Bugün Tarımsal Öğretimin başlayışının 179. Yıldönümü. Kutlu olsun. Tarımsal eğitim ve öğretim başlayışından bu yana epey değişim yaşadı. Teknolojik gelişmeler hız kazanırken, eğitim ve öğretimde kalite aynı hızla çökmeye devam ediyor. Halihazırda tarımsal eğitim-öğretim veren Ziraat Fakültelerinin önemli bir kısmı ne yazık ki Halkalı Ziraat Mektebinin verdiği eğitimin çok gerisinde kalıyor.

Osmanlı döneminde başlayan, tarıma bilgili teknik personel kazandırma çabaları, günümüzde yeni Ziraat Fakülteleri açmak suretiyle devam etmektedir. Market zincirine dönüşen Ziraat Fakülteleri, bazıları istisna olmak kaydıyla kaliteden sürekli uzaklaşıyor.

Cumhuriyetin ilk yıllarında, bugünkü liselerin denginde çok sayıdaki ziraat mektebi açıp teknisyen yetiştirmek suretiyle tarımsal üretim geliştirmeye çalışılmıştır. Çok da başarılı olunmuştur. Uygulamalı tarımsal eğitim alan teknisyen, makine tasarımından tutun da hayvanlara aşı yapmaya kadar Türk Çiftçisinin hemen bütün sorunlarının üstesinden gelmede yardımcı olmuştur. Ancak, günümüzde bakanlık genelinde teknisyen ve tekniker kadrolarında çok az sayıda personel kalmıştır. Tarımımız daha ileri düzeyde eğitim almış Ziraat Mühendisleriyle gelişme çabası içerisindedir.

Bundan 50-60 yıl önce Ankara, Erzurum ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültelerinde sürdürülen tarımsal eğitim, günümüzde 40’dan fazla Ziraat Fakültesinde devam etmektedir. Ziraat Mühendisliği eğitimi veren fakültelerin bölgelere dağılımına baktığımızda; Akdeniz 7, Karadeniz 6, Marmara 6, Doğu Anadolu 7, Güneydoğu Anadolu 4, İç Anadolu 8, Ege 4 olmak üzere toplam 43 Ziraat Fakültesi bulunmaktadır. Ziraat Fakülteleri kuruldukları bölgelere göre incelendiğinde Karadeniz, Akdeniz, Doğu ve İç Anadolu da yığılma olduğun görülmektedir. Halbuki o bölgeleri temsil eden illerle sınırlı tutulduğunda Ziraat Fakültelerinin sayısı 15’i geçmeyecektir. Daha yenileri de açılmaktadır. Meslek gurubu olarak karşı çıkılsa da yeni ziraat fakültelerinin açılmasına, bir süre sonra karşı çıkanlar da yeni fakültelerin kadrolarında yer almakta ve eğitim hizmeti vermeye başlamaktadır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında 13 milyon nüfusu besleyen bu topraklar, günümüzde 85 milyon insanı beslemeye çalışmaktadır. Azımsanmayacak bu başarı, tarımsal eğitime ayrılan kaynaklar sayesinde gerçekleşmiştir ve iyi yetişmiş Ziraat Mühendislerine aittir.

Tarımsal kaynakların daha verimli kullanılması elbette mümkündür. Araştırma-geliştirme çalışmaları ile sonuçların uygulamaya aktarılmasında sorunlar yaşanmaktadır. Gelecekte de yaşanması olasıdır. Çiftçi sayımız iki milyon civarındadır. Tamamına yayım hizmeti ulaştırmak zordur. Aynı zamanda, üretilen bilgi ve teknolojinin kabullenişinde de eğitim seviyesine bağlı olarak kısıtlar bulunmaktadır.

Kaynaklarımız, nüfusumuzun iki katını besleyebilecek kapasitededir. Tarımsal eğitime yapılacak yatırımlarla bu kapasite daha da artırılabilir. Ancak devletin enflasyonla mücadele kapsamında uyguladığı ithalat politikaları ne yazık ki Türkiye’yi gıda ithalatçısı ülke haline getirmiştir.

Tarımsal üretimi artırma çabaları ile kaynakların sürdürülebilirliğini dengelemekte yarar vardır. Gıda güvenliğini tesis etmenin en etkili yolu, çiftçiyi üretimde tutmaktır. Aksi halde gıda ithalatçısı haline gelen memlekette, tarım arazileri günümüzde olduğu gibi rant ekonomisinin eline geçmekte, ekilmeyen arazi miktarı sürekli artmaktadır.