HIÇKIRIK

Adam bankada vezne kuyruğunda beklerken müthiş bir hıçkırık nöbetine tutulmuş.

Sıra kendisine geldiğinde hıçkırmaları daha kötü bir hal almış.

Veznedeki kız elinden bozdurmak istediği çeki almış, bilgisayarında adamın hesabını bulmuş:

-“Bunu size ödeyemem.”

-“Neden?”

-“Yeterli bakiyeniz yok, hesabınızdan biraz önce 5000 dolar çekilmiş.”

-“O… Olamaz... Şaka yapıyorsunuz” demiş adam telaşla,

Vezneci kız gülümseyerek;

-“Evet, yapıyorum. Ama bakın... Hıçkırığınız geçti bile. ”

ANLAŞMA

Dursun bankanın önünde kestane satan arkadaşı Temel’i görmüş.

Hemen yanına yaklaşıp borç istemiş...

Temel asmış suratını;

-“Veremem.”

Dursun sinirlenerek;

-“Yahu neden vermiyorsun?”

-“Banka ile anlaşmamız var… Onlar kestane satmıyorlar, ben de borç vermiyorum…”

ANAHTAR?

Temel bavulunu denize düşürmüş. Dursun:

-“Ula Temel, pavulun düşti”

Temel sakin cevap vermiş:

-“Merak etme, anahtarı bendedur.”

TUĞLA MESELESİ

Camı açık bir odaya 100 kadar tuğlayı belli şekilde dizili bırakın, daha sonra üniversiteye giriş için müracaat eden 2 veya 3 adayı bu odaya yollayın ve kapıyı kapatın. 6 saat sonra odaya giderek durumu analiz edin:

1-Eğer tuğlaları sayıyorlarsa, “Muhasebe bölümüne” yerleştirin.

2-Eğer tuğlaları tekrar tekrar sayıyorlarsa, “Denetçiler bölümüne” yerleştirin.

3-Eğer odanın her yanına tuğla saçmışlarsa, “Mühendislik bölümüne” yerleştirin.

4-Eğer tuğlaları garip bir düzende sıralamışlarsa, “Planlama bölümüne” yerleştirin.

5-Eğer tuğlaları birbirlerine atıyorlarsa, “Operasyonlar bölümüne” yerleştirin.

6-Eğer uyuyorlarsa, “Güvenlik bölümüne” yerleştirin.

7-Eğer tuğlaları parçalara ayırmışlarsa “Bilgi teknolojileri bölümüne” yerleştirin.

8-Eğer boş boş oturuyorlarsa, “İnsan kaynakları bölümüne” yerleştirin.

9-Eğer bir çok farklı kombinasyon denediklerini söylüyorlar ama bir tuğlayı bile yerinden kıpırdatmamışlarsa, “Satış bölümüne” yerleştirin.

10-Eğer odada değillerse, “Pazarlama bölümüne” yerleştirin.

11-Eğer camdan dışarı boş boş bakıyorlarsa, “Stratejik planlama bölümüne” yerleştirin.

Ve son olarak:

12-Eğer birbirlerine bir şeyler anlatıyorlarsa ve tek tuğla bile yerinden oynamamışsa, onları tebrik edin ve “Üst yönetime” yerleştirin.

MÜJDE!

4 katlı bir binanın 1. katında bir polis, 2. katında bir postacı ve 3. katında ise bir görme engelli bir adam oturuyormuş.

4. katta ise yalnız yaşayan bir kadın varmış.

Bir gün kadın tam banyoya girecekken kapı çalmış. Kadın güvenlik kamerasından bakmış ve kapının önüne gelen polisi görmüş. Hemen bornozu üzerine geçirerek kapıyı açmış;

Polis çok mutlu bir ifadeyle:

-“Hanımefendiciğim, o kadar mutluyum ki bugün bir sürü kapkaççı yakaladım. Bu mutluluğumu sizinle paylaşmak istedim” demiş.

Kadın; “Çok iyi, ne mutlu size” diyerek tebrik ettikten sonra polisi göndermiş.

Sonrasında yine tam soyunup banyoya girecekken kapı zili yine çalmış. Kadın kameradan bakmış ki postacı. Hemen bornozu tekrar giyerek kapıyı açmış.

