Tümörün elle hissedilmesinden iki yıl önce oluşabilecek kanseri saptayabiliyor
Meme kanserinin sık görülmesi ve erken evrede tedavi edilebilir olması tarama yöntemlerinin önemini artırıyor. Kullanılacak tarama yöntemine hastanın yaşına, meme yapısına ve fizik muayene bulgularına göre karar verildiğini belirten Türkiye İş Bankası grup şirketleri arasında yer alan Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Köksal Bilgen, meme kanserinin en erken dönemde yakalanabilmesi için atılabilecek adımları anlattı.
Meme muayenesinin genel cerrahi uzman doktoru tarafından yapılması gerekiyor. Genel olarak 25-40 yaşına kadar 1-3 yıl arası, 40 yaşından sonra her yıl yaptırılması tavsiye ediliyor. Muayene sıklığı risk faktörlerinin bulunması ve memede saptanan belirtilere göre doktor tarafından belirtiliyor.
Tarama testlerinin amacının, meme kanserini erken evrede saptamak olduğunu belirten Bayındır İçerenköy Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Köksal Bilgen, “Mamografi düşük dozda X ışınıyla çekilen özel bir meme röntgen filmidir. En yaygın kullanılan radyolojik tarama testi olan mamografik tarama, meme kanserini erken evrede yakalayarak meme kanserine bağlı ölüm oranlarını azaltıyor. Mamografi erken tanıda kullanılan en önemli görüntüleme yöntemidir. Çekimi sırasında ilaç kullanılmıyor ya da herhangi bir iğne yapılmıyor. Memede muayene ile saptanamayacak kadar küçük, özellikle kanser belirteci oluşumların tespit edilmesi, ayrıca fibrokistik yapıya sahip kadınların meme ayrıntıları ve iç yapılanmasının görülebilmesi için tercih ediliyor” dedi.
MEME YAPISI YOĞUN KADINLARDA ULTRASONOGRAFİ TERCİH EDİLİYOR
Meme ultrasonografisinin meme yapısı yoğun olan kadınlarda kullanılan etkin bir yöntem olduğunu dile getiren Prof. Dr. Köksal Bilgen, “Meme ultrasonu, mamografide dokuların üst üste geldiği durumlarda görülemeyecek oluşumları tespit etmede etkili oluyor. Radyasyon içermediği için 45 yaş altı kadınlarda ele gelen kitle durumunda önce ultrasonografi tercih ediliyor. Gerekli olursa mamografi yapılabiliyor. Mamografi ya da klinik meme muayenesinde şüpheli bulgularda ultrasonografi ek görüş için tercih ediliyor” ifadelerinde bulundu.
MR, KANSERİN TEKRARLAYABİLECEĞİNİN DÜŞÜNÜLDÜĞÜ DURUMLARDA YOL GÖSTERİCİ OLUYOR
Manyetik rezonansı, büyük mıknatıslarla oluşturulan güçlü manyetik alan içinde radyo dalgaları kullanılarak görüntü elde edilmesi olarak tanımlayan Prof. Dr. Köksal Bilgen, “MR, radyasyon içermiyor ve vücudun doğal yapısında bulunmayan oluşumları ve farklılıkları tespit etmek için kullanılıyor. Mamografi, ultrasonografi ve elle muayene ile tespit edilemeyen odakları yüzde 20 ile yüzde 25 oranında tespit ediyor. Kanserin tekrarlayabileceğinin düşünüldüğü durumlarda yol gösterici oluyor. Bir memede kanser olduğu saptandığında, aynı memede ya da diğer memede kansere işaret eden oluşum aramak için sıklıkla kullanılıyor. Genellikle taramada ilk adım olarak kullanılmıyor. MR bazı durumlarda ultrasona destek amaçlı kullanılıyor. Ayrıca yüksek riskli hasta grubunda mamografiye ek olarak isteniyor. Meme kanseri tedavisi sonrasında kontrol amaçlı ve ileri evre meme kanserinde kemoterapinin etkinliğini ölçmek için de kullanılıyor” diye konuştu.
ŞÜPHELİ LEZYONUN TESPİTİ İÇİN TARAMA ŞART
Görüntüleme yöntemleriyle memede görülen şüpheli lezyonun kanser mi yoksa başka bir oluşum mu olduğunu anlamak için hücre yapısı düzeyinde (patolojik tetkik) taramalar gerektiğini belirten Prof. Dr. Köksal Bilgen, “Lezyon bazen mamografi, bazen ultrasonografi bazen de MR’da daha iyi görülüyor. Hangi yöntem daha iyi görüntü sağlıyorsa o yöntem eşliğinde biyopsi yapılıyor. Bazen cerrahi yöntem ile de biyopsi yapılabiliyor. Alınan örnek patoloji laboratuvarında incelenerek, kanser olup olmadığı rapor ediliyor. Biyopside, patoloji uzmanının değerlendirebileceği kadar örnek almak hedefleniyor” diyerek sözlerini noktaladı.
Haber Merkezi