.
Midilli 20 Ocak 1918' de Gökçeada ve Bozcaada arasında mayın çarpması ve top atışlarıyla battı... 38 Türk Askeri de şehit düştü... Almanlardan da 350 kadar kayıp vardı... Geçen yıl, batışının 100.Yılıydı...
Kılımızı bile kıpırdatmadık...
Ben bir avuç arkadaşla bu günü anmak, hatırlatmak için anma günü ve bilgilendirme toplantısı yaptım... En azından ben kahramanlarımız hatırlamak için bir faaliyet yaptım... Herkes uyudu...
Yavuz...
1970'li yılların başında söküldü ve hurda olarak satılmış oldu... Onu müze gemi yapabilirdik... Onu da beceremedik...
Osmanlı 600 yıl ayakta durduysa devlet yönetimine liyakatli, erdemli, çalışkan insanları kim olduğuna bakmadan göreve getirmesiyle olmuştur...
Sonra bu tılsım bozuldu...
Çöküş de bundan oldu...
Günümüzde de bu olaylardan ders çıkartmalıyız...
Güçlü olmak için liyakatli insanları değerlendirmek gerek, makamlara getirmek gerek...
Ders almamız dileğiyle...
ON KASIM DUYGULARI
Her on Kasım sabahında
Sarışın kasımpatılar süsler gönüllerimizi,
Sarışın güzeller gibi;
Özgürlük tutkumuz, vatan sevgimiz,
Bayrak aşkımızdır;
Isıtır içimizi...
Her on Kasım sabahında
Umut atlıları
Yeniden düşer yollara Samsun’dan;
Zorluklardan yılmadan,
Yokluklardan bıkmadan
Dolanır Sivas’ı, Erzurum’u ,
Gelir konaklar Ankara’da
Hiç bir şeyden, hiç kimseden korkmadan...
Her on Kasım sabahında
Güneş daha diri uyanır uykusundan
Kör karanlıklara inat,
Saldırır cehâletin, sefâletin, ihânetin üstüne
Sütçü İmamlar, Nene Hâtunlar gibi,
Gaflet uykusundan uyanır bütün vatan
Boyanır baştan başa nûra:
Samsun’dan Hatay’a,
Edirne’den Ardahan’a...
Her on Kasım sabahında
Sakarya’dan duyulur nal sesleri,
İnönü’den, Afyon’dan duyulur,
Nal sesleri kağnı gıcırtılarına karışır
Kağnı gıcırtıları yiğit naralarına;
Destan olur, türkü olur...
Yağız atlılar sular atlarını İzmir’de
Gelinlik kızlar hazırlar bohçalarını
Düğünler, dernekler kurulur
Zurnalı, davullu;
Herkes mutlu, herkes huzurlu, herkes gururlu..
Her on Kasım sabahında
Bir serinlik çöker duygulara,
İnsanı ferahlatan gözyaşları,
Bir annenin çocuğunu okşayışları,
Bir öğretmenin öğrencilerine şefkatli bakışları,
Yeşillikler arasındaki derenin akışları gibi
Anlatılmaz bir serinlik çöker duygulara
Her on Kasım sabahında...
Her on Kasım sabahında
Anıtkabir’in üzerinden yükselen güneş
Kubilayların gözleridir
Karanlıktan aydınlığa açılan,
Cumhuriyetin ışığıdır
O gözlerden anayurda saçılan...
Her on Kasım sabahında
Mustafa Kemâller yeniden doğar,
Yeniden çizilir vatanın sınırları:
İnançla, azimle, fedâkârlıkla,
Çağdaş medeniyet nûru karanlıkları boğar...
Her on Kasım sabahında
Yürekler yeniden çarpar heyecanla:
“Atatürk, Atatürk, Atatürk...”
Türk gençliğinin gür sesidir
Ulaşır vatanın her köşesinden Rasattepe’ye:
“Biz ölmedik, biz ölmedik, biz ölmedik...”
Biz, yaşayan Mustafa Kemâlleriz...
Her on Kasım sabahında
Sarışın kasımpatılar süsler gönüllerimizi
Sarışın güzeller gibi,
Güneş daha diri uyanır uykusundan
Kör karanlıklara inat;
Saldırır cehâletin, sefâletin, ihânetin üstüne
Çanakkale’nin Mehmetcikleri,
Mustafa Kemâl’in aydın gençleri gibi...
Mustafa Nejat Sefercioğlu (SEFERÎ)