BEKLEMEYİN
Evin hanımı işe yeni başlayan hizmetçiye talimatlar veriyordu.
“Bak kızım, biz sabah yedide kalkarız, sekiz gibi kahvaltıya otururuz. Tamam mı?”
“Tamam efendim, bence uygun ama gecikirsem siz beni beklemeyin…”
AYILINCA
Doktor, Temel’in bütün tahlillerini masaya yaymış Temel’i de karşısına oturtmuş, ciddi bir suratla;
“Temel, bütün tahliller, raporlar burada ama anlayamıyorum, sanki her şeyin sebebi alkol gibi geliyor…”
“Tamam o zaman” demiş Temel, “Siz ayılınca ben gene gelirim”…
PLAN BOZULDU
Akıl hastanesinde deliler bir araya gelip kaçış planı yaparlar.
Elebaşları planı anlatır:
“Büyük bir kütük bulup, önce birinci kapıyı, sonra ikinci ve en son da üçüncü kapıyı kıracağız. Sonra da herkes başının çaresine bakıp kaçacak.”
Sabah olunca bir kütük bulup doğruca birinci kapıyı kırarlar, ikinci kapıya koşup onu da kırdıktan sonra üçüncü kapıya yönelirler.
Üçüncü kapının açık olduğunu gören elebaşları umutsuz konuşur:
“Arkadaşlar plan bozuldu, geri dönün.”
YAPMIŞTINIZ
Adam Hava Alanında Londra Uçağı için biniş kartını alır, bavullarını görevliye teslim ederken “Birini Frankfurt’a, diğerini de Milano’ya gönderin lütfen” der.
Görevli şaşkınlıkla, “Ama öyle bir şey yapamayız ki” diye cevap verince adam gülümseyerek şöyle der: “Ama geçen uçuşumda aynen öyle yapmıştınız”.
O KIZ BU KIZ
İlk yemeğe çıkışımızda cep telefonu çaldı. Elini çantasına attı.
Kurcaladı, kurcaladı.
Telefon uzun uzun çalmaya devam ediyordu.
Bir türlü bulamadı.
Sonra o güzel cümle döküldü dudaklarından:
“Evde mi bıraktım acaba?”
“İşte o an aradığım kız bu” dedim
BİLMECELER
4. Murat neden intihar etmiş?
İlk 3’e giremediği için
Evlenmeden olmaz Erhan!
O zaman evlenince ara beni…
Temel yeni bir ayakkabı almış ayakkabıcıda ilk bir hafta sıkabilir demiş.
Temelde ilk hafta giymemiş.
Medyum Memiş kaç kardeştir?
Dört kardeştir.
1-Small Memiş
2-Medium Memiş
3-Large Memiş
4-Xlarge Memiş
Adamın biri havuzdan çıkmış havluyla kurulanmaya çalışıyormuş ama bir türlü kurulanamıyormuş, neden?
Çünkü adamın yaş günüymüş
Bir adam OMO’yla yıkanmış ve maymuna dönüşmüş neden?
Çünkü OMO’yla yıkanan her şey ilk günkü gibi olur.
Cem’in sana selamı var
Hangi Cem’in
Sivilcemin
Adamın biri Hindistan’da yürüyormuş. Kafasına BUDA heykeli düşmüş
Ne demiş?
Başıma buda mı gelecekti?
Hisbullah’ın kız kardeşinin adı nedir?
Herbullah
Adamın biri bilgisayarın başında sabahlamış, sabah hasta olmuş niye?
Çünkü Windows açıkmış.
Bir çocuk hiç patik giymiyormuş neden
Çünkü anti-patikmiş
Sarışın sigarasını bir metre uzunluğunda bir ağızlıkla içiyormuş.
Neden?
Çünkü doktoru “Sigaradan uzak dur” demiş.
HEDİYE
Karım, yaklaşmakta olan yıldönümümüz için çaktırmadan ayak yapıyordu…
“Üç saniyede hızla 0’dan, 100’ye çıkabilen bir nesne istiyorum” dedi,
Bir baskül aldım ona!
SALAK KOCA
Cumartesi sabahı sakin sakin giyindi, Kahvaltısını etti, kapıyı kapatıp sessizce garaja geçti.
Balık takımlarını arabaya atıp iskeleye doğru yola çıktı.
Kıyıya vardığında denizin dalgalı ve çok rüzgarlı olduğunu görünce hevesi kaçtı, eve geri döndü.
Sessizce soyunup sıcacık yatağa geri döndü.
Karısı uyanır gibi oldu.
“Hava dışarıda çok soğuk” dedi.
Karısı mırıldandı: “Ve benim salak kocam bu havada balığa çıkıyor, inanabiliyor musun?”
FUTBOL
Yılların kankaları artık iyice yaşlanmışlar… İdris iyice elden ayaktan kesilmiş, yatağa düşmüş!
Arkadaşı onu hiç yalnız bırakmamış.
