Bu sözcük sizin için bir anlam ifade etmeyebilir...
Bu sözcük sizin için bir anlam ifade etmeyebilir...
İliç, Erzincan ilimizin bir ilçesi...
Bizim gündemimize girme sebebi ise bir çevre faciasına sebep olacak gelişmelerin yaşanması...
1990'lı yılların başında, ABD kaynaklı bazı altın arama şirketleri, eski dünya diyebileceğimiz Avrasya bölgesinde nerelerde altın var, diye sondaj çalışmaları da dahil bir çok çalışma yapıyor... Bu çalışmaların bitmesiyle de altın rezervleri tespit ediliyor... Bu çalışmalar, Romanya, Bulgaristan, Kuzey Makedonya, Yunanistan, Türkiye,Azerbaycan, İran, Afganistan ve Tacikistan gibi ülkelerde yapılmış... Bu çalışmaların sonucunda, ülkemizde, Çanakkale, Balıkesir, Manisa, Bilecik, Kütahya, Uşak, Tunceli, Erzincan, Gümüşhane, Sivas, Malatya, Artvin ve bu iller içinde bulunan dağ ve tepelerin uzantısıyla sınır illere de ulaşan alanlarda altın-gümüş madeni rezervlerini rastlanıyor... Türkiye'nin toplam rezerv değeri 6000 ton civarında. Bir kısmının çıkarılması ekonomik değer açısından pahalı bir değer. Bu yüzden çıkarılması mevcut teknik bilgiyle mümkün görülmemektedir... İşte, bu rezerv belirlemelerinden sonra Türkiye olarak, ekonomik değeri yüksek ve çıkarılmasında fayda gördüğümüz alanların sınırlarını çizerek, bunları ruhsatlandırdık ve uluslar arası piyasalarda talebe göre sattık... Bu işler için Alman, Amerika, Kanada şirketleri başta olmak üzere tüm çok uluslu şirketler bu paydan istediklerini aldılar... Çanakkale özelinde, Atikhisar Barajı üst bölgesinde sekiz altın madeni ruhsat alanı var... Lapseki, Şahinli bölgesinde üç tane ruhsat alanı var. Yine, Ağı Dağı bölgesinde de, üç tane altın madeni ruhsat alanı var. Bir tane de Biga Dağları, Balaban - Kirazlı arka sırtta olmak üzere toplam on beş altın madeni çıkarılacak saha vardır... Bu sahalardan, Şahinli'de bir şirkete ait altın çıkartma işlemi, siyanür kullanılarak beş yılı aşkın süredir devam etmekte... Bu şirket, başka bir şirkete ait olan alanı da kendi bünyesine alarak altın çıkartmaya devam etmektedir... Balaban- Kirazlı bölgesindeki altın madeni çıkartma ruhsatı alan şirket, devlete ödemesi gereken ödemeleri yapmış ve yüzey sıyırması yapmak üzere mevcut ağaçların kesimini temin için Orman Teşkilatına baş vurmuş ve Orman teşkilatı çapı yirmi santimetreden büyük olan 14300 ağaç keserek gelir elde etmiş. Bu dönemde, yüzey sıyırmasının yapılmasıyla çıplak arazi, kamuoyu tarafından tepkiyle karşılaşmış ve yoğun protesto sonucu, devlet ruhsat uzatmasını yapmamış böylece şirket bu yörede uzaklaşmıştır. Yabancı bir ülkenin şirketi olduğu için, yatırımları karşılığı ödediği parasını almak üzere bir milyar dolarlık bir tazminat almak için uluslararası tahkim mahkemesine dava açmış ve bu dava devam etmektedir... Tahkim mahkemeleri de yurt dışında olduğu için biz bu parayı ödemek zorunda kalabiliriz... Aslında, iyi düşünmeden, kar - zarar dengesini gözetmeden," ben yaptım oldu" düşüncesiyle hareket edenlerin, sonunda , ödeyecekleri bir bedelin olduğunu da bu olayda görmüş olduk...
