.


 
"Bütün bilinçli hastalar için açık olan şudur; hastalıkların somut sebepleri için yapılan saplantılı araştırmalar, endüstriyel tedavi, bilimin temeli değildir. Eklemlerin iltihaplanması olan artrit, astım, ülser, kalp krizi, epilepsi-sara, anksiyete, depresyon hastalıkları için verilen ilaçların çoğu genel anlayışa göre tedavi edici değildir. Yan etkileri göz ardı edilerek verilen bu ilaçlar hastalığın sebebine tam olarak vurucu etki yapmayıp rahatsızlıkları geçici olarak hafifletmektedir. Bu da endüstriyel tıbbın kendi başına hastalıklarla etkin olarak mücadele etmedeki çaresizliğini göstergesidir.Tıpta zannedildiği gibi aşama kaydedilmemiştir ...
......
İdeal tedavi sistemi hasta için minimum ya da sıfır risk taşımalıdır. Etkisi sadece semptomları hafifletmeyi değil, bireyin vücudunu güçlendirip onun kendisini iyi hissetmesine, bireyin kaliteli yaşam sürmesine yardımcı olmayı esas alınmalıdır... "(1)
Bu paragraflarda anlatılanlara somut örnekler vermek gerekirse bu benim Kayınbiraderimdir, derim...
Çok önceleri, Kayınbiraderim" Romatayit Artrit" hastası olmuştu. Ona verilen ilaçlardan birisinin yan etkisi, kanser yapabilir, diyordu... Çok şaşırmıştım! ... Böyle riskli bir ilaç Türkiye'de nasıl piyasaya sürülür ve satılır, diye de merak etmiştim... Tabii ki, en doğrusunu doktorlarımız bilir, dedim...
Aradan zaman geçti ve Kayınbiraderim "kanser" oldu... Bu sefer, kanser ilaçlarıyla uzun süre tedavi gördü... İlaçlar etkisiz kaldı ve Kayınbiraderim kanserden öldü...
Durağı cennet olsun...
Sonra, aldığımız tüm ilaçların açıklayıcı bölümlerini daha dikkatli okumaya başladım... Aman Allah'ım!
Neler yoktu ki...
 
Mesela, prostat için verilen bir ilaç uzun kullanımda kas gevşetmesi yaparak kalıcı hasar oluşturuyor ve hep altınıza yapıyorsunuz...
 
Yüksek tansiyon için verilen bir ilaç ise kalp çalışmasını yavaşlatıyor ve kalp krizinden ölüyorsunuz...
 
Başka bir ilaçta ise sizi hiç tedavi etmiyor ama, başka organlarda mesela böbreklerde kalıcı hasar yapıyor...
Sonra, bunları kime söylemek gerekir, diye düşündüm... Sağlık Bakanlığının böyle bir birimi var ve oraya bildirin denilmekte...
Farklı telefon numarası...
Bununla kim uğraşacak, diye bilgi vermiyoruz...
Yetkililerle görüştüğümüzde de o birimi salık veriyorlar...
Aslında, ölüm durumunda, bilhassa hastanelerdeki ölümlerde, kişilerin geçmişe doğru kullandığı ilaçlar ve kendi ölüm sebepleri incelendiğinde ne gibi sonuçlar çıkacağını da tespit etmek mümkün... Fakat bu emek istiyor... Sonra ilaç firmaları batar kaygısı mı var, nedir? Bilmiyorum... Bu konularda bilgi sahibi değiliz... Belki de yapılıyor da biz bilmiyor olabiliriz...
 
"Aşılar meselesinde de, bilhassa alerjik meselelerde, çocuklar uzun süren tedavi dönemleri yaşıyor ki, acaba aşılarla vücudun başka yerleri bastırılırken yine başka yerlerde vücut direnci düşürülerek bilinçli, uzun bir tedavi dönemine yol açmak mı var?" diye insan düşünmeden edemiyor...
 
Bence, sağlık sistemimiz tartışmaya açılmalı...
Her şey incelenmeli...
Her vefat edenin evinden bir torba ilaç da çöpe atılmaktadır...
Bu israftır...
Tedavi, gerçek tedavi olsun...
Aşılar, koruyucu olsun...
Halkımız sağlıklı yaşasın...
 
Ayrıca bu mesele, iktidar- muhalefet meselesi değildir...
Hepimizin meselesidir...
Başlığımız" Kara Kutu"...
Soner Yalçın'ın Kara Kutu, Yüzleşme Vakti adlı kitabını okuyun, derim...
Bilgi edinmeniz dileğiyle...
(1) Soner Yalçın, Kara Kutu, Yüzleşme Vakti, Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul-2019,Sayfa:44...