Derinleşen ekonomik krizin ve geçim sıkıntısının bireyler üzerinde öfke problemine neden olduğunu ifade eden Uzman Psikolog Yağız Ata,  Uzm. Psk. Yağız Ata ‘Biz neden öfkeliyiz?’ sorusuna cevap vererek,  “Bu kadar öfkeliyiz çünkü bir anne pazardan ancak evdeki çocuk sayısı kadar meyve alabiliyor, baba her koşulda ailesine mahcup kalıyor. Bir hane ancak kendini sabaha nasıl çıkartırım diye düşünecek enerjiyi bulabiliyor. Elde olmayınca artık paylaşabilme imkânı da olmuyor ve git gide Türk kültür ve ahlakı da zedeleniyor. İnsanlar köye gidip büyüklerini ziyaret edebilecek maddiyata dahi sahip değiller artık. Sürekli geçimi düşünmek zorunda olduğumuz bu rutin hayat beraberinde bir sürü psikolojik rahatsızlığı da getiriyor. Bu kadar öfkeliyiz çünkü ihtiyaçlar artık lüks sayılıyor” dedi.
 
Derinleşen ekonomik krizin ve geçim sıkıntısının bireyler üzerinde öfke problemine neden olduğunu ifade eden Uzman Psikolog Yağız Ata,  Uzm. Psk. Yağız Ata ‘Biz neden öfkeliyiz?’ sorusuna cevap verdi.
 
Geçim sıkıntısının hem bireylerin hem toplumun ruh sağlığını  ciddi derecede etkilediğini, öfke problemlerinin hemen herkeste görüldüğünü giderek arttığı söyleyen Psikolog Ata öfke tanımını ve detaylarını şu başlıklar ile vurguladı.
 
 
“KARTOPU GİBİ BÜYÜYEN SORUN ZİNCİRİ”
 
”Bu engeller arasında; toplum baskısı, ekonomik sıkıntı, fikir özgürlüğünün kısıtlanması, refah seviyesinin git gide düşmesi, ülkemizin ucu olmayan mülteci kabulü ve bununla beraber gelen aidiyet hissiyatının kaybolmasıyla yurt dışına yapılan göçler ön sırada bayrak tutmaktadır. Sadece benim bildiğim çevremdeki çoğu psikolog Almanya’ya gitmiş ve geride kalanlar da gitmek için Almanca kurslarına yazılmıştır. Bu dönemde içinde yaşadığımız şartlar Türk halkını çaresiz bırakmıştır, çaresizlik ise toplumun öfkesini ateşlemiştir. Ateş artık öyle bacaları sarmıştır ki insanımızın öfkesini nereden çıkartacağını kestirememesine sebep olmuştur. Çarşıda, pazarda, sokakta, trafikte ve birçok yerde insanımızın öfkesini gözümüzle görebilmekteyiz. Bu ise kartopu gibi büyüyen sorun zincirini beraberinde getirmektedir.”
 
İLK BASAMAKTA ZEMİN KAYGAN
 
 “Bir insanın bir bireye dönüşmesi için gereken basamaklarda ülkemiz zayıf kalıyor. Daha temel ihtiyaçlarını karşılayamayan kişilere kendini sev insana, doğaya saygı duy deniliyor. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre insanın sevgi ve saygı evresine gelene kadar öncelikle fizyolojik ( yemek, su, uyku, sağlık ) ihtiyaçlarını daha sonrasında güvenlik (beden, iş, kaynak, ahlak, aile, sağlık ve mülkiyet ) ihtiyacını tam anlamıyla karşılıyor olması gerekmektedir. Toplumumuza dönüp baktığımızda daha ilk basamaktan zeminin kaygan olduğu çok barizdir.”.
 
GEÇİM DERDİ BERABERİNDE PSİKOLOJİK RAHATSIZLIK GETİRİYOR
 
 “Bu kadar öfkeliyiz çünkü bir anne pazardan ancak evdeki çocuk sayısı kadar meyve alabiliyor, baba her koşulda ailesine mahcup kalıyor. Bir hane ancak kendini sabaha nasıl çıkartırım diye düşünecek enerjiyi bulabiliyor. Elde olmayınca artık paylaşabilme imkânı da olmuyor ve git gide Türk kültür ve ahlakı da zedeleniyor. İnsanlar köye gidip büyüklerini ziyaret edebilecek maddiyata dahi sahip değiller artık. Sürekli geçimi düşünmek zorunda olduğumuz bu rutin hayat beraberinde bir sürü psikolojik rahatsızlığı da getiriyor. Bu kadar öfkeliyiz çünkü ihtiyaçlar artık lüks sayılıyor rahat bir hayat, güzel bir gençlik, huzur içinde bir yaşlılık bize çok görülüyor. Bu kadar öfkeliyiz çünkü yanlış idari yönetim ve buna bağlı sağlıklı olmayan politikalardan kaynaklı ihtiyaçlarımızı karşılayamıyoruz. Ve bireysel psikolojik sağlığımızın iyileşmesi ve korunması içinde maalesef büyük resmi göremiyoruz…”
 
Arzu Baladur