NART MİTOLOJİSİ VE AHLAKA YANSIMALARI (2)

Kumurshanı bödene çöbledi,
bödeneni tülkü aşadı,
tülkünü börü cırtdı,
börünü kaplan bastı,
kaplannı dommay urdu,
dommaynı ayü cırtdı,
ayünü kaya basdı…
cer da auzun açtı
açtı da ayünü cuttu.
Endi ayt-cer kimmi cutdu ?
Karıncayı vahşi tavuk yuttu,
vahşi tavuğu tilki yedi,
tilkiyi kurt parçaladı,
kurtu kaplan boğazladı,
kaplanı vahşi boğa boynuzladı,
vahşi boğayı aslan yedi,
aslanı ayı boğdu,
ayıyı kaya kapladı…
Yer de ağzını açtı da
ayıyı yuttu.
Şimdi, söyle bakayım, yer kimi yuttu ?
Çocuklardan beklenen cevap “yer hepsini yuttu” yargısıdır. Bilmecedeki varlıklar birbirlerini yemekte ve böylece Tengri toturu (enerjsi) yenilenmektedir. Yer ise, bunların ölüsünü yutar, kendi içinde sindirir, karıştırır ve sonra yeni enerjiler olarak onları yukarı atar.
Zorlu hayat koşullarında varolma savaşı veren Nart halkı tembelliği sevmez. Bir Nart insanı güneşin ilk ışıkları ile kalkmalı ve kısmetinin peşine düşmelidir. Bu bakımdan Güneş teyrisi (Tang-Teyri) halk arasında çok sevilir. Yaşam enerjisini oklar halinde gönderdiği için ona dilekler, dualar, şükranlar gönderilir. Aşağıdaki şiir tembelliği yermek için yazılmıştır.
Tur-turdan hapar kelse, hur-hurdan hayir cok,
Hey cuklauk bolmaz ne kirili, ne tok
Tang Teyri bizge tang belgisinden bergendi
Da künçıkğanga ua totur kanatın kergendi
Hey cigerni tangı atar kök çağılğanda
Erinçekni künü başlar kün taralğanda
Muşuldauk Teyri Künnü carım körür,
Cazıu da anga bölüb carım ülüş berir
Kuuk tereze kök çağılmanı tarthandı
Hayda marcala, cigerni tangı athandı
 
Tercüme:
Kalk kalk (sesi) duyulunca horlamaktan hayr yok
Uykucu ne varlıklı ne de tok olur
Sabah Tanrı’sı bize aydınlık işaretini vermişti
Da Doğu tarafında enerji kanadını germişti
Hey, çalışkanın sabahı ilk ışıkla başlar
Tembelin sabahıysa güneş inerken başlar
Uykucu, Tanrı’nın Güneş’ini yarım zaman görür
Kader de ona o yüzden yarım kısmet verir
“Kuuk” pencereye sabahın ilk kıvılcımı vurmuştur
Haydi marcalar, çalışkanın sabahı aydınlanmıştır
 
 
Yukardaki metinde “Kuuk tereze” (pencere) sabah penceresi olarak bilinir. Eski dönemlerde cam bilinmediği için Doğu tarafa bir pencere acılır ve bu pencere öküzün idrar torbası ile (kuuk) germe yöntemiyle kaplanırmış. Bu işin öyle ustaları yetişmiş ki, idrar kesesini gayet ince gererek, diğer tarafın görülmesi bile sağlanırmış.
 
 
Devam Edecek..