Biz Anadolu hoşgörüsüyle yetişmiş insanlarız...
Biz Anadolu hoşgörüsüyle yetişmiş insanlarız... İnsanları ırkına, kökenine bakmadan severiz... Yani, kişiyi birey olarak değerlendirir ve ona göre hareket ederiz... Bir de bu kişiler yabancıysa ona daha çok hoşgörü içinde bakarız... Bize yad gelen davranışları da yine hoşgörü içinde kabul ederiz. Tepki göstermeyiz... Günümüzde, ABD'de yaşayan Ermenilerin büyük dedeleri ve nineleri bu topraklara hasret öldüler... Sebebi, haydut devlet olan ABD'de huzuru bulamamışlardı... Güvenli bir ülkede yaşamıyorlardı. Huzurlu değillerdi... Yine, şimdi Sırplı bilim insanları da, Osmanlı Dönemini huzurlu yıllar olarak anlatmaktalar... Biz, Osmanlı sayesinde milli kimliğimizi yaşadık ve Sırp olarak kaldık, demekteler... Yoksa, hepimiz Katolik ve Latince konuşan kişiler olurduk;tarihten silinirdik, diyorlar. Bunda da haklılar... Yine, Bulgar bilim insanları, tarihi köklerimizi iyi araştıralım ;biz Slav değildik... Osmanlı, milli kimliğimize dokunmadı, biz de şimdi varsak onlar sayesindedir, demekteler... Hele Rumlar, Osmanlı, bizim devletimizdi... En ayrıcalıklı topluluk bizdik... Biz, kaşındık ve ana kitleden ayrıldık... Sonra, başkalarının oyuncağı olduk... Osmanlı döneminde, tüm Doğu Akdeniz, Anadolu ve Balkanlar bizim de ülkemizdi... Şimdi, yaşadığımız topraklarda huzurlu değiliz. Dedelerimiz, Osmanlıya ayaklandığında ve kan döktüğünde, Türkler, bizim yaramaz çocuk tavrımıza izin vermeyip Osmanlıdan ayrılma talebimize engel olmalıydılar, diye kızgınlık ifadesini dillendiriyorlar... Büyük Sancağın gölgesi bu topluluklara da huzur veriyordu...
Ortaşark, şimdi huzursuzsa Osmanlının yıkılmasındandır, diyorlar... Bir geçmişe özlem var... Yani, biz hiçbir zaman ırkçı bir tavır içinde olmadık... Böyle olmaya da devam edeceğiz...
Biz mazlum ve mağdur bir ülkenin çocuklarıyız... Kimseyi rahatsız etmek de, istemeyiz... Yine, yurt dışına çıktığımızda da aynı tavrımızı sürdürürüz ve bu hoşgörüyü çevreden de bekleriz...
Benim, İlkokul Öğretmenim Rahmetli Pakize Aydın'ın torunu olan Benek Güvenilir Erdemir, eşi ve çocuklarıyla Polonya'da yaşamaktadırlar...
Bazı, olumsuz tavırlara maruz kalsalar da, bunlar büyütülecek şeyler değildir, diye meselelere bakıyorlar... Hayat böyle sürüp giderken fotoğrafta gördüğünüz gibi dün, kapılarına yumurta atılarak, ırkçı bir saldırıya maruz kalıyorlar... Polis çağırıyorlar... Polis, yumurta atmak, suç değil diyor... Bir tutanak tutup gidiyorlar... Bizde, istemediğimiz ve kabul etmediğimiz bir davranış olarak başkasının kapısına yumurta atarak kapısını, duvarını kirletmek suçtur ve siz istenmiyorsunuz, tavrına maruz kalmak yine, bize göre suçtur ve ırkçı bir saldırıdır...
Aslında, bizim, Lehlilerle ilgili olumsuz hatıralarımız yoktur... Hatta, Leh Walesa'dan dolayı aşırı sempatimiz de vardır... Biz, Lehlilere Almanların ve Rusların yaptıklarını unutmuş değiliz... Lehliler, bu toplumlara tepki göstersinler, ona bir şey demem;haklılar, derim...
Sadece, bir Türk ailesi, Polonya'yı işgal edip, oradaki kişileri gaz odalarında yakmaz, Stalin gibi "Karlı Kayın Ormanı" na götürüp kurşuna dizmez... Aslında Lehlilerin, AB içinde bulunan ülkelerden çok Türklerle dostane ilişkiler içinde olması gerekir, derim...
Bizim "Çevre ve Doğa Dergisi' nin yayın kurulu üyesi de olan Sayın Benek Güvenilir Erdemir'e ve ailesine çok geçmiş olsun dileklerimi iletirim... Her ihtimale karşı, bu ırkçı saldırıyı şiddetle protesto eder, yetkilileri de, böyle bir davranışın tekrar edilmemesi için tedbir almaları konusunda uyarırım...
Irkçı saldırıyı, kim ve hangi saikle yaparsa yapsın, şiddetle kınarım... Bu tür davranışlar, 21. Asra uymamaktadır...
Dış İşleri Bakanlığımızın, yurt dışı misyon şeflerinin, bu konularda daha dikkatli olmalarını ve ilgili ülke nezdinde girişimlerde bulunmalarını talep ederim... Bu olay, üstü kapatılacak bir olay değildir... Tedbirli olmakta fayda görürüm...
İnşallah bu olay bir daha tekrar etmez...
Benek Güvenilir Erdemir ve Ailesi yalnız değildir...
Bu böyle biline...
Bilgi edinmeniz dileğiyle...
******
Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...