Bu durum, beni çok üzmekte... Çünkü, Türkiye Cumhuriyetini kuranlar, subaylardır... Bu subayların hepsinin ortak özelliği Mustafa Kemal Atatürk 'ün bu işi başaracak güç olduğunu bilmeleri ve onun uzak görüşlülüğünü ve gelecek tasavvurunun doğru olduğuna inanmalarıdır.
Kurtuluş Savaşı' nı yapan komutanlardan, İsmet İnönü, Ali İhsan Sabis, Kazım Karabekir, Ali Fethi Okyar Harp Akademilerini birincilikle bitirmiştir.
Enver Paşa, bu komutanları Genel Kurmay Başkanlığı Şubelerinde görevlendirmiştir. Bunlar, "bir ordu nasıl idare edilir?" sorusuna en doğru cevabı verecek olan kişilerdir... Hepsi, günlükler tutmuş ve bakış tarzlarını da ortaya koymuşlardır...
Onlar, ordularımızın durumunu en iyi bilenlerdir... Yokluğu da en iyi bilenlerdir... Yine, disiplinli, eğitimli, sağlıklı bir ordu olmalı ve bu ordu, iaşe ve cephanesi bol olan silahlarla da donatılmalıdır... Bu durum tespitini en iyi yapacak olanlar da bu komutanlardır...
Paşa, düşmanla baş edebileceği ana kadar güç toplama çalışması yaptırmış ve askeri de eğitime almıştır.
Kurtuluş savaşının başarılı olmasının sebepletinden birisi de hem Balkanlardan hem de Kafkaslardan gelenlerin anlattıklarının Anadolu'da karşılığının olmasıdır. Yine, Yunan Palikaryası'nın İzmir' e çıktıktan sonra, genişleme işi için gittikleri her yerde yaptıkları genosit ve yağmanın yanında ırza geçme ve Türk'ün namusunu tasallut etmeleri karşısında bu zulme karşı duracak olan kim varsa onun yanına koşmalarıdır...
Daha, Haydarpaşa Garı'nda emir geçirerek, askerin silah bırakmasını yasaklayan ve köyüne dönerek emir beklemesini isteyen bir komutanın varlığı yeni bir heyecan yaratmıştır.
Paşa, Osmanlı Kabinesi içine girerek kötü gidişi durdurmak istemiştir. Siyasi çevrelerin yılgın halini görünce de bir Anadolu Harekâtı için karar verir.
Altı aylık bir süre içinde yapılan görüşmelerde Fevzi Paşa ve Cevat Paşa işi kolaylaştırmış ve kötü gidişatı durduracak bir milli hareket başlamış oldu.
Padişah, İngilizleri gücendirmeyecek işler yapılsın zannıyla Paşa'nın Anadolu'ya gidişine izin verdi.
Sonra, Samsun, Havza, Amasya, Erzurum, Sivas, Ankara seyehati ve Milli İrada için Büyük Millet Meclisi'nin açılması ve nihayet suyun akacak yolunu bulması ve vatanın bağrında düşmanın boğulması ve kurtuluşun sağlanması...
Burada, etkin olan hep subaylardır. Milli duruşu olan aydınlar da bu işe fiilen ve madden katkı sunmuştur.
Milli sınırlarımız olarak kabul ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması ve yoklukları var etme mücadelesi sürgit devam etmiştir...
Geleneksel tavrı olarak bildiğimiz bazı hocaefendiler de bu dönemde İngiliz ve Fransızlarla işbirliği yapmışlardır...
Tabii ki biz, Dürrüzade'yi, Mustafa Sabri'yi, İskilipli Atıf'ı, Ahmet Anzavur'u, Ali Kemal'i, Damat Ferit gibi şahsiyetsiz şahısları da unutmuş değiliz.
Bir kadirşinaslık olarak da namusumuzu kurtaran ve devletimizi kurup Türk Milleti'ni çakala, tilkiye, yılana, çiyana yem etmeyen kurucu kadroya yani subaylarımıza minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz.
Dün de bu işi yaptık, bu gün de yapıyoruz ve sonsuza kadar da yapacağız...
Günler gelip geçti ve Türk Milleti birçok badireyi aştı...
Sıkıntılar yaşadı.
Ancak, zamanımızdaki kadar çalkantıya maruz kalmamıştı...
Türk kılığı devşirmiş ve kendilerine sözde islamcı kimlik inşa etmiş (Vambery de Lawrens de Hempher de çok güzel namaz kılıyorlardı... Sarıkları ve cübbeleri de noksansız yerindeydi.) birçok cemaat, tarikat ve oluşumun, Türklük ve Türkiye Cumhuriyeti düşmanı olduğunu unutmamak gerek.