Ha!
Çanakkale 'de bazılarının ifade ettiği gibi, Kaz Dağları' nda altın çıkartmak için ruhsatlandırılmış hiçbir maden alanı yokmuş... Bunu resmi bir yazıyla sorduğumuz, ruhsat veren kuruluş olan, İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği'nin bizim yazımıza verdiği cevaptan öğrenmekteyiz... Yani, biz bir algı yaratmak için böyle bir uygulama yapmışız... Aslında, yalan söyleyerek algı oluşturacağımıza salt doğruları söyleyerek hareket etsek, daha değerli bir mücadele etmiş olmazmıydık... Yumru Dağları, Kaz Dağları'ndan çevre açısından daha az önemli mi ki algı yaratma peşinde koşuyoruz... Bunlar, bu tür uygulamalar, Çevre mücadelelerine de zarar vermektedir... Biz, daima doğrunun ve bilimin peşinden gitmeliyiz
.
Yine, bu dönemde, Çanakkale dışında, Balıkesir, Uşak, Bilecik, Erzincan, Artvin, Ordu gibi illerde de metalik madencilik çalışmaları hızla sürmektedir.
İşte, bunlardan bir tanesi de Erzincan'ın İliç İlçesi'ndeki ABD şirketi ki, şirketin Türkiye'deki hissesi %80, Türk ortağının ise %20 hissesi vardır... Bu ABD'li şirket dört milyar dolarlık sermayeye sahip bir şirket... Yerli ortağı ile Türkiye'de altın çıkarıyor...
Liç sistemli altın çıkartma döneminde şimdiye kadar kullandığı kimyasal miktarı 120 000 tondur... Siyanür, Sülfürik asit ve daha kırk farklı asit de kullanılmaktadır... Şimdiye kadar, 140 ton altın çıkartılmıştır. Şirketin maden çıkartma süresi, arazi genişletilerek, Tunceli, Malatya ve Sivas illerinin bazı ilçeleri de dahil edilerek, 2044 yılına kadar uzatılmıştır... Çıkarılacak altın miktarı da, 269 tondur...
Bu miktar altının çıkarılması için Samsun Limanı'ndan her gün 20-30 tankerle kimyasallar buraya taşımaktadır.Kayaçlar öğütülüp kimyasallar karıştırılıp altın Çıkarıldıktan sonra, kimyasalları taşıyan pasa ise 1280 metre derinlikte atık barajına taşınmaktadır... Bu pasa yığınından, kimyasallar doğal olarak havaya karışıp doğada yok olacaktı... Fakat, 25 yılda dolması gereken bu pasa havuzu iki yılda doldu. Yeni bir pasa havuzu yapımı için beş ay önce izin alınmış...
Yerelde, çevreye verilen bu zararları gören gerçek çevreci arkadaşlar bir mücadele başlattı ve çevre faciasına yol açacak bu uygulamadan vaz geçilmesi için davalar açıldı... Şimdi, 13 Nisan 2022 günü mahkemece bir keşif yapılacaktır... Bu dosyaya sivil toplum kuruluşları da müdahil olmuşlardır... Bizim beklentimiz, mahkeme heyetinin yerinde bir kararla bu işten vaz geçilmesi için karar vermesinidir... Aslında, bütülcül ÇED uygulamaları incelenmeli ve çevrede:
1- Sağlıkla ilgili durum tespiti yapılmalıdır... Aldığımız bilgiye göre, Akçiğer kanseri vakalarında %120 artış görülmüş... Çocuklar bile kanserli doğmaktaymış... Bu durum hakkında, Sağlık Müdürlüğü bir çalışma yapmış mıdır? Yaptıysa yıllara göre vaka sayısını kamuoyuyla paylaşabilir mi? Yoksa, hastanelere müşteri geliyor, diye sessiz mi kalacaktır... Bizim, müracaatımıza verilen cevap gibi," bu bilgi edinme kanunu kapsamına girmemektedir. Bu yüzden cevap vermiyoruz mu?" diyeceklerdir...
