Karesi Beyliğinden Osmanlı Hâkimiyetine ve Cumhuriyetimize miras; inanılmaz bir Anadolu kasabası:
Bölgeye gelen Çavdarlı, Avşarlı adlarını taşıyan Türkmen toplulukları tarafından kurulmuş Sındırgı…
Balıkesir İlimizin bu İlçesini kuran ve Çavdarlı aşiretinden olan Halil Ağa’nın mezarının halen İlçenin Karagür Köyü mezarlığında olduğunu öğrenince gerçekten de etkilendim.
Halil ağanın torunlarından;
Şerif Paşa İstanbul’a; saraya girmiş…
Bir zaman sonra “paşa” unvanını alarak Sındırgı’ya dönmüş…
Kocakonak Köyüne yerleşerek Sındırgı’nın bulunduğu yeri kendisine koruluk ve çiftlik yapmış.
Daha sonra bu yeri cazip görüp Midilli adasından getirttiği Rum ustalarına Koca Camii yaptırmış.
Bu Cami ve çevresini Sındırgı Belediyesi son derece mükemmel şekilde düzenlemiş.
Kendilerini tebrik ederiz.
Buradaki köprü bir çeşit Mostar Köprüsü.
Gerçekten de Muhteşem…
En can alıcı olanı köprü kenarlarındaki korkulukların başladığı yer…!
Buradaki “SADAKA TAŞLARI”…
Bu taşların örneği Osmanlı Coğrafyasında yok denecek kadar azaldı çünkü!
Bildiğiniz gibi:
En makbul yardım; gizliden gizliye yapılan yardımdır…
“Sağ elin verdiğinden, sol el haberdar olmamalıdır!”
Atalar;
Bu iş için ‘‘sadaka taşı"nı icat etmişlerdir.
Çoğumuz pek bilmeyiz ama bu sadaka taşlarına konulan paraları ihtiyacı olanlar gece kimsecikler görmeden gelip alır ihtiyacından fazla olanı geri bırakırlardı.
Asla;
Fazlasına tamah etmezlerdi…!
Hepsini bocalamazlardı!
Bunlardan bazılarını, işte burada; Sındırgıdaki köprübaşlarında gördük.
Ancak;
Artık –Allah Devletimize zevâl vermesin- fakir-fukaraya çeşitli şekilde resmî olarak el uzatılıyor ama buralardan aldıkları paraları camiden çıkan çocuklar; çerez alıp yemede harcıyorlar…
Çok hoş bir gelenek Sındırgı’daki:
Camiden çıkan baba ve dedeler bu taşlara para bıraktılar; çocuklar gâyet olgunlukla ve paylaşımla bu paraları gözümüzün önünde alıp harcamaya gittiler.
Miktar küçüktü ancak düşünce çok ilginç…
29 Haziran 1920 tarihinde Yunan işgaline uğramış Sındırgı.
Çok acı yaşamış…
İnanılmaz şekilde kahramanlar çıkarmış…
Bu yiğitlerin en önde gelenlerinden biri;
Mücahit makbule hanım.
Mücahide Makbule Hanım annemiz; 1902 yılında Gördes’te dünyaya gelmiş.
Makbule Hanımannemiz; Müfrezelerle beraber Demirci, Gördes, Simav, Bigadiç ve Sındırgı dağlarında sürekli dolaşmış.
Çok cesur olan Makbule Hanım, müfrezeleri en ümitsiz zamanlarda cesaretlendirmiş, her yerde her müsademede kahramanca savaşmış…
Düşmanla birkaç büyük muharebede bulunmuş, iki defa kocasıyla beraber pusuya düşmüş, fakat hiç bir zaman metanetini kaybetmemiş…
Telaş göstermemiş.
Sındırgı:
Gerek gelenek ve göreneğiyle; gerekse tabiat güzellikleri ve yeraltı kaynaklarıyla Batı Anadolu'nun keşfedilmeyi bekleyen güzide ilçelerinden birisi.
Çok beğendim.
Çok sevdim Sındırgı’yı.
Hem de cana yakın insanlarını.
Kaplıcasına çıktım bir bahar havasında, ne göreyim gece yağan lapa lapa kar…
Ertesi gün her tarafta bembeyaz bir örtü ve elimde tavşankanı bir bardak çay…
Sındırgı, Balıkesir merkezine 63 kilometre.
İzmir’e ise; epi-topu 150 kilometre.
Sındırgı'ya tarih sırasıyla;
Lidyalılar; parayı bulan kâvim…
Persler, Bergamalılar, İ.Ö. 129 yılında ise Romalılar, akabinde Bizanslılar hâkim olmuşlar.
11. Yüzyılda da Sındırgı’yı Selçuklu dedelerimiz bize kazandırmışlar.
Bu bölgeye:
Çavdar, Avşar, Yağcıbedir, Çepni, Karakeçili Yörükleri yerleşmişler.
Yağcıbedir Kilimleri dünyaca meşhur.
Bu gidişimde bütçem müsaade etmedi.
Ancak; ilk fırsatta Allah’ın izniyle bu gizli cennete tekrar varmak istiyorum….