Her gün ziyaretine gitmiş…
İdris’in öleceği artık iyice kesinleşince Temel arkadaşından bir ricada bulunmuş:
-“İdris kardeş… İkimiz de yaşamlarımız boyunca futbol oynadık biliyorsun. Cumartesi günlerini nasıl iple çekerdik hatırla! Yıllar dindiremedi futbol aşkımızı! Şimdi senden bir ricam var. Cennete varınca bir şekilde bana iletmeni istiyorum orada futbol var mı yok mu?”
İdris bin bir zorlukla başını doğrultmuş ölüm döşeğinden;
-“Temelim, söz!!.. Eğer olursa bu ricanı yerine getireceğim!”
Ve tüm hikayelerde olduğu gibi bu son muhabbetleri olmuş!
Birkaç gün sonra bir gece yarısı Temel derin uykusundan beyaz bir ışık hüzmesi ve adını çağıran bir dış ses ile uyanmış...
-“Temellllllll… Temellllllll….”
Temel anında doğrulup
“Kimsin?” diye mırıldanmış korkuyla.
“Benim” demiş sesin sahibi… “İdris!”
-“Sen İdris olamazsın. İdris öldü!” diye haykırmış Temel.
-“Benim oğlum!.. İdris…” diye ısrar etmiş! dış ses...
-“İdris? Neredesin?” diye sormuş Temel
-“Cennette!” demiş İdris ve eklemiş; “Şimdi beni iyi dinle Temel… Sana hem acayip iyi, hem de biraz kötü haberlerim var!”
-“Önce iyi haberleri ver” demiş Temel heyecanla..
-“İyi haber” demiş İdris “Cennette futbol var!... Hem de bizden önce ölen tüm eski kankalarımız burada… Daha da iyisi hepimiz gençlik yıllarımızın fiziğindeyiz!... Hava hep bahar. Ne yağmur, ne kar söz konusu. İstediğimiz kadar oynuyoruz ve inanmayacaksın, hiç yorulmuyoruz…”
-“O zaman süper lan!” demiş Temel, “Bunu hayal bile edemezdim! Peki, kötü haber ne?”
İdris: “Bu cumartesi seni kadroya yazdılar, ilk 11’desin…”
MUSA
Küçük Moiz okuldaki ilk gününden sonra eve geldiğinde annesi ve babası tarafından merakla sorguya çekilir:
“Bu gün okulda ne öğrendin?”
Moiz başlar anlatmaya:
“Musa’yı öğrendik…
Kavmini kötü firavundan kurtarmak için çölden geçirip Kızıl Denizin kıyısına kadar getirmiş.
Sonra CIA’e haber verip SAT komandolarını çağırtmış, botlarla halkı karşı kıyıya geçirmiş.
Yakındaki uçak gemisinden kalkan uçaklar da arkadan gelen firavunun ordularını bombalamışlar.”
Anne, baba şaşkınlıkla “Gerçekten hikâyeyi böyle mi anlatı hocan!” demişler.
Moiz: “Yok ama onun anlattığını size anlatsam hiç inanmayacaksınız.”
ARAYALIM DA
Alışveriş merkezinde iki genç adam karılarını kaybetmişler, aramakla çok vakit kaybettiklerini anlayınca daha organize bir plan yapmaya çalışmışlar.
Birbirlerine karılarının tarifini verip dağılıp aramaya devam edip belli bir saatte kahvecide buluşmayı planlamışlar.
Biri karısını tarif etmiş:
-“Sarışın, mavi gözlü, 1.80, kırmızı mini etekli...”
Diğeri bir an düşünmüş ve
-“Benimkini boş ver, gel seninkini arayalım…”
KARARLAR
Arkadaşlarından biri ona sordu, “Evliliğinizin bu kadar başarılı olmasının sebebi nedir?”
“Sorumlulukları paylaşmak” diye cevap gelmiş.
Soran anlamamış “Biraz açıklar mısın lütfen?” diye ısrarını sürdürmüş.
“Bizim evde büyük kararları hep ben veririm, karım da ufak kararlardan sorumludur.”
“Rica etsem bana örnek verebilir misin?” diye merakla sorar.
“Mesela ufak kararlardan ‘hangi tip araba alınacağı’, ‘senede kaç para tasarruf etmemiz gerektiği’, ‘ne sıklıkta tatile çıkılacağı’, ‘hangi marka televizyon, buzdolabı alınacağı’ gibi konulara karım karar verir. Ben hiç karışmam ve bu konuda ona güvenim ve saygım sonsuzdur.” der.
Adam sorar: “Peki senin rolün tam olarak nedir?”
Cevap verir. “Ben sadece büyük kararları veririm. Mesela ‘Amerika İran’a Saldırsın mı?’ ‘Afrika ekonomisini canlandırmak için ne lazım?’ ‘Galatasaray’ın ilk 11’i kimler olmalı?’ gibi. Ve biliyor musun karım hiç birine hiç bir zaman itiraz etmez.”
PİLİÇ
Oldukça yakışıklı ve cüsseli kısaca her hali ile dört dörtlük bir adam bardan içeri girer.
Yanında da bir devekuşu vardır.