2-Bu bölgedeki arı popilasyonu hangi durumdadır... Pasa ve çevresi bu arı kolonilerine ne gibi olumsuz etkiler yapmaktadır...
3-Bitki örtüsü ve bitki canlılığı ne durumdadır? Son verileri, yetkili merciler açıklayabilirler mi? Yoksa" tüm bitkiler yok oldu, açıklanacak bir şey yok mu? "diyeceklerdir...
4--Maden öncesi ve maden sonrası için bitki yetişen alan ve bitki çeşitliliği durumu hakkında bilimsel bir çalışma yapılmış mıdır? Yapılmışsa bu çalışma kamuoyuna açıklanabilir mi?
5-Pasa havuzlarının Fırat Nehri'ne mesafesi ne kadardır? Bu bölge 1.Derecede deprem bölgesidir. Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın en hareketli olduğu yerdir... Şiddetli bir fay kırığı sonucu oluşan depremle bu pasa havuzları Fırat Nehri'nde akarsa oluşacak facianın boyutları ne olacaktır? ABD- İsrail ortaklı ve yerli küçük ortaklı bu şirket tüm mal varlığını satsa bu yıkımı ödeyebilir mi? Bu durum Türkiye, Suriye, Irak ve Tüm Basra Körfezi ülkelerini de olumsuz etkiliyebilecektir... Fırat Nehri boyunca yaşayan halk geçimini nasıl temin edecektir... ABD, Irak ve Suriye'yi yıktı. Bizi de bu şirketle mi hizaya getirmek istemektedir...
6-Altın ve gümüş çıkarılırken yine burada bulunduğu bilinen stratejik madenler olan Toryum, Titanyum, Selenyum ve diğer madenler ne olmaktadır? Geleceğin madenleri denilen ve Türkiye'nin zenginliği olan bu madenlerin akıbeti nedir? Bu konuyla ilgili olan bir yetkili kişi bize cevap verebilir mi? Selenyumun gramının 10 000$ olduğu ifade edilmektedir... Uluslararası oligarklar vasıtasıyla ticareti yapılan selenyum kaçakçılığı yapan kişilerde 485 gram selenyum yakalanmıştı... Bu kıymetli madenler kaçakçıların eline nasıl geçmektedir? Ülkemiz, bu konularda ne gibi tedbirler almaktadır?
7-Adı geçen şirket hakkında, on iki milyon lira para dağıtıyor, diye söylemde bulunan bir çevre aktivisti mahkemeye verildi. Şirket, öyle şirret tavır içindeki, biz on iki milyon değil yüz otuz üç milyon lira para dağıttık diyebilmektedir... Bu pervasızca tutum yetkilileri düşündürtmelidir... Bu konular, yetkililerce takip edilmelidir...
8- Bu konularda duyarlılığı gözlenen Ana Muhalefet Partisi'nin Çevreden Sorumlu parlamenteri, Çanakkale'ye Ağı Dağı'na gelmişti. Biz de kendisini tebrik etmiştik.... Bu kişi, İliç faciası için şimdiye kadar ne yapmıştır?
Bu konuda neden suskundur? Anlamakta zorluk çekmekteyiz...
9- Çevrecilik meselelerinde karar vericiler, STK' larında aktif olarak kararlara katılmasını sağlayacak hukuki alt yapıyı da düzenlemeleri gerekir, diye düşünürüm...
İliç'te Çarşamba günü yapılacak hukuki çalışmaya tüm insanlarımızın kulak vermesini ve olayı takip etmelerini salık veririm...
İliç, liç yığınları altında kalarak linç olmasın...
Kamuoyuna duyururuz..