Postacı:

 -“Müjde hanımefendi bu gün mektup dağıtmada rekor kırdım, bu mutluluğumu sizinle paylaşmak istedim” demiş.

Kadın; “Çok iyi, ne mutlu size” diye tebrik ettikten sonra postacıyı göndermiş.

Sonrasında yine tam soyunup banyoya girecekken kapı zili yine çalmış. Kadın kameradan bakmış ki 3. katta oturan görme engelli adam kapıda bekliyor. Soyunup giyinmekten bıkmış bir halde “Nasılsa bu göremez” diyerek kapıyı giyinmeden açmış.

Kör mutlu bir şekilde kadını baştan aşağı süzmüş ve

-“Müjde hanımefendi müjdeee… Bu gün gözlerim açıldı…”

ZOR OLDU!

Bilim adamları, bir gün mağarada yaşı 1.582.903 olan bir insan fosili bulur ve bu fosili istihbarat teşkilatlarını sınamak amacıyla kullanma kararı alırlar.

Önce Japon istihbaratı mağaraya girer ve 15 dakika sonra dışarı çıkıp;

-“Bu fosilin yaşı 1.400.000 ila 1.600.000 arasında...”

Daha sonra CIA girer ve 12 saat sonra havalı şekilde çıkarlar;

-“Bu fosilin yaşı 1.500.000 ila 1.600.000 arasında…”

Hemen ardından KGB girer ve sırf Amerikalılara inat içerde 2 gün kalırlar. 49. saatte çıkarak;

-“Bu fosilin yaşı yaklaşık olarak 1.550.000 ila 1.600.000 arasında...”

En son olarak MİT ajanları girer.

Aradan bir hafta geçer mağaradan ses yok, 1 ay olur ses yok, 1.5 ay olur ses yok. Mağaranın dışında bekleyen gazeteciler merak edip içeri girerken, MİT ajanının biri çıkar dışarıya...

Yaka paça dağılmış gömleğin yarısı dışarıda...

Sigarası için bir ateş ister, sigarasını yakar, o sırada gazeteciler heyecanla;

-“İçeride çalışmalar nasıl efendim? Fosilin yaşını bulabildiniz mi?”

Ajan sigaradan bir fırt çeker ve

-“Fosilin yaşı tam olarak 1.582.903”

Bunu duyan gazeteciler şaşkınlıkla sorarlar:

-“Nasıl başardınız bunu, fosilin yaşını tam olarak nasıl tahmin ettiniz?”

Ajan sigaradan derin bir nefes daha çekerek;

-“Zor oldu ama en sonunda konuşturduk amcayı…”

YİYELİM Mİ?

Yamyam baba-oğul balta girmemiş ormanda dolaşırken, nehirde yıkanan genç ve çok güzel bir kadın gördüler.

Oğlu sormuş;

-“Ne dersin baba, yiyelim mi onu?”

Baba bir an düşündükten sonra:

-“Hayır, bunu eve götürelim, onun yerine anneni yeriz!”

HOŞGELDİN!

Kadının birinin canı sıkılır ve hayatında değişiklik olsun diye pet shoptan bir hayvan almaya gider.

Pet shopa gidince kedi, köpek ve bir papağanın fiyatını sorar.

Papağanın fiyatının çok ucuz olduğunu görünce merakla sorar:

-“Bu papağan neden bu kadar ucuz?”

Pet shopun sahibi yanıtlar:

-“Bu papağan daha önce bir genelevde duruyordu, ağzı biraz bozuktur, alanlarda ondan şikâyetçi onun için fiyat ucuz…”

Kadın bu fiyatı kaçırmak istemez ve “Bir papağan ne kadar kötü konuşabilir ki” diye düşünerek, alır evine götürür.

Eve gelince kadın papağanın örtüsünü kaldırır.

Yeni ortamı gören papağan

-“Oooo yeni mekân, yeni patron” demiş.

Kadın buna gülüp geçer.

Daha sonra evin iki kızı okuldan gelir. Papağan bunları görerek

-“Oooo, yeni mekân yeni patron, yeni sermayeler” demiş.