Birlikte bara yaklaşırlar.
Kadınlar adama hayran kalırlar.
Adam barmene seslenir;
-“Bana bir viski.” Devekuşunu göstererek, “Buna da bir tas su.” der ve içtikçe içerler.
Sonra adam hesabı ister.
Barmen; “26 dolar 48 cent” der.
Adam elini cebine atar.
Cebinden çıkardığı paranın hepsini bırakır çıkar.
Barmen sayar, tamı tamına 26 dolar 48 cent vardır.
Adam ve devekuşu ikinci gün yine gelirler içerler.
-“Hesap!” der.
Barmen: “32 dolar 28 cent” der.
Adam elini cebine atar bütün parayı bırakır çıkarlar.
Barmen sayar, 32 dolar 28 cent tamamdır.
Barmen şaşkın olayın sırrını çözmeye çalışır, ama nafile.
Üçüncü gün, dördüncü gün adam ve devekuşu geliyor gece geç saatle re kadar içiyorlar ve hesap ne kadar olursa olsun adam elini cebine atıp, bütün parayı bırakıyor, barmen sayıyor hesap tamam.
Ne 1 cent eksik ne fazla.
Barmen kafayı yemek üzere dayanamaz ve adama bu işin sırrını sorar.
Adam anlatır;
-“Bir gün yolda Alaaddin’in sihirli lambasını buldum. Ovuşturdum, içinden Cin çıktı ve bana ‘3 dilek dilememi’ söyledi. Ben de diledim…
Birincisi: Çok yakışıklı ve kadınların hayran olduğu bir tipim olsun.
İkincisi: Her yerde ve her zaman ne kadar paraya ihtiyacım olursa olsun elimi cebime attığımda o kadar para hazır olsun.”
Barmen paranın sırrını öğrenip, rahatlamıştır.
Sonra devekuşunu göstererek sorar;
-“Peki bu nedir bu?”
Adam cevap verir,
-“Haaa o mu? Üçüncü dileğimdir O… Beni hiç yalnız bırakmayacak uzun bacaklı bir piliç istemiştim ama Cin yanlış anlamış…”
KOLAYI VAR
Adam bir dükkâna girer ve bir kova, 10 kiloluk bir boya, bir kaz ile iki tavuk alır.
Satıcı aldığı malzemeleri dükkânın dışına kadar taşımasına yardım eder.
Adam tüm bu yükleri eve kadar nasıl taşıyacağını düşünürken yanına yaşlıca bir kadın yanaşır ve bir adres sorar.
Adam cevaplar;
-“Orayı biliyorum yürüyerek gidebiliriz, benim evime çok yakın ama bu yükleri nasıl taşıyacağımı düşünüyorum.”
“Çok kolay” der yaşlı kadın. “Boyayı kovanın içine koy ve bir elinle tut; iki tavuğu da koltuk altlarına yerleştir, diğer elinle de kazı tut” der.
Adam, yaşlı kadının dediği gibi yapar.
Eve doğru yürürlerken adam;
-“Şu koruluk alan biraz kestirme oradan daha çabuk varırız.”
-“Olmaz!” diye itiraz eder yaşlı kadın, “Ya o korulukta beni ağaca dayayıp, eteğimi kaldırıp bana tecavüz edersen?”
-“Yapmayın hanımefendi, bu kadar yüküm var. Allah aşkına bunları bırakıp bu dediklerini nasıl yaparım saçmalamayın lütfen.”
Kadın; -“Olur mu canım, bak şimdi; Kazı yere koyarsın, kovayı üstüne kapatıp boyayı da kovanın üstüne koyarsın ki kaz kaçmasın.”
Adam hayretle sorar:
-“Peki, tavuklar ne olacak?”
-“Kolayı var… Tavukları ben tutuveririm olur biter…”
TÜH!
Serçenin bir tanesi bahar günü dalgın dalgın uçuyormuş.
Bir anda fark etmiş ki, bir yolun üstünde uçuyor ve karşıdan da motosikletli bir adam geliyor.
Her ikisi de çarpışmayı engellemek için ellerinden geleni yapmışlar ama nafile…
Serçe “çotaaank” diye kaska çarpıp düşmüş.
Şimdi, motorcu arkadaşımız, Allah’ı var sıkı bir hayvan severmiş.
Doğal olarak hemen atlamış motorundan; koşmuş serçenin yanına.
Serçe baygın yatıyor.
Kıyamamış, bırakamamış yolda; almış getirmiş eve.
Eskiden kalma bir de kafesi varmış evinde…
Baygın serçeyi kafesin içine güzelce yerleştirmiş...
Yanına da az biraz su, az biraz ekmek koymuş, vurmuş kafayı yatmış…
Bizim serçe bir müddet sonra ayılmaya başlamış…
Daha tam seçemiyor ortalığı…
Hafif bulanıklık var yani…
Bir bakmış parmaklık, ekmek, su falan var bulunduğu yerde…
Birden dank etmiş vaziyet:
-“Tüh ulan! Motorcuyu öldürmüşüz beya…”