Neyi muhafaza edeceğini unutmuş ve son yıllarda elde ettiği maddi gücü muhafaza etme kaygısı içine giren halktan kopuk, güvenlikli olduğunu düşündüğü bir duvar arkasında, maddi gücünün dışında, kendi bedenini de muhafaza etmek iştiyakı da çok düşündürücü...
Bu arada, bedenin zevklerini tatmin için girdikleri modern mağaralarında, post muhafazakârlık yaşantı içinde içte çöküntü, dışta muhafazakâr gibi gösteriş içindeki sahtekârlık tavrını benimseyen sürüleri de görmekte fayda var.
Sorun, mesele, problem, aymazlık ve diğer söylemlerde(isteyen, istediği sözcüğü seçsin) bizde var olan, müktesebatımız olan, güzel değerlerimizin hiçbiri kalmamıştır...
Tüm rezilliklerin kaynağı olup sonra ben muhafazakârım demek de neyin nesi !?
Biz, vatanı muhafaza eder olduk. "Kime karşı?" sorusuna cevabımız "içimizdeki değişen dönüşen bizim insanımıza karşı..."
Birlikte yaşama azmi içinde olan Türkler, böyle olumsuzlukları görünce ne yapacağını şaşırmaktadır...
Pirincindeki beyaz taşları ayıklıyamadığı gibi, iman ve inançta da savrulan kişileri gördükçe kendisini sinemada gibi görmeye başlamıştır. Biz, sinema salonundan çıkınca, her şey idealimizdeki gibi güzeldir, yargısını gönlümüzde taşıyoruz... Sonra, bizde var olan güzel değerlerin aşındığını, bilinçli aşındırıldığını görünce gönlümüz yaralanmakta... En azından benim gönlüm yaralı...
Vatanımızı ve namusumuzu kurtaran kişilere hayasızca saldırı, lüks içinde yaşayıp milletimizin çoğunluğunu açlığa ve yokluğu mahkum ederek, bu durumun böyle olmadığını, yokmuş gibi söylemler geliştirilmesi, bizden gibi görünüp biz olamayan zatların söylemleri, bizleri üzmekte ve gönlümüzü yaralamakta...
Biz, biz olmaktan çıkmaktayız.
Bunu sorgulayan ve çözüm yolları üreten bir aydın kitlemiz de yok! Çünkü, onlar da maddesi tatmin edilince mananın yıpratılmasını, yokmuş gibi bir tavırla seyretmekte... Hem maddesi hem de manası güçlü olan toplumdan, maddesi tatmin edilsin bakış tarzıyla freni patlamış bir araç gibi uçuruma yuvarlanmanın eşik taşına hızla gidiyoruz ve topluma "hızla uçuruma gidiyoruz! " diyenlerin de yine, hızla takbih edildiği bir sürece gitmekteyiz.
Kaos!
Allah'ım!
Bu mazlum ve mağdur Türk Milletini her türlü şerden koru...
Çözülme, geometrik bir artış ve yapıda artmakta...
Kimse de uyarıda bulunmamakta...
Toplumumuz, gönlünün güzelliklerini kaybetmekte...
Bu da bizi üzmekte...
Başkalarının şikârı olmaya ramak kaldı...
İnşallah! Dediklerimiz olmaz...
Ama, düzeltmek için de bir hareket görmüyorum.
Yazık!
Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...