Kısaca İklim Yasası olarak bilinen ve Paris İklim Antlaşmasından temel alan yasa TBMM’ye sunuldu ve geri çekildi.

Hazırlayanlar bile anlayamamıştı. Anlaşılmayan yerleri çok fazlaydı. Hele uygulama esnasında neler yapılacağına dair bilinmeyen de çoktu. Ağırlıklı olarak bakanlıklara verilen görevler ve kesilecek cezalar vardı. Eskiden beri yapılması gereken ama yandaşları korumak için ertelenen uygulamalar da vardı.

İklim Yasasını uygulayacak olan bakanlığın çevreyle ilgili çok sayıda vukuatı bulunuyor zaten.

Küresel ısınmayla mücadeleye hiç kimse karşı değil. Ancak Paris İklim Anlaşması neden geç imzalandı ve imzalandıktan sonra neden bunca zaman beklendi anlamak zor.

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, küresel ısınmayla mücadelede şimdiye kadar çoktan sınıfta kalmıştır:

Madencilere ve betonculara detaylı incelemeden ÇED raporu veya ÇED gerekli değildir raporu vererek Doğa Talanına izin vermiştir.

Balıkesir’de, Çanakkale’de, İzmir’de, Uşak’ta, Ordu’da binlerce dekar arazinin altın ve bakır başta olmak üzere madencilere hem arama hem çıkarma amaçlı tahsisini yapmıştır.

Maden sahalarında yüz binlerce ağaç kesilmiş ve Karbon Depoları yok edilmiştir.

Arama ve çıkarma sahalarında tarlası, bahçesi bulunan çiftçilerin arazileri Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle kamulaştırılarak gasp edilmiştir.

Maden sahalarında, kömür ocaklarında meydana gelen kazaların, can kayıplarının sorumlusu olan Bakanlık, İklim Yasasını yönetecek ve uygulayacak erke sahip değildir.

Küresel ısınmada en önemli aktör Fosil Yakıtlardır. Mevcut iktidar, Türkiye’yi başta doğalgaz olmak üzere enerjide dışa bağımlı hale getirmiştir.

Karbon salınımında Türkiye’nin suçu yoktur. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinde en önemli aktör olan Karbon Salınımının esas suçluları ABD, AB Ülkeleri ve Çin’dir. Türkiye’nin apar topar İklim Yasası oluşturması, anlaşılmaz bir yasayı TBMM’ye getirmesi anlamsızdır.

Türkiye’nin karbon ayak izi konusunda alt yapısı, hatta bilimsel altyapısı yeterli değildir.

Türkiye’de kapalı sistem Süt Sığırcılığı İşletmeleri, süt fiyatlarının düşüklüğü nedeniyle kendini sürdürmekte güçlük çekmektedir. Bu yasayla çiftliklere ilave Metan Emisyonu masrafının eklenmesi hayvancılığı daha da zora sokması muhtemeldir.

Türkiye’nin çeltik üretimi kendine yetmemektedir. Kaldı ki su kaynakları her geçen gün azalmaktadır. Çeltik üreticilerine bu kanunla Metan Emisyonu yükünün getirilmesi Türk Çiftçisini daha da zora sokacaktır.

Yasa Yedi Kocalı Hürmüz gibidir. Çok sayıda bakanlığı ilgilendirmekte ve görev yüklemektedir. Yetki karmaşası vardır.

Türkiye’de çok sayıda Çevreci örgüt bulunmaktadır. Bunun yanında Ziraat Odaları, Hayvancılık Birlikleri çıkarılmaya çalışılan yasanın muhatabıdırlar. Ancak yasanın hazırlanışı sırasında hiçbirinin görüşü alınmamıştır.

Üzerinde biraz daha çalışılacak ve tekrar gelecektir. Damda iki ineği olandan metan emisyonu bedeli alınırsa daha ileri girmeye gerek yok.