Bir dergi çıkarıyorum... Çevre ve Doğa Dergisi... Bu arada, farklı bir cemaate mensup gazetede, bir bilim adamı, 'Çanakkale geçilseydi iyi olurdu, Çanakkale 'de Paşa, otuzuncu sırada, nasıl o kahraman

Bir dergi çıkarıyorum... Çevre ve Doğa Dergisi... Bu arada, farklı bir cemaate mensup gazetede, bir bilim adamı, "Çanakkale geçilseydi iyi olurdu, Çanakkale 'de Paşa, otuzuncu sırada, nasıl o kahraman olur." gibi herzeler yazmış... Biraz bekledim... Akademi cevap versin, diye... Cevap gelmeyince iş başa düştü, deyip zatın her paragrafına, bir sayfa cevap yazdım. Toplamda on altı sayfa oldu... Sonra, bu mart ayı içinde," Kültürel Çevre", diye bizim dergide sadece" Çanakkale Savaşlarını" işledim... Kapak olarak da Paşa'nın çok güzel yapılmış;" İttihatçı bıyıklı" fotoğrafını koydum... Yine, yedi kişilik bir akademi çevresinde, her arkadaşa dergilerden birer tane verdim... Bu yedi arkadaştan iki tanesi, Paşa'nın fotoğrafı var, diye bizim  dergiyi ellerine bile alamadılar... Başımız belaya girer, diye...
Çağatay Hocam( Prof. Dr. M. Çağatay Özdemir) , çok haklı... Akademi, beklenti içinde ve başım belaya girmesin, diye Paşa'ya mesafeli... Paşa'nın kurduğu cumhuriyette, Paşa'ya sahip çıkılmadığı gibi, açık düşmanlık da var...
Bence, Paşa'nın yazdıklarının tamamı okunsa kıymeti anlaşılır... Bizim mahallede de okuma güçlüğü var... Bu yüzden, esen rüzgara kapılan arkadaşlarımız da olabiliyor... Bu arada, karşı mahallede de, şablon olarak beyan var ama, okuma ve araştırma hiç yok... Türkiye'de, aydın diyebileceğimiz kişilerin kendi toplumuna ve insani değerlerine sahip çıkmaması bir facia... Bu günler, daha iyi günler... Oluşan tahribatı tamir için en az iki nesil iyi yetişmeli ve gerekli bilgi ile donatılmalı...
Benim, tüm okumalarımda gördüğüm, Paşa,büyük adamdır... Çanakkale'de, savaş meydanlarında, karargahlarına 2016 yılının 10 Kasım'ında arkadaşlarımla bir gezi düzenleyerek çelenk bıraktık... Toplam altı karargah merkezini ziyaret ettik ve arkadaşlarıma bilgiler aktardım... Bu faaliyetten sonra, bazı arkadaşlarımızın ifadesi;" ölümün gölgesinde yaşayan Paşa'nın büyüklüğünü anladık", demişlerdi... Yine, Paşa 1 Haziran 1915'te Albay ve 1 Nisan 1916 tarihinde de Paşa olmuştur... Bence, 21 Ağustos 1915 tarihinde de, Paşa olmalıydı, derim... Aklı önceleyen ve duygularını vatan savunması meselesine karıştırmayan bir şahsiyettir Paşa... 57 yaşında vefat ediyor... Yaşadığı şartlara bakıldığında ve yaptıkları incelendiğinde de, bir deha demek, doğru olur... Paşa'nın Nöbet Defteri incelendiğinde, çok önemli kararlar almadan önceki akşam Çankaya Köşküne kimler gelmiş, diye incelediğimizde, dönemin tüm yetkin ve uzman kişileriyle görüştüğü ortaya çıkar... Yani, ortak akıl ve istişare önceliğiydi... Mesela;Paşa, parlamento seçimlerinin her iki yılda bir olmasını istiyor ve meclis bunu kabul etmiyor. Paşa, bunu olgunlukla karşılıyor... Şimdi, otorite bir şey isteyecek ve meclis bunu yapmayacak, tarih yazmaz... Dönemi, yine dönemin şartlarına göre incelemek gerekir... Bir de Paşa, ne yapacağını Karlsbat Hatıralarında anlatmaktadır... Hiçbir şey tesadüf değildir...
Bunları yazma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Gönülden selamlar...
Ha!
Enver Paşa da Mustafa Kemal  Paşa da bizimdir... Bizdendir... Her ikisini de severiz...