Yastık altı altınları illerde tespit edilecek kuyumcular vasıtasıyla toplayıp kamu bankalarında mevduat ve katılım fonu olarak değerlendirilecekmiş...
Yastık altı altınları illerde tespit edilecek kuyumcular vasıtasıyla toplayıp kamu bankalarında mevduat ve katılım fonu olarak değerlendirilecekmiş...
21 Ağustos itibarıyla bankalarda 468 ton altın varmış... Bu rakam yılbaşında 253 ton'muş...
Altın toplama işinde amaç yastık altındaki altınları kamu bankalarına çekerek yeni kaynak yaratmak istiyorlarmış... Söz konusu altınlar, hem kamu bankalarının kredi hacmini artırmak hem de Hazine'nin borçlanma ihtiyacını karşılamak için kullanılabilir, diye düşünülüyormuş...
Tabii bu o kadar kolay değil...
Ekonomik faaliyetler güven esasına dayanır.
Türkiye bu anlamda gücünü yitirmiştir...
Biz, üretime yatırım yapmadığımız için paralar çarçur edilmiştir... İhaleler, komisyonsuz olmamakradır, denilmekte. Havuzlardan bahsedilmekte ki, bu vicdanları sızlatmakta..
Böyle durumlarda ülke ekonomisine de güven kalmamakta...
Güven için, tekrar hukuku üstün kılacaksın... Devlet kadrolarına partizan değil liyakatli kişileri yerleştireceksiniz... Görevi hak edene vereceksiniz... Yurt dışı paraları geri getirmek gerekir. Ayrıca, paravan şirketlerle yurt dışına para kaçırmamak gerekir...
Ülkemizi, taşıyla toprağıyla madeniyle suyuyla satmaktan vaz geçmeliyiz...
Tabii ki, muhalefet de bu konularda yeri göğü inletmeliydi...
Bize bir vatan bırakırken üzerine de bir hukuk devleti inşa eden Atatürk'e saygısızlık edenleri, aranıza almayacaksınız, emperyalist ülkelere"Türkiye'nin tapusunu ben daha iyi teslim ederim"diye mesaj vermeyeceksin...
Ha!
Yastık altı altını kim toplayabilir?
Dersek...
Ülkemizde Tekalifi Milliye gibi bir kanunla her şeyi hesap edip sonra ödeyeceğini bildiğin güçlü bir liderle bu işin olacağını bileceksin...
Türkiye'nin sorunu lider sorunudur, demek mümkün... Hem iktidar hem muhalefet için...
Millet de bu yüzden karasız ve ümitsiz...
Bence 13 Kasım 1918 şartları çok daha kötüydü...
Ben, yine de ümitvarım...
Bilgi edinmeniz dileğiyle...
******
Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...
Not: Konu için 15 Eylül 2020 tarihli Yeniçağ Gazetesi'nin yazarı Aslan Bulut'a teşekkür ederim...