Seksen iki yıllık İngiliz yönetimi Kıbrıs Türkleri için tam bir felâket oldu.
Baskılar, hakların kısıtlanması, ekonomik ve kültürel sıkıntılar ve yokluklar nedeniyle Türkler 1878 yılından başlayarak dalgalar halinde yurt dışına, genellikle Türkiye’ye göç ettiler. En yoğun göç Birinci Dünya Savaşı sırasında oldu. Bu göçler Türk toplumunun nüfusunun Rumlara oranla önemli ölçüde azalmasına yol açtı. Türklerin adadan ayrılmaları İngilizlerin işine geldiği için bu göçleri teşvik edici bir politika izliyorlardı.
İngilizler Türk toplumunun kültürel yapısının korunması için bir çaba harcamadılar. Birçok Türk köyünde ya da karma köylerin Türk mahallelerinde okul ve cami bulunmaması veya fakirlik sebebiyle kültürel, millî ve dinî bütünlüğünü koruyamayan Kıbrıslı Türklerin bir kısmı Ortodoks Kilisesi’nin yoğun misyonerlik faaliyetinin hedefi ve kurbanı oldu. Bu uğurda her yolu denemekten kaçınmayan Ortodoks Kilisesi, bazen maddî yardımda bunuyor, bazen de zor kullanıyordu. Böylece Anadolu’nun kültürel ve ekonomik etkisinden uzak olan adanın bazı yörelerindeki Türkler bu asimilasyona direnemeyip Hıristiyanlığı kabul ettiler. Kıbrıslı Türklerin tamamının Hıristiyan olduğu köyler şunlardır: Korfi, Lanya, Aya Andihona, Monagrul, Doro (Thora), Monagri, Trimiklini, Limnad, Vavla, Laba, Appos, Hirokitya, Anglisiya, Vavaccinya (Vavatsinya), Ipsemadizmeno (Sevda), Peya ve Pşahi (Ipsahi). Kıbrıs’ın bazı yörelerinde ise Hıristiyanlığı benimseme kısmî oldu. Kısmen Hıristiyanlığa geçen köy ve kasabalar ise şunlardır: Yukarı Civiya, Fasula, Aytotoro, Bahçeler, Çite, Milya, Hiriniya (Hironya), Yeroşibu, Aya Varvara, Girit Marot ve Aya Merkur.
İngilizler vakıfların idaresinde de her zaman iyi niyetli davranmadılar. Kıbrıs’ın yönetiminin İngilizlere geçmesinden önce adanın yaklaşık % 50’sine varan vakıf arazileri suiistimaller sonucunda hatırı sayılır derecede azaldı. Çeşitli oyunlar ve düzenlerle bu gayrimenkullerin bir kısmı özel mülkiyete, bir kısmı da Rum belediyelere devredildi. Buna örnek olarak eskiden mülhak vakıf arazisi olan Magosa yakınlarındaki Maraş’ı göstermek yeterdir.
Prof.Dr.Ertuğrul Önalp;