NART MİTOLOJİSİ VE AHLAKA YANSIMALARI (3)

Nart mitolojisinin kahramanları, halktan kopuk, yukarda bulutların üzerindeki bir “sarayda” yaşayan karakterler değildir. Aksine, onlar her an halkla içiçedirler. Bu anlayışta “insandan kopuk bir Tanrı” felsefesi yerine “insanla bir olan, yaşamla bir olan Tanrı” anlayışı hakimdir. Mitoloji kahramanları gündelik hayatta; şarkılarda, ninnilerde, özür törenlerinde, misafirliklerde anılırlar. Kadın erkek arası ilişkilerde, kur yapmalarda ve gönül almalarda, mitoloji kahramanlarının isimleri ve maceraları kullanılır. Eğer bir Nart erkeğinin hanımı ona küstü ise, erkek, özür dileme yoluna gitmez. Başka insanların yanında iken, karısına şakalar, kendini affettirecek espriler yapmaya başlar. Kadın ise önce, “git işine deli adam” şeklinde kendini naza çeker, sonra yumuşar ve barışırlar. Bir erkeğin, hanımından toplum önünde bu şekilde özür dilemesi gerçekten takdir edilecek bir durumdur. Bunlar yapılırken iyi güçleri olan ve sevgi toturunu yayan karakterler devreye girer. Kadına o karakterlerin özellikleri ile iltifat edilir.
Dolayça da olturasa cayaklarıng da may bolub
Dolay gibi oturuyorsun, pembe, bereketli yanaklarınla
Nartlarda Tanrı Adamı olarak anılan kişiler, bizim anladığımız anlamda ilahiyatçı değildirler. Tanrı adamı, Türkçe’ye en yakın ifade ile “kalender”, iyi günü de kötü günü de görmüş, tecrübeli, olgun ve olaylara biraz mizah yönü ile yaklaşabilen insandır. Teyri isimlerini kullanarak bu dünyanın iyi halleri de, cefalı ve üzüntülü günleri de olabileceğini, kısa özlü sözlerle halkına anlatır. Teyrilerden bir şeyler beklenir ama insanin da tedbir almasinda fayda vardir:
Teyriye baş ura bosağana taş ururğa unutma
Tanrı’ya taparken kapının önünü taşla kapamayı unutma.
Eliya’dan cankılıc sıbıla da kelir
Eliya’dan şimşekler, yıldırımlar (ve) gökkuşağı da gelir.
Eliya kadındır, üreticidir. Halk arasında çok sevilen ve en çok anılan teyrilerden biridir. Tabiata can veren hava olaylarından sorumludur. Kadın gibi bazen kapris yapar, kızar, gökleri birbirine katar. Ama hep öfkeli değildir, genelde üst teyri katına çıkar, ordan yeryüzüne serin, ferahlatıcı yağmurlar gönderir.
Nartlarda üstün olan bir erdem ise “fedakarlık” ve kendini millete adamaktır. Nartlar çıkarcı bireyciliği sevmezler. Bu bağlamda, Batı felsefelerinde görülen bencil insan tipi Nartlar için makbul değildir. İyi adam kendini milletine adar. Ne kadar anlamlıdır ki, yüzyıllar sonra, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, eğitim reformu çerçevesinde Türkiye’ye çağrılan yabancı bir hoca ile sohbet ederken, kendisinin en büyük mutluluğu milleti için çalışmakta bulduğunu ifade etmiştir. Nartlar bebeklerini dahi bu ülkü ile yetiştirirler. Aşağıda nesilden nesile aktarılan bir Nart ninnisine yer verilmiştir. Sözleri tam anlamasanız dahi, okunurken beliren fonetik uyuma ve güzelliğe dikkatinizi çekmek isterim.
Bellau, bellau, bellau, bellau böleyim
Can balanı ullu bolub köreyim
Nart balanı ullu borub köreyim
Ullu bolub amanatha bereyim
Meni balam batırlağa teng bolsun
Kayğı, palah can baladan keng bolsun
Tang Teyri’den nür cayıla tuu bolsun
Anga cauluk eter barı kuu bolsun
Bellau, bellau, bellau, bellau böleyim
Milletine tireü bolub köreyim
Tercüme:
Bellau, bellau, bellau, bellau sarayım
Can bebeğin büyüdüğüne tanık olayım
Nart oğlumun yetişkin olduğunu göreyim
Yetişkin olup (onu) “emanete” göndereyim
Benim yavrum cesurlara denk olsun
Her tür bela onun başından uzak, geri olsun
Sabah tanrısından nur yayılarak kudretli ve çekici olsun
Ona düşman olacaklar ortadan yok olsun
Bellau, bellau, bellau, bellau sarayım
Milletine dayanır güç olduğuna tanık olayım
Yukardaki ninnide geçen “amanat” emanete vermek teriminin anlamı şöyledir. Çok eski bir töredir ve erkek çocuğun eğitim ve yetiştirilmesi için bir akrabanın yanına gönderilmesini ifade eder. Çocuğun, anne yanında şımarıp gereken terbiyeyi almamasından korkan Nartlar, biraz daha disipline dayalı terbiye alması için onu güvendikleri bir akrabaya, eşe dosta emanet ederler. Sonradan halk arasındaki bu adet devlete de geçmiş ve Çin’e pek çok Hun beyinin oğlu emanet olarak gönderilmişlerdir. Aynı şekilde Çinliler de kendi soylu prenslerinden bazılarını Hunnu devletine yollamışlardır. Bu inceliği anlamayan bazı batılı tarihçiler, bunu sanki Hun çocuklarının Çinlilerce rehin alınması gibi yanlış şekilde yorumlamışlardır.
 
Devam Edecek...