Tarih, salt gerçek malzeme kullanılarak yazılırsa doğru anlatılmış olur...
Gelecek nesillere doğru bilgi aktarılmış olur...
Dünyada tarih yazıcılığında iki bakış açısı öne çıkar...
1- Londra bakış tarzı
2- Moskova bakış tarzı
Biz, Ankara bakış tarzı bir tarih yazıcılığı oluşturmak istiyorsak tarihimize ışık tutacak tüm bilgi, belge ne varsa biriktirmemiz gerekmektedir...
Burada kullanılan malzemeler; raporlar, fotoğraflar, tutanaklar, hatıralar, günlükler, çekilebilmişse film kayıtları, telgraf metinleri, mektuplar önem arz etmektedir...
Çanakkale Savaşlarıyla ilgili kırk dört ülke olduğuna göre bizim bu ülkelerdeki basın arşivlerini, resmi yazışmaları, askeri arşivleri, özel mektupları, devletler arasında yapılan anlaşma metinlerini iyi incelememiz gerekmektedir...
Genel Kurmay Başkanlığımızca tespit edilen sayılara göre, Çanakkale 'ye 504 000 asker gelmiştir... Gönüllü ve lojistik güçlerle birlikte bu sayı 650 000 kadardır... 750 000 sayısı ise abartılı bir sayıdır...
Biz, Çanakkale' yle bağlantılı rakam olarak 650 000 sayısını baz alırsak, bir bu kadar sayıda da mektup olması gerekir ki, karşılıklı yapılan bir iş olan mektuplaşma da, milyonları aşan metinler aklımıza gelir... Bu metinler, savaşın seyri hakkında olduğu gibi, savaşın maddi gücü, savaşın sosyolojisi, savaşın felsefesini ve her şeyden önce milletimizin ruh dünyasını anlatır...
Gelecek nesillere miras olarak bırakılması gereken bu mektuplardan örneklerin sunulduğu belgesellerin yapılmasını gerçekleştirmek istiyoruz...
Bu çalışmanın küçük bir örneğini Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi'nde de görmek mümkündür...
Bu iş için tüm kamu kurum ve kuruluşların yardımını da talep etmekteyiz... Herkesin katkı sağladığı ve benim çalışmam, diyebileceği bir belgesel olmalı...
İşte, unutmaya başladığımız bir olay...
Aydın Ayhan Bey'e çok teşekkür ederim...
Asker bir babanın talebi...
"Balkan Harbinde Türk Ordusu yenilmiş ve Çatalca Hattı'na kadar çekilmişti. Kuşçubaşı Eşref Sencer Bey ve arkadaşları Edirne’yi kurtarmak için İstanbul ve çevresinden gönüllüler toplayarak Süleymaniye ve Sultan Ahmet Camileri avlularında hazırlanırlarken Çerkez Deli Fuat Paşa çadırına gelir ve üç oğlunu bu harekât için ona emanet eder.
Giderken; “Eğer bir Emr-i Hak vaki olur, oğulları şehit olursa mutlaka haber vermesini, gelip kendi gömmek istediğini..” bildirir.
Hazırlıkları tamamlayan Teşkilat-ı Mahsusa’nın bu mümtaz birliği, Sırp ve Bulgarların beklemediği, ummadığı bir anda saldırıya geçerek ilerlerler, Edirne’yi kurtarırken Deli Fuat Paşanın küçük oğlu şehit olur.
Deli Fuat Paşaya Eşref Beyden bir telgraf gelir: “MUKADDES BİR SON VAZİFENİN İFASI İÇİN TEŞRİFLERİ…
Deli Fuat Paşa hemen gelir. Şehit oğlu Reşit Beyi gözlerinden öperek Selimiye Camisi haziresine bizzat defneder.
Deli Fuat Paşanın diğer oğullarından İbrahim Halid Seddülbahir bölgesinde yani Çanakkale'de Cephesinde şehit olur!...
7 Haziran 1915 tarihli "Turan" Gazetesinde Müşir Deli Fuad Paşa'nın "Şehitler Babası" olması ile ilgili haber vardır...
Şehit olan oğulları
1- 32 yasında süvarı Yüzbaşısı Mehmed Reşid Bey Edirne'nin geri alınmasında
2- 23 yaşında 1912 Kırklareli Muharebesinde Sülüoğlu Çiftliğinde şehit Said Bey
3- 1915 Seddülbahir muharebesinde şehit 21 yaşında İbrahim Halid Bey
3 oğlunu balkan harbi ve Çanakkale'de şehit verdiği için ”Şehitler Babası" olarak anılan Deli Fuad Paşa'nın 11 çocuğu ile bir arada fotoğrafı da vardır..."
Deli Fuad Paşa 'nın savaş sırasında Çanakkale 'ye gelerek şehit oğlu İbrahim Halid' in mezarını ziyaret ettiğini biliyoruz...Zamanla bu mezar yeri unutulmuştur...
Bu şehidimizin nerede gömülü olduğunu da bulmak gerek...
Sadece bir gazete haberiyle tarihe katkı sağlamak da mümkün...
İşte bu tespitler tarihe katkı sağlar, onu gerçek kılar...
Mektuplar da, duygularımızı, düşüncelerimizi karşı tarafa aktarmak açısından da önemlidir...
Türk Tarihçiliğinin ihmal ettiği "asker mektupları" nı da tarihin belgesi haline getirmek gerek...
Bu amaçla yapacağımız çalışmalara katkı sağlamanız dileğiyle gönülden selamlar...
Şehitlerimizin unutulmaması dileğiyle....