Sakin Öner Hocamızın Eğitim üzerine hazırlamış olduğu raporun son bölümünü sizlerle paylaşmak istedim.
Eğitim açısından ,önümüzdeki günlerin çok çetin geçeceği görülüyor.
Önce ,Öğretmen yetiştirme sistemini yeniden ele almalıyız.
Bu konuda, hem iktidar hem de muhalefet bir şey söylemiyor.
Fikirleri yok.!
Gelecek dönemde, Pisa' da daha kötü bir sırada olacağımız garanti.
Kültür birlikteliği aşılamayan,hür fikirli nesiller yetiştiremeyen ülkeler, yok olmaya mahkumdur.
Herkes aklını başına toplamalı ve gereken neyse yapılmalıdır.
Bize de sorarlarsa fikrimizi söyleriz.
Bilgi edinmeniz dileğiyle...
Sakin Öner Hocamıza çok teşekkürler...
EĞİTİM RAPORU -4
DEĞİŞİKLİKLER TEVHİD-İ TEDRİSAT’A AYKIRI
Atatürk eğitimi; (dini eğitim), (milli eğitim) ve (beynelmilel eğitim) olarak üçe ayırmış ve bunların amaçlarının farklı olduğunu belirtmiştir. Ona göre, toplumu hür, bağımsız ve yüksek bir toplum olarak yaşatacak olan “milli eğitim”dir. Atatürk diğer eğitim sistemlerinin başarısızlık sebebini ise 1925 yılında İslam dünyası üzerinden şöyle ifade etmiştir. “Yeryüzünde sayıları üç yüz milyonu geçen müslüman vardır. Bunlar ana-baba, hoca eğitimiyle, terbiye olmaktadırlar. Fakat üzülerek söylüyorum, gerçek hadise şudur ki, bu milyonlarca insan kütlesi, şunun veya bunun esaret zincirleri altındadır. Aldıkları manevi eğitim ve ahlak, onlara bu esaret zincirlerini kırabilecek insanlık meziyetini verememiştir, veremiyor. Çünkü eğitimlerinin hedefi, milli değildir.”
İşte Atatürk bu amaçla, Evkaf Nezareti’ne (Vakıflar Bakanlığına) bağlı dini ağırlıklı eğitim kurumları ile Maarif Nezareti’ne(Eğitim Bakanlığına) bağlı modern eğitim kurumlarını, 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Eğitim Bakanlığına bağlamıştır. Böylece eğitim öğretim birliğini sağlayarak, iki farklı dünya görüşünde neslin yetişmesinin önüne geçmek ve toplumda birliği sağlamak istemiştir. Çünkü, ülke imparatorluk sosyolojisinden millet sosyolojisine geçmektedir. Bunun için milli eğitim, yeni yetişen nesillere kuvvetli bir milli his aşılamalı, milli birlik ve beraberlik duygusunu kuvvetlendirmeli ve böylece “milli devlet”in yeni insan profilini oluşturmalıdır. Cumhuriyet’in muhafızları olarak düşünülen yeni nesil, “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” olmalıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı, müfredat programlarında ve “Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği”nde yaptığı değişiklikleri, öğrencilerimizin başta Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı(OECD)'nın düzenlediği, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) olmak üzere uluslararası ve ulusal yarışma ve sınavlardaki “başarısızlığı giderme” gerekçesine dayandırmaktadır. Fakat değişikliklerin içeriği analiz edildiğinde, bunların başarısızlığın giderilmesi ile ilgili olmayıp, siyasi iktidarın kendi dünya görüşüne göre yeni nesil yetiştirme projesine uygun olduğu görülmektedir. Bu değişiklikler, eğitim öğretim birliğini sağlamayı amaçlayan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun amacı ve ruhuyla çelişmektedir. Çünkü, kanunun ortadan kaldırdığı iki başlılığın, bugün eğitime ortak olan STK’larla çok başlılığa dönüştüğü görülmektedir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, ders müfredatlarındaki bilimselliği ikinci plana iten bu değişiklikler, eğitimde kaliteyi yükseltmez ve başarıyı getirmez. Bu değişikliklerle ileri düzeyde analitik düşünebilen, akıl yürütebilen, yeni fikirler üretebilen, model geliştirebilen, ekonomiye katkı sağlayacak ve dünya ile rekabet edebilecek bireyler yetiştirilmesi mümkün değildir. Bu değişiklikler, kendi dünya görüşünüze göre yandaş nesil yetiştirme politikasını da başarıya götürmez. Sadece toplumdaki farklılıkları, ötekileştirmeleri ve kutuplaşmayı arttırır, iki farklı insan tipinin yetişmesine sebep olur. Milli birlik ve beraberliğin gelişmesi yerine, huzursuzluk ve çatışma ortamının doğmasına yol açar. Bu gelişmeler Anayasa’nın, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun ve 15 Temmuz’un ruhuna aykırıdır.
Unutmayalım ki, müfredat ve yönetmelikler ne kadar mükemmel olursa olsun, onu başarıya ulaştıracak en önemli unsur, öğretmendir. Bu aşamada, Atatürk ilke inkılaplarını ve Cumhuriyet’in ilkelerini benimseyen vatansever Türk öğretmenlerine, anne ve babalara eskisinden daha büyük görevler düşmektedir. Bu da, çocuklarımızı ve gençlerimizi, çağdaş bilimin rehberliğinde, milli kültürümüze, Atatürk ilke inkılapları ile Türkiye Cumhuriyetine sahip çıkacak nitelikte yetiştirmektir.
Şimdilik SON