En azında Fetö meselesi bile sizi uyar mıyor mu?
Türkiye yıkılsın ve milli kimlikten uzaklaşsın isteniyor. Böylece, emperyalizmin dişine uygun bir toplum olalım, tavrı gelişsin isteniyor...
Türk, uyanık olmalı...
Bu, 30 Ağustos'ta çok farklı bir sürprizle karşılaştık... İlk defa hem kara hem deniz hem de hava kuvvetlerimiz için Harp Okullarını bitiren birinci olan subaylarımız Türk Kızlarıydı...
Türk'ün geleneğinde var olan cinsiyet ayırmaksızın çocuk yetiştirme faaliyetinde, günümüzde kızlarımızın başarılarıyla mutlu olduk, kıvanç duyduk... Türk kadını, namusu lekelendiği için Van Gölü'ne kendisini atarak intihar etmişti... Akdamar Kilisesi, bu facianın şahitidir. Yine namusum kirlenmesin diyen Türk Kadını, Kurtuluş Savaşı'nda İnebolu' dan cepheye silah ve mühimmat taşımıştı...
İlk defa, Türk Kızları hem de Harp Okulu'nu birincilikle bitirerek bir çığır açtı. Artık, erkeklerin yanında vatan savunmasında subay olarak biz de varız. Bu okulları birincilikle bitirerek Türk'ün asker millet olduğunu cihana göstereceğiz, dediler.
Hele ki Türk'ün namusunu kurtaran, Anadolu 'da Türk adının silinmesini engelleyen subaylarımıza bağlılık yemini de eden bu kızlarımızda bulunan milli şuur karşısında da gözlerimiz yaşardı.
Çok mutlu olduk...
Sonra, bir sihirli el Türkiye' ye ayar vermeye kalktı.
Yıllardır, Türk'e ait ne varsa yok etmek, değersizleştirmek için neler neler yapmadık; ancak, değil erkekler, kızları bile milli şuur abidesi olarak karşımıza çıkıyor.
Bu Türkler de ne yaman millet! Onca emeğimiz yine boşa gidecek, diyen dış güçler ve onların yerli maşaları, sahte islamcı görünümlü dönme ve devşirmeler ile onların satılık basında yer tutmuş satılık kalemleri ve trolleri, sahibinin sesi olup Türk Kızlarını linç etmeye kalktılar...
Türk'e düşman bu kadar, onun bunun çocuğu ne ara peydahlandı da Türk'e ayar vermeye çalışıyorlar...
Satılık hainler!
Burası Türkiye...
Bu çocuklar Türk Çocukları...
Bu Türklerin meselesi ve biz bu çocuklardan memnunuz...
Yaptıkları işten de kıvanç duyduk...
Onlar, diyorlar ki...
Günümüzde de devletimizin Kurucu Komutanları ki başta Ulu Önder Mustafa Kemal Paşa olmak üzere hepsine bağlılığımızı bildiririz.
Bu komutanlarımız Türk'e düşman unsurları tam temizlememişlerse onların yarım bıraktıkları işi biz tamamlayacağız, demektedirler.
Bundan, biz memnunuz...
Bütün Türkler de memnun...
Memnun olmayanlar varsa, zaten onlar Türk değildir... Türk olmayanların da Türk Ordusu ve onun şerefli subayları üzerine söz söylemeleri yanlıştır.
Türk Ordusu'na kim hakaret eder, kim ki onu küçük düşürme hesabı yaparsa karşısında Türk Milleti'ni bulur...
Bu böyle biline...
Türk Milleti'nin düşmanlarına da son sözümüz, kuyruğunuzu apış aranıza alın ve susun da burada yaşamanıza bir şey demeyelim. Türk 'ün sabrını da taşırmayın.
Bir defa da adam olun ve Türk olun, Türk' e ve onun var oluş sebebi olan subaylarımıza bulaşmayın...
Keser döner sap döner bir gün gelir hesap döner... O gün geldiğinde de sonunuzu siz düşünün, derim .
Bunları, Sarıkamış şehiti bir dedenin torunu olarak yazıyorum. Bu yetkiyi de şehit olan iki dedem ve kardeşleri olan iki amcamın ruhaniyetini aziz kılmak için yazdım .
Biz daha ölmedik...
Gök girsin kızıl çıksın...
Türk Milleti var olsun...
******
Bilgi edinmeniz dileğiyle...
******
Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...