konya’da iki çay bir kekin hesabını yapan genç kardeşimden, Diyarbakır’da gün sonu raporuna bakan esnaf arkadaşımdan, Bağcılar’da sabahın karanlığında okula giden liseli öğrenciden,apartmanın posta kutusunda istiflenmiş faturalarda, kendi adını arayan babadan hep aynı kelimeyi duyuyorum. Mutlu bir hayatı olsun diye yavrusunu uzak şehirlere okumak için göndermiş anneden, gece geç vakitte işten çıkıp evine yalnız yürüyen kadınlardan, Yazdığı haberdeki kelimeleri dikkatle seçen gazeteci dostlarımdan, inancından dolayı faize bulaşmamak için birikimini altına, dövize yatırmış hacı amcamdan, nakliye kamyonunu bekleyen çiftçiden, pazarda filesini dolduramayan emekliden, Muhalefete de iktidara da oy vermiş herkesten aynı kelimeyi duyuyorum. O kelime ne biliyor musunuz? Endişe!”nsanlar hayatından, sevdiklerinin hayatından endişe duyuyor. İnsanlar ülkesinden, siyasetten endişe duyuyor. Evet herkes endişeli. Endişeli öğrenciler. Endişeli kadınlar. Endişeli Kürtler, endişeli Aleviler. Endişeli gençler, anneler, babalar.Endişeli muhafazakârlar, endişeli sekülerler. Her birini çok iyi anlıyor, o duyguyu tam şuramda hissediyorum. Fakat buradan, Ankara’nın ortasından sesimin ulaşabileceği herkese seslenmek istiyorum. Büyüklerim, arkadaşlarım, kardeşlerim; endişeye mahal yok! Bu iktidarın hoyrat politikalarından,yaptığı haksızlıklardan, yaşam tarzlarına yaptığı baskıdan, fakirliği mecburi istikamet haline getiren icraatlarından, eğitimi hallaç pamuğuna çevirip çocukların yarınlarını mahvetmesinden endişe etmeyin.” dedi. 
 
 
Murat Yüksel