Tabii kızlar şaşkın.

Anneleri olayı anlatınca kızlar da gülerler.

Bu sırada evin babası gelir.

Papağan yine açar ağzını:

-“Yeni mekân, yeni patron, yeni kızlar…”

Birden duraksar…

Sonra evin babasına bakıp kanatlarını çırpmaya başlar ve

-“Oooo, Mehmet ağabey hoş geldin yaaa!”

BİR HERİF DAHA

İdris, “Nuh” diyor “Peygamber” demiyordu: “Okuyup da ne olacak penum uşak? Ha bu dükkânda duracağına göre, okuma yazmanın hiç gerekliluğu yoktir. Bir, iki, üç diye saysa yeter.”

Komşuları ısrar edip duruyorlardı:

-“Olur mu canum, diyelim ki onu dükkanda bırakıp kahveye gittun. Dükkâna da dört adam geldu. Üçten fazla sayamazsa gelup sana ne diyecek?”

İdris; -“Uyy, bu da mesele midur? ‘Baba, Üç kişi geldu, yanlarında bir herif daha var’ der.”

ÇATI

Temel yemek odasının üzerindeki çatının aktığını fark edince hemen bir çatı ustası çağırmış...

Usta gelip şöyle bir bakmış,

-“Çatınızın aktığını ne zaman fark ettiniz?”

-“Dün gece çorbamı içmem iki saat sürünce şüphelendim!”

KADRO MESELESİ

Hayvanat bahçesinde bir kafeste biri yaşlı biri genç iki aslan varmış.

Her gün yaşlı aslana yemek olarak koca bir parça et, genç aslana ise 3 tane muz veriliyormuş.

Bir gün yaşlı olanı dayanamamış ve sormuş:

-“Neden bana hep koca bir parça et veriyorsunuz?”

Bakıcı;

-“Sen koskoca aslansın, ormanların kralısın. Bunu hak ediyorsun...”

Genç aslan hemen atılmış:

-“İyi de, bana niye her gün 3 tane muz veriyorsunuz?”

Bakıcı cevap vermiş:

-“Aslan kadrosu dolu olduğundan, seni maymun kadrosunda çalıştırıyoruz…”

YELLENİRSE?

Temel dolmuşa binmiş.

Dolmuşta 3 erkek bir de hamile bayan varmış. Dolmuş yoluna devam ederken hamile bayan gaz kaçırmış. Bayanın bozulmasını istemeyen adamlardan birisi:

-“Affedersiniz çok yemişim, mazur görün...” diyerek centilmenlik yapmış. Temel olayı görünce “Bir centilmenlikte ben yapayım” diyerek beklemeye başlamış.

Bir süre sonra kadın bir daha gaz kaçırmış.

Temel daha evvel planladığı gibi tam centilmenlik yapacakken, bu sefer 2. adam atlamış ve o da;

-“Affedersiniz çok yemişim, mazur görün...” demiş.

Temel centilmenlik yapmak için kadının gaz çıkarmasını beklemeye başlamış...

Derken kadın bir daha gaz kaçırınca, Temel’den önce davranan 3. adam yapacağını yapmış ve

-“Kusura bakmayın... Çok yemişim, mazur görün...” diyerek Temel’e meydanı vermemiş.

Centilmenlik yapmayı beklerken ineceği yere gelen Temel, mecburen dolmuştan inerken içeri dönüp;

-“Ha pu kadun bir daha yellenursa pilun ki pen yaptum…”

TAHMİN

Adam bara girip oturunca barmen: “Ne içersiniz?” diye sormuş.

“Teşekkür ederim, bir şey içmem” diye yanıt vermiş adam, “Bir kere içtim hiç hoşuma gitmedi, daha da ağzıma koymadım.”

Barmen: “O zaman size bir sigara armağan edeyim?” demiş barmen.

-“İçmiyorum sağ olun... Bir kere denedim, ama beğenmedim, içemiyorum.”

Barmen: “O zaman sizinle bilardo oynayacak birini bulalım?” diye ısrar etmiş.

“Yok” demiş adam, “Bir kere oynamıştım, sarmadı. İşin aslı buraya oğlumla buluşmaya geldim.”

