Eski tüfek bir Marksist arkadaş, 1 Mayıs 1977'de Taksim'de kendi içimizdeki fraksiyon farkı ve güç gösterisi sonucu gruplar arasında silahlar konuştu...

Eski tüfek bir Marksist arkadaş, 1 Mayıs 1977'de Taksim'de kendi içimizdeki fraksiyon farkı ve güç gösterisi sonucu gruplar arasında silahlar konuştu... Bunun sonucu ölümler oldu... Ben de oradaydım... Bunlara şahit oldum... Ölümlere sebep olan arabayı oraya koyan da Disk'e ait bir sendika arabasıydı... Dışarıdan da silah atılmadı... Sol grupların birbirini aklamak için kullandığı ortak hayaldi... Biz silahlıydık... Bunu herkes biliyordu... Polis alana bile giremiyordu... Her şeyi yine biz yaptık... Masum insanları da yine biz öldürmüş olduk, diyor...
Bu zatı, milliyetsiz solda olduğu için hiç sevmem... Ama, itirafları da bir perdeyi açmış oluyor... Gerçeğin, birgün ortaya çıkma gibi bir huyu vardır... Bu da doğrulanmış oldu... Bu zata ve yandaşlarına birkaç söz...
 
Sol, öz eleştiri yapıyor...
İçeriden birisinin söylemesi daha inandırıcı...
Önce, bu gruplar hangi milletin solu olduğunu bilmeli... Gerçeğin ne olduğunun mutlaka ortaya çıkması gibi bir huyu vardır... Gerçek de ortadadır... Biz, bunun iç çatışma olduğunu o zaman söylediğimizde, bize faşist diyerek kendi haltlarını örtmeye çalışıyorlardı...
Sol, daima silahlı hakimiyet kurmak ve sokağa hakim olup devrim yapmak istemiştir...
Fakir halk çocuklarını da harcamışlardır...
 
Günahsız kişilerin kanına da girmişlerdir...
İlhan Darendelioğlu, Kemal Fedai Coşkuner, İsmail Gerçeksöz gibi ağabeylerimiz de katledilmiştir...
 
Solun, fikir karşısında en büyük gücü silahtı... Silahla hakimiyet yarışı Taksim'i oluşturdu... Beyefendi itiraf etmiş... Ama, birçoğu yurt dışına kaçan ve hala oralarda yaşayanlar da hatıralarını yazsınlar ki, biz de neyin ne olduğunu öğrenelim...
Bir de, mesele Türk ve Kürt Halklarının kardeşliği boyutuyla ele alınmalı...
Böylece, Türk Solu'nun savrulmaları da öğrenilmiş olunsun... Mesela, Yılmaz Güney'den başlayarak, Vedat Türkali, Behice Boran, Mehmet Ali Aybar, Pertev Naili Boratav, Doğan Avcıoğlu, Mahir Çayan, Sinan Cemgil, Kaypakkaya'ya ve Doğu Perinçek'e uzanan ve Ahmet Kaya'ya kadar gelen renklerini de bilmek gerek...Yine DDKO gibi oluşumları da unutmamak, gerek...
Taban sıkılaştırması ve dağılmayı önleme aksiyonu, binlerce kişinin hayatını bitirmiştir... Burada olan Ülkücülere olmuştur...
Anadolu'nun masum, gariban, kavruk, naif gençleri, milli duygu içinde varlığını sürdürmek istemiş ve hiç günahsız şehit edilmişlerdir...
Hele, Salih Zencir, Murat Menteş, Erol Türkmen, Niyazi Haskırış, Selim Aksakal gibi tanıdığım mükemmel insanları kaybetmenin acısını yüreğimde hep hissederim...
Benim, bu arkadaşlarımın katilleri de bu zihniyettir...
Ben de 1978 yılında iki defa bombalandım...
4 Haziran 1977'de öldürülmekten de, polisin halk tarafından çağırılmasıyla kurtuldum... Dönemi herhalde en iyi değerlendireceklerden birisi de benim, derim... Metni okuyunca bunları da yazma ihtiyacı hissettim... En azından arkadaşlarımı rahmetle anmama vesile oldu...
Onların durakları cennet olsun... Göz yaşlarımızla... Dua ile...
 
Devam Edecek