Barmen bu kez: “Bakın tahmin edeyim, o sizin tek çocuğunuz değil mi?” demiş.

-“Evet? Nereden bildiniz?” diye hayretle sormuş adam.

Barmen gülmüş:

-“Eh işte” demiş dişlerini sıkarak, “Sadece basit bir tahmin işte.”

NADYA

“Uzun zamandır ‘Nadya’ diye bir kızla internet aracılığı ile sohbet ediyoruz.

Geçen hafta bana bir park adresi verdi, ‘Buluşalım… Gece yarısı gel, ağaçların altında biraz yaramazlık yaparız’ dedi.

Heyecanla saat gece yarısı o parka gittim, 4 tane kar maskeli iri yarı adam ellerinde beyzbol sopaları ile söylediği yerde üzerime atladılar ve beni gebertene kadar dövdüler.

Kırılmadık kemiğim kalmadı, arabamı ve cüzdanımı da alıp gittiler.

Hastaneden çıktığımdan beri Nadya’ya ulaşmaya çalışıyorum.

Ama bir tek yanıt vermedi.

“Acaba aynı çete ona da zarar verdi mi? Meraktan öleceğim yahu.”

EDNA TEYZE

Küçük yaramaz Billy’nin Edna teyzesi hafta sonunda onlarda kalıyormuş...

Akşam hep birlikte otururlarken Billy teyzesinin yanına gitmiş,

-“Edna Teyze… Sen niye bu kadar çirkinsin?”

Edna Teyze bu sözleri duyunca kıpkırmızı olmuş.

Bu arada annesi hemen koşup Billy’yi mutfağa çekmiş ve azarlamış:

-“Sen ne biçim konuşuyorsun? Hiç öyle şey söylenir mi? Çabuk şimdi git, ne kadar üzüldüğünü söyle ve teyzenin gönlünü al!”

Bunun üzerine Billy koşa koşa teyzesinin yanına gitmiş,

-“Edna Teyze… Bu kadar çirkin olmana çok üzüldüm!”

TELEFON

Ev telefonu faturası hayli yüksek gelince, ev halkı toplanmış;

Baba: -“'Yahu bu korkunç bir fatura. Ben bu telefonu asla kullanmıyorum, hep çalıştığım şirketteki telefonu kullanıyorum.”

Anne: -“'Aynen ben de. Akşama kadar çalıştığım bankada elimin altında telefon. Ne yapayım bunu?”

Oğlan: -“Ben de şirketimin bana verdiği cep telefonu ile bütün görüşmelerimi yapıyorum.”

Kız: -“'E benim de şirket hattım var. Ev telefonunu hiç kullanmam ki…”

Herkes aniden evdeki hizmetçiye döner ve yanıt arar gözle bakarlar.

Hizmetçi: -“Eee... Problem ne o zaman? Sanırım hepimiz iş telefonlarını kullanıyoruz…”

ÇÖZÜM

Temel ile İdris at pazarına gidip, 2 tane at almışlar. Ancak bir tane ahır varmış, mecburen iki atı da aynı ahıra koymuşlar.

Temel demiş ki: -“Ya İdris! Biz ha bunları karıştırırız. Ben benimkinin yelesinden azıcık keseyim de belli olsun…”

-“Haçan tamamdır” demiş İdris.

Bunları gözetleyen komşuları muziplik olsun diye diğer atın da yelesinden azıcık kesmiş.

Ertesi gün bizimkiler bir de bakmışlar ki iki atın da yeleleri kesik.

Temel hemen olaya el koyup;

-“Ula İdris, baksana! İkisinin de yeleleri kesiktir. Ben benimkinin kuyruğunu keseyim, haçan sen kesmeyesin.” diyerek kendi atının kuyruğunu kesmiş.

Komşu yine aynı şekilde diğer atın da kuyruğunu kesmiş.

Bir iki gün sonra yine bakmışlar ki iki atın da kuyrukları kesik.

Temel sonunda bu işin çözüm olamayacağını anlamış ve İdris’e dönüp demiş ki;

-“Ula İdris gel biz şöyle yapalım. Siyah olan atı sen al, beyaz olanı